[ve şimdi onu kim özlüyor, keşke burada olsaydı]
UYARI:
bölüm; kan, silah, bıçak gibi tetikleyici ögeler içermektedir.•••
kimseden ses çıkmıyordu. kendilerini kaçıran kadının, kimin hikâyesini anlattığını ve o hikâyedeki rollerini çok iyi biliyorlardı. neden burada olduklarını da.
"ee," dedi kadın, alay dolu sesiyle. içinde öfkeyle kaynayan kazanlar bulunsa da henüz onların ateşini harlamayacaktı. "hikâyem hoşunuza gitti mi? çok sessizsiniz!"
aralarındaki en zayıf kişi olan, laura, korkuyla yutkundu. o kızı hatırlıyordu, kendini öldürdüğünü duyduklarında bile onunla dalga geçmişlerdi. iki yıl öncesi olsa da dünmüş gibiydi.
"kimsin sen?"
bu soru kızın annesinden gelmişti. üzgün görünmediği gibi küstah bir tavrı vardı. ilk kurbanını şimdiden belirlemişti michel.
"ona da sıra gelecek, annecik."
beline yerleştirmiş olduğu silahı bir anda çıkardı ve çocuklardan birine doğrulttu. korkuyla kasılan suratına baktığında haz almıştı. "kendini tanıt."
çocuk kaşlarını çattı. "anlamadım?"
"kendini tanıt, dedim." ifadesinin ciddiliği çocuğu, itiraz etmeden kendine söyleneni yapmaya itmişti. "adım josh. joshua martinez."
"ah, hayır. yeterli değil." diyerek kafasını iki yana salladı michel. "hikâyede kimsen onu söyleyeceksin."
hepsi suratına anlamsızca bakarken öfkelendiğini hissedebiliyordu. dişlerini birbirine bastırıp tereddüt etmeden josh'ın bacağına ateş etti bir el. depoda çığlıklar yankı yaptığında gözlerini devirdi.
"bir dahaki mermi bacak aranı hedef alacak. söyle şunu."
çocuk kızgın bir boğa gibi görünüyordu, hissettiği acı ve nefret o kadını öldürmek istemesine sebep olsa da elinden hiçbir şey gelmezdi. bu yüzden boyun eğdi.
"ben joshua martinez, kızla sürekli dalga geçen ve okulu ona zindan eden çocuk."
"pişman mısın, küçük john?"
dilini ısırdı öfkeyle. ağzından çıkanı duymak çok zordu. "pişmanım."
bunun doğru olmadığını biliyordu kadın, ağızlarından çıkan her şeyi korku söyletiyordu onlara. umursamadı, işi bittiğinde önemi kalmayacaktı hiçbirinin.
silahın namlusunu diğer çocuğa yöneltti bu sefer. "yapman gerekeni biliyorsun."
"sikeyim hikâyeni. yapmayacağım." bakışlarının isyan düşüncesiyle parladığını gördüğünde yüzüne soğuk bir gülümseme yayıldı kadının. "arkadaşın kan kaybediyor. geçen her saniye sadece onun değil, hepinizin aleyhine."
"dostum," diye fısıldadı arkadaşı. "yap da kurtulalım."
bir süre daha direnen çocuk, karşısındaki psikopatın kazanmasını istemese de arkadaşının hâlini görünce mecburen pes etmişti. sözcükler ağzından tükürürcesine çıktı, "ben kevin greene. kızı aşağılayıp deli olduğunu yayan kişi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where did jesus go?
Kurzgeschichten[isa nereye gitti?] bana şeytanın yandaşı mı diyorsun yani? ah, bebeğim, bu konuda hiçbir fikrin yok. ama merak etme, burada hepsini göreceksin. bütün şeytanları. ••• "söylesene, sence isa nereye gitmiştir?" bir anda aklına gelen o soruyla meraklı b...