❧
"Bir şeyler içelim mi?"
"Olur." Diye yanıtladım onu kısaca. Öğlen olmuştu ancak hâlâ pek acıkmamıştım. Bu yorgunlukla bir şeyler yiyebileceğimi hiç sanmıyordum ancak kahveye asla hayır diyemezdim. "Biraz temiz hava almak istiyorum. İçeceklerimizi alıp bahçeye geçelim mi?"
"Bu harika bir öneri!" Soojin, her zamanki gibi neşeliydi. Hoş teninin rengine yakışan makyajı güneşin altında yapay durmuyordu, tenine adapte olmuştu. Her zaman pozitif ve özgüvenliydi, bu onun en sevdiğim özelliklerinden yalnızca birkaçıydı. Ailesi varlıklı kesimdendi, istediği gibi parasını sevdiği şeylere harcayabilirdi ve ömür boyu da maddi sıkıntı çekmezdi. Ancak gerçekler tam olarak böyle değildi. Ailesi tam bir işkolik olduğu için onlarla çok fazla bir arada olamıyordu. Kendisine daha geniş ve güzel bir evi rahatlıkla tutabilirdi ya da ailesinin çok sık uğramadığı evlerinde de kalabilirdii ancak o, benimle birlikte ufak meblada kirası olan, fena sayılmayan bir evi paylaşmayı tercih ediyordu.
Kardeşi için hastanede kaldığımız günlerde bile ailesi yalnızca birkaç saat yanında durabilmişlerdi. Sonrasında ise yabancı yatırımcıları ile çok önemli bir iş toplantıları olduğu için yeniden yurt dışına gitmeleri gerektiğini söylemişlerdi. Doktorundan çocuklarının iyileşeceği, birkaç gün içinde de taburcu olabileceği haberini aldıktan sonra da gitmişlerdi. Arkalarında yüklü miktarda para ve birkaç adam bıraktıktan hemen sonra...
Fakültenin bulunduğumuz bölümüne yakın, kahveleri fena olmayan bir kafeye girdik ve içerideki diğer öğrenci kalabalığını geçerek sıraya girdik. Seol'ün gençler arasında popüler olan üniversitelerinden birisinin Güzel Sanatlar Fakültesindeydik. Fotoğrafçılık bölümüne yetenek sınavıyla girmiştim. Kameramın kadrajına neyi sığdırsam, neye yer versem diğer öğrencilerden bir farkım olur, diye sorduğum; kafa patlattığım günler olmuştu. Ve sonra o mükemmel anı yakalayabilmiştim.
Bir adamdı... yalnız görünüyordu. Çok yalnız.
Beni daldığım düşüncelerden çıkaran şey, bayık gözlerini üzerime dikerek bana seslenen kızdı. Benim yaşlarımdaydı, yorgun görünüyordu ve dersten yeni çıkmış sıradan bir üniversite öğrencisini daha fazla beklemek istemiyordu anlaşılan.
"Ne alacağınıza karar verdiniz mi?" Sesi de sabırsız çıkıyordu, bir ân önce ne istediğimi söylememi istediği çıkarımına ulaşmak çok da zor değildi.
"Espresso," dedim. Ayılmam gerekiyordu ve tüm enerjim tükenmiş gibi hissediyordum. Bu işime yarardı belki çünkü öğleden sonra bir blok dersim daha vardı. Hahh..
"Boyutu nasıl olsun?" diye sordu. "Orta," diye kısaca cevapladım onu ve yeterli miktarda para uzattım. Parayı aldı, bardağımı seçip arkada kahveleri hazırlayan başka birisine verirken, "Dersin henüz bitmemiş," diye mırıldandı. Söylediklerini kavradığımda kaşlarım havalandı ve kenara geçerek ona baktım; kahvemi bekliyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance To Death | Liskook
Teen Fiction"Seninle; bu şehrin her bir karışında, birbirimize karışana ve ellerim tenine kaynayarak senden bir parça olana kadar dans etmek istiyorum." Jeon Jungkook ❧ Lalisa Manoban Kapak Tasarım: @IseraRoss ♡ ➻ Argo ve yetişkin içerik bulundurur!