3

244 75 358
                                    

Korkarak nasıl yaşanırdı? Daha doğrusu yaşanır mıydı? Beni babamdan ölüm ayırmıştı. Zaten başka hiçbir şey babamla beni ayıramazdı. Ama ben daha çok küçüktüm babasız yapamazdım.

Karşımdaki binaya baktım. Kapısında yetimhane yazıyordu, elimden tutan abiye döndüm.

"Yetim ne demek" diye sordum. Yüzüme baktı ve gülümsedi.

Büyükler hiç konuşmaz mıydı? İçimden düşündüğüm soruyu kelimelere döktüm.

"Büyükler hiç konuşmaz mı? Hastanede doktor amcalarda hiç konuşmadı benimle, hemşire ablalarda. Büyüklere soru sorulunca hep gülüyorlar komik mi konuşur biz çocuklar?"

"Gel sana kalacağın odayı göstereyim. Hem arkadaşlarınla tanışırsın."

Ayağımdaki terlikleri sürüye sürüye binaya girdim. Bakışlarımla etrafı inceledim. Kocaman bir yerdi.

"Vay canına burası kocaman bir yer, bizim evden bile büyük" dedim şaşkınlığımı gizlemezken.

"Burada kaybolmaz mıyım ben?" dedim aklımdaki son soruyu da sorarken.

Hayır, anlamında başını salladı ve yine gülümsedi.

Sahiden büyükler neden hep gülerdi? Oysa ağızlarından mutlu olduklarına dair tek bir söz çıkmazken.

Duvarlardaki resimlere gözüm ilişti. Hemen hemen her resimde aile vardı.

"Bu resimlerde herkesin ailesi var ama benim kimsem yok ki? Babam vardı ona da öldü diyorlar, ben kimi çizeceğim?"

Yine sorularıma cevap veren olmamıştı. Girdiğimiz büyük odayla aklımdaki soruları unuttum. Büyük bir odaydı içinde birçok yatak vardı.

"Gel" dedi elimi bırakırken. Odaya girdi boş yatağı işaret ederken yanımda getirdiğim içinde kıyafetlerim olan valizi yatağın üstüne koyarken. Ardından yanıma geldi benimle aynı boya gelmek için dizlerinin üstüne çöktü.

"Burası artık senin evin" dedi.

Saçlarımı okşadı ve beni o koca odada yalnız bıraktı. Ayaklarımı sürüye sürüye yatağa yaklaştım ve oturdum. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Burası evin demişlerdi içinde babamın olmadığı bir yere ben nasıl ev diyecektim? Düşüncelerimden beni uzaklaştıran odaya giren biriydi.

"Merhaba küçük ben burada sizlerden sorumlu öğretmeninim artık burası senin evin. Şu karşıda gördüğün dolap senin kıyafetlerini buraya koyabilirsin. Şimdi sana buranın kurallarından bahsetmeliyim."

Bakışlarımı karşımda duran öğretmene diktim. Ardından ayaklarımı sallamaya başladım. O ise buranın katı kurallarını anlatmaya başladı.

"Her sabah saat 6.30 da uyanmış ve okul kıyafetlerini giymiş olmalısın. Ayrıca her gün toplam 2 saat sıcak su kullanma hakkın var. Düzenli olarak duş almalısın."

O anlatmaya devam ederken benim dikkatim çoktan dağılmıştı. Babamı özlemiştim ondan hiç bu kadar ayrı kalmamıştım. İşten bile geç dönünce çok özlüyordum onu, şimdi günlerdir yoktu. İçimde yok olmak bilmeyen günden güne babama karşı büyüyen özlemi, nasıl yok etmem gerektiğini bilmiyordum.

Karanlıktan korkuyordum, babamı istiyordum ama o yoktu. Belki de hiç olmayacaktı. Peki ya ettiğim dualar hiç kabul olmayacak mıydı? Babam bana ölenlerin geri gelmeyeceğinden de bahsetmemişti. Düşüncelerimden sarsılmamla ayrıldım.

"Buraya yeni gelen her öğrencinin saçları kesilmek zorunda sonuçta bit olabilir ve temizlemen oldukça zor olacaktır öyle değil mi?"

İfadesiz bir şekilde yüzüne bakmaya devam ederken o çoktan yere bir bez sermiş ve ortasına sandalye koymuştu. Cebinden çıkardığı tarak ve makasa bakarken benim çoktan gözlerim dolmuştu.

Sessiz  Merhamet (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin