she was born into a life with everything to lose

308 57 75
                                    

[kaybedecek her şeyiyle hayata gözlerini açmıştı]

•••

"sence... gerçekten yaşıyor muyuz? ya her şey, hiçbir şeyden ibaretse?"

soğuk duvara yasladığı başını ondan tarafa çevirmedi, dümdüz karşısına bakıyordu sadece.

"şüphelenmiyor değilim."

"emin olmak isterdim, hepsini bilmek."

kadın gülümsedi hafifçe, yanındaki kızın aksine meraklı biri sayılmazdı.

"bir gün okuldan çıkmış, arkadaşlarımla biraz vakit geçirip eve dönmüştüm," kadının aldığı titrek nefesi duyduğunda tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. "seslendim ama evde kimse yoktu, ben de duş almak için banyoya yöneldim. kapıyı açtığımda karşılaştığım ilk şey kız kardeşimin dağılmış beyniydi."

yüzündeki gülümseme silinmese de buruk bir hâl almıştı. "o ân nefes alabildiğimi ve o nefesin boğazıma kaçtığını hissettim. aynı anda hem yaşadığımı, hem de öldüğümü."

"üzgünüm, bilm-"

"belki de gerçekten yaşadığımızın farkına varmamız için bir anlığına da olsa nefesimizin kesilmesi gerekiyordur, ne dersin?"

yutkundu. "ya çoktan kesildiyse ve yine de fark etmediysem?"

"peki ya fark etmene izin verilmediyse?" bu yanıt genç kızı histerikçe gülmeye itmişti.

"ne mükemmel hayat, ha? yaşamama izin verilmiyor bile."

"risk almazsan boyun eğmek zorunda kalırsın."

"kaybedecek çok şeyim varken risk almam aptallık olur."

"ya da daha iyi bir hayata açılan kapı. seçim senin."

omuz silkti kız. "seçim şansım olduğunu nereden çıkardın?"

"çünkü o şansı kendi başına yaratabileceğini biliyorum." güven dolu bakışlarını kaçmasını önlemek istercesine genç kızınkilere sabitledi. "kaybedeceklerini düşün... senin dediğin gibi; ya her şey, hiçbir şeyden ibaretse?"

•••

bölümler çoğunlukla konuşma şeklinde ilerlemekte.

where did jesus go?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin