8~ Bulutlar

2.4K 268 338
                                    

"Bu zamana kadar, uzanamayacağım yükseklikte olan hiçbir bir şeye kafamı kaldırıp bir kez bile bakmamıştım. Şimdi ise; önüme bakmayı bırakıp sadece bulutları izliyordum... sonunda bir şeye takılıp düşecek ve tepetaklak olacak olsam bile."

Sıradan bir öğle arasıydı... sıradan olan bazen sıkıcı olsa bile ön görülemeyen hazırlıksız olasılıkları yaşamaktan çok daha iyiydi. Heyecan verici bir şey aradığım yoktu... herkes kadar normal olmak yeterliydi.

Yine de, cesur birtakım istekleri bilinçaltımın içinde bir yerlerde sakladığımdan neredeyse emindim. Tüm hayatım boyunca öğrendiğim ve uyguladığım, bunun dışına çıkmadığım bir şey varsa, o da sadece ulaşabileceğin istekleri hedefle ve sonuna kadar çabala!

İyi bir üniversitede okumak istedim; okuyordum. Dans etmenin güzel yanını keşfettim ve daha da fazlasını istedim; şehrin ve hatta belki de çoğu kişiye göre ülke sınırlarını bile aşabilecek nitelikte bir dans hocasından eğitim alıyorum. Şimdilik beni aksiyle tehdit ediyor olsa da bana güzel bir sertifika sağlayacağını düşünüyordum.

Tüm bunları isteyip de şansım ya da başka bir şey yolunda gittiği için de olsa başardığım için mutluydum. Epik bir şeyler düşlememek kolaydı, uyduğun sürece sen de diğer herkes kadar normaldin.

Yine de, bilinçaltımın derinlerinde bir yerde henüz varlığını keşfetmediğim ve bu yüzden de beni korkutan bir kişiliğim daha vardı. Hiçbir şeyi umursamadan, herhangi bir partinin olası bütün içkilerini şişesiyle birlikte kafasına diktikten sonra gecenin bir yarısı soğuk suyla dolu bir havuza atlamak isteyen birisi... İki bardakla sarhoş olmuş gibi davranıp, insanlar beni bu yüzden hoşgörürken de herkesin suratına normalde söyleyemeyeceğim şeyleri haykırmak isteyen... asla beni fark etmeyecek birisine en az bin defa aşık olmak, sonra da uzunca bir süre aşk acısı çekmek isteyen... ya da belki de; her zaman insanların benden beklediği gibi davranmayı bırakarak içimdeki ruh hâli gerçekte nasılsa, saklamadan öyle davranmak isteyen... tabii bunlar sadece çılgın birkaç varsayımdı, kontrolden çıkan birisi için bile fazla kontrolsüz, umursamaz bir yaşam paydalarıydı.

"Buna inanamıyorum! Jeon Jungkook gerçekten de burada mı? Bizim fakültede mi yâni?!"

İşte bu yüzden çevremizin bu denli kalabalık olduğu ortamlardansa daha sessiz ve sakin yerleri tercih ediyordum. Huzursuz bir şekilde, az önce neredeyse bağırarak konuşan kıza döndüm. Söylediklerinin ilgimi çektiğini de gizleyemezdim.

Kızıl saçları vardı, dipleri koyu bir tondaydı ve uçlarına kadar daha da açılarak ilerliyordu. Kareli, şık ve pahalı bir markaya ait olan eteği, sade, düz bir gömlekle tamamlanmıştı. Gömleğinin kollarını dirseğine kadar katlamıştı, böylece bileğindeki gösterişli bileklileri gün yüzüne çıkmıştı. Elindeki sigarasından derin bir nefes alırken gözleri irice açılmıştı, arkadaşlarının söylediklerini dinliyor olmalıydı.

Uzun gözlemim bittiğinde yeniden önüme döndüm. Her zaman bunu yapan birisi değildim ancak sanırım onun ismini duyduğum için refleksif olarak o tarafa dönmüştüm. Günlerdir dersleri iptal edip duruyordu, bu aralar fazla yoğun olduğu çıkarımını yaptığımda onun kim olduğunu bir kez daha kavramıştım. Meşgul olması normaldi, bir sürü reklam teklifi aldığını, yönetmesi gereken bir şirketi olduğunu biliyordum ve tüm bunlara bu yaşta sahip olabilmiş birisi olduğu için de istemsizce onu ve tüm yaşantısını merak etmeye başlamıştım. Belki de bu yüzden, az önce neredeyse bağırarak tepki veren kıza ve söylediklerine odaklanmıştım.

"Duydun mu?" Soojin, gözleri hâlâ kızın olduğu tarafa doğru bakarken hafifçe bana doğru eğildi ve ardından gözlerini benim üzerime çevirdikten sonra konuşmaya devam etti. "O, buradaymış." Güldü, bir şey yeni aklına gelmiş gibiydi. "Ah, Tanrım! Sabahtan beri tüm kızlar o yüzden tuvalette, en güzel kim olacak, yarışmasındalarmış gibi hazırlanıyorlardı."

Dance To Death | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin