10.Bölüm=...Ay Parçası...

41 7 1
                                    

" Belkide asıl yalnızlık kalabalığın içinde yalnız kalmaktı..."

     Bir boşluğun ortasındaydım, yalnızca üstümde beni hafifçe aydınlatan ay vardı. Panikle etrafıma baktım. Küçük bir kız çocuğuydum... Etrafımda hiç bir şey yoktu ama içimde fırtınalar kopuyordu. Birden annemi gördüm. Annem... Uzaklarda bir yıldız gibi parlıyordu. Umutla ona doğru koştum. Bana kollarını açmış, orada bekliyordu... Ben adımlarımla bu karanlıkta ona ilerlerken o bana hiç yaklaşmıyor gibiydi.

     Sanki olduğum yerde koşuyordum. Hiçbir yere varamıyordum. Aniden annemi sırtından bir şey tutup çekti ve o karanlıkta yok oldu... Olduğum yerde öylece kalakaldım. Işığım sönmüştü... Umutlarım sönmüştü... İçimdeki buruklukla yere oturdum. Gözümden süzülen yaşlar yanaklarımdan süzülürken dokunduğu tenimi yakıyordu. O kadar çok yandı ki, gerçekten alev aldığını düşündüm yanaklarımın. Yaptığımın aptalca olduğunu düşünsem de emin olmak için yavaşça parmaklarımın ucuyla yanağıma değdim. Hayır, yanmıyordu. Ama parmaklarım da yakmıştı canımı... Bu durum beni daha da mahvetti. Dayanamayıp karnıma çektiğim dizlerimin arasına aldım başımı... 

"Kızım..." Duyduğum sesle birlikte kafamı kaldırdım. Duymayı en çok istediğim seslerden biri... Babamın sesi...

     Hızla yerden kalkıp etrafıma bakındım. Her yer yine karanlıktı ve yine sadece başımın üstünde ay vardı.

"Kızım..." Tekrar duyduğum sesle arkamı döndüm ve babamı gördüm... Tıpkı annem gibi o da parlıyordu karanlıkta. Gözlerimden akan yaşlarla birlikte ona koşmaya başladım. Ama yine olduğum yerde koşuyordum. 

     Durdum.

     Belki de koşmaya devam edersem o da giderdi. Babama baktım. Gözlerimin buğusundan net göremiyordum.

"Baba!" İçimdeki acıyı çıkarırcasına bağırdım. Bana küçük bir tebessüm etti, tutmayı özlediğim elini kaldırdı ve salladı.

"Baba yanına gelemiyorum." Dediğim cümlenin çaresizliğiyle içim burkuldu. 

     Tekrar bir tebessüm etti ama mutlu olmadığı belliydi. Ve birden...

     Gitti.

     O da gitti...

     Onu da arkasından birisi çekti ve karanlığımın içindeki ışık da gitti. Tekrar karanlıktaydım. Tekrar ay ile kalmıştım. Verilen umutların sürekli elimden alınması canımı çok yakmıştı. Kalbime bir hançer saplanmış ve içerisinde çevriliyordu. 

     Olanlara dayanamayıp yere çöktüm. Ellerimle yerden destek aldım. Yer bile karanlıktı, yer olduğundan bile emin olamıyordum...

"Yeter!" Bağırdım. Elimden alınan umutlar için bağırdım. Gözümden süzülen yaşlar bu sefer karanlığa damlıyordu.

"Elimden alabileceğiniz bir umudum kalmadı, kimsem kalmadı artık!" Sitem edercesine bağırdım. Kime, neye bağırıyordum bilmiyordum. Sadece bağırdım. Birinin beni duymasını umut ederek bağırdım. Belki de sadece acımı dindirmek içindi...

     Omzumda hissettiğim elle birlikte irkildim ve kafamı yerden kaldırdım. Çaresizce başımı arkama çevirip elin kime ait olduğuna baktım.

     Feza.

     Feza bu karanlığın içinde annem ve babam gibi parlamıyordu. Neden buradaydı? Elini omzumdan çekip bana uzattı. Küçük bir tebessüm etti. Tereddüt etmeden elini tuttum içimden gelen bir dürtüyle. Beni çekip kaldırdı. 

"Neden buradasın?" Hayal kırıklığına uğramışçasına baktı yüzüme. Kendisi parlamıyor olsa da kehribar rengi gözleri parlıyor ve istemsizce içimi aydınlatıyordu. Sanki kalbimin içindeki karanlığı bulmuştu aydınlık...

Ay ParçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin