14

60 17 43
                                    

Hayat ne kadar tuhaftı öyle. Doğardın büyürdün, konuşmayı öğrenirdin. Okurdun bir amaç belirlerdin hayatınızı daha iyi yaşayabilmek adına bir meslek edinirdiniz. Evlenirdiniz yâda yalnız kalmayı tercih ederdiniz. Yaşlanırdınız torun sahibi olurdunuz yâda evi yalnızlıktan kedilerle doldururdunuz. Sonrası ise ölürdünüz. Oradan sonra ne olduğu da her din için başkaydı çok başka...

Yazandan

Genç adam sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini araladı. Gece boyu gözüne uyku girmemişti ne zaman kendini uykunun kollarına bırakmak istese sanki uçurumdan düşüyormuş hissine kapılıp sıçrayarak uyanıyordu. Korkuları vardı, uyumasına engel olabilecek türden korkular.

"Ya içeri girip tekrar çıkamazsam" diye geçirdi içinden.

Bu gün teslim olacaktı sonrasında ne yapması gerektiğini o zaman düşünecekti.

Hüseyin Bey bu davası için varını yoğunu ortaya koyacaktı. O çocuğun içerde kalmasını istemiyordu aralarında bir bağ vardı ama ne olduğunu ve nereden geldiğini açıklayamıyordu. Tedirginlik ve endişe Salih Bey'inde bedenini etkisi altına almıştı bile. Koca evde endişesini belli etmeyen tek kişi Yeşimdi çünkü o anneydi. Hem kızının hem eşinin endişesini dizginlemek zorundaydı. Kendi sakin kalmalıydı ki ailenin diğer fertlerini de kontrol altında tutabilmeliydi.

Hüseyin Bey alarm çalmadan gözlerini açtı oda gece boyu gözünü kırpmamıştı. İçtiği bitki çayları uyumasına yardım etmeyince uyku ilacı almış yine de uyuyamamıştı. Yataktan doğruldu dolaptan yeni takımlarını çıkardı. Hazır kahvaltı masasına otururken tabletinden maillerini kontrol etti. Her güne böyle başlardı zaten temizlikçi ve aşçı harici evde kimse olmazdı hiç evlenmemişti. Salih ve Yeşim gibi hayatının aşkını hiç bulamamıştı. Her insan denk gelmezdi hayatının aşkına yâda ruh eşine her ne deniyorsa işte. Kahvaltıdan sonra üstünü değiştirdi çıkmadan önce aynadan son kez kendine baktı.

Arabaya binince şoförüne Salihlere gideceğini söyledi. Yol boyu neler yapabileceğini düşünmeye devam etti.

O gece Hazanda uykusuzluktan nasibini almış yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durmuştu. Üstündeki pijamalara aldırmadan mutfağa gitti annesi kahvaltı hazırlama telaşındaydı babası da mutfakta yine bulmaca çözüyordu.

"Sizde mi uyuyamadınız?" dedi genç kız. Herkesin gözü kan çanağına dönmüştü.

"Sen uyuyabildin mi kızım?" diye sordu Yeşim kızına.

"Hayır" dedi Hazan dolaptan bir bardak alıp su doldurdu. Suyu kafasına dikerken babasıyla göz göze geldi genç kız.

"Sanırım gece sadece Tarçın uyuyabildi" dedi babası

Genç kız gülerken tezgâha yaslandı. Bu gün Deniz teslim olacaktı içinde garip bir burukluk vardı Hazanın. Kahvaltıdan önce odasına çıkıp üstünü değiştirdi eline ne geliyorsa onu alıp giydi. Nasıl göründüğünün bir önemi yoktu.

Aşağı inince Denizin gözlerinde takılı kaldı gözleri. Korku vardı, telaş, anlamsız duygular belirmişti gözlerinde. Yanında duran valize baktı. Kahvaltı sofrası hiç olmadığı kadar sessizdi. Herkesin tabağı doluydu kimse tek lokma yemiyor sadece düşünüyordu. Kapı çalınca Hazan ağır adımlarla kapıya gitti kapıyı açınca Hüseyin Bey içeri girdi. Hep gözlerinin içi gülen adam bu gün hüzünlüydü. Dakikalar sonra kapıda beliren polislerle Hazan zamanın geldiğini anlamıştı.

Deniz koluna takılan kelepçelerin soğukluğuyla ürperdi. Yanıp sönen ışıklara baktı kaçmak istedi. Küçülmek yok olmak hatta o an ölmek. Olmadı ne öldü nede küçülüp yok oldu. Hazanın bağırışı yankılandı kulaklarında.

Sessiz  Merhamet (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin