10

77 27 80
                                    

Denizden

Sokağa çıkınca etrafta bir sürü insan görürüz. İstanbul'un en kalabalık caddesinde yürüdüğünüzü hayal edin. Ettiniz mi?
Yanınızdan bir sürü insan geçer koca bir gürültüdür bu. Kimileri arkadaşlarıyla kahkaha atarak geçer bu caddeden. Kimisi işe yetişmeye çabalar ve bir telaş içindelerdir. Kimi üzülür ve belki ağlayarak geçer bu caddeden. Ben mi? Hislerimi anlatamam belki size ama o koca kalabalık renk cümbüşü içinde tek siyah beyaz olan bendim. Sanki tüm duygularım kaybolup gitmişti içimdeki tüm renkler solmuş gibiydi. O zaman anladım ki insanlar birbirine yakın ve bir o kadarda yabancıydı.

Asla gülerek geçmemiştim bu caddeden. Asla ağlamamıştım büyükler hep 'erkekler ağlamaz' derdi babamda ben ne zaman ağlasam kafama vurur.

"Ağlama lan karı gibi git bana bir sigara ve rakı al gel. Para yok yazdır aybaşı öder de" derdi.

Sözde erkek adam ağlamazdı 9 yaşındaki bir çocuk ne ara büyümüştü? Ve yine sadece sözde adam olmuştu ve ağlamamalıydı. Ağlamak ayıp mıydı? Günah mıydı? Veyahut ta utanılması gereken bir şey miydi? Hiç sanmıyorum...

Benim asla bir evim olmamıştı üstünde çatısı olan oraya dışardan herkes ev derdi ama ben cehennemin dünyadaki hali derdim. Öyleydi de, cinsiyetimi ve benliğimi bulamamıştım. Annem beni kardeşimin yerine koymuştu ve kısa saçıma aldırmadan elbiseler giydirirdi. Onun oyuncaklarıyla oynamamı söylerdi hatta ve hatta zorlardı. Onun tokalarını takardı çalışmama izin vermemişti.

"Benim kızım çalışamaz" derdi.

"Beni kızım beni kurtaracak ben kızıma güveniyorum" derdi.

Unuttuğu bir şey vardı ama ben erkektim. Adımı unutmuştum saçlarım uzamıştı evde yiyecek tek lokma yemek yoktu. Olanı da bana yedirirdi bir lokma ekmeye muhtaç olmuştuk. Bense her şeyi kaçmakta bulmuştum. Sokaklar evim olmuştu biz sokak çocuğu değildik biz kim miydik?

Sokak çocuğu değil çocukların sokağıydı burası. Tek değildim benim gibi birçok çocuk vardı. İlk sigaramı onlarla içmiştim. İlk arkadaşlığı ve dostluğu bana yine sokaklar öğretmişti. Cebimizde paramız yoktu dilenirdik, mümkünse çalardık. İnsanlar bize acımazdı itip kakarlardı cebimizden paramızı alanlar bile olurdu. Zaman beni büyütmüştü sadece bedenen değil ruhen duygusal olarak acılarımla büyümüştüm. Acı içimizi yaka yaka büyütür yaşamak istemezsin. Nefes almak ufacık bedenine rağmen ölümü düşlersin ölüm nedir bilmeden. Ölmeyi bayılmak zannederdik ya zaten Azrail ile köşe kapmaca oynardık. O caddede acımasız insanların arasında ezilmeden arabaların arasında mendil satmayı kolay zannederdi insanlar. Ama öyle değildi bizi bir biz bilirdik.

Altı yıl boyunca kaçmıştım polislerden ama en sonunda köşeye sıkışmıştım. Kaçmaktan yorulmuştum başka çaremde yoktu zaten kaçmalıydım. Anlamazlardı, dinlemezlerdi çünkü zamanında da dinlememişlerdi. Bende çareyi beni dinleyen tek insana yani Hazana gitmekte bulmuştum.

***************

Hazandan

"Hazan bana yardım etmen gerek."

"Deniz?"

"İçeri gelebilir miyim?"

"Tabi" dedim geri çekilip içeri girmesine izin verdim.

"Koltuğa otur" dedim ve gelip masamın başına geçtim.

Tuhaf bir telaşla karşımdaki koltuğa oturdu ellerini ovuşturdu ve bana baktı.

"Senden çok şey istiyorum ama bana yardım eder misin?"

"Tabi konu nedir?"

"Sana anlatmıştım iftira yüzünden içeri attılar demiştim ya. Suçüstüme kalmıştı. Şimdi beni arıyorlar ve sen avukat olmuşsun bana yardım et ben suçlu değilim."

Sessiz  Merhamet (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin