her name was angel and she'd had a bad year

142 42 44
                                    

[adı angel'dı ve kötü bir yıl geçirmişti]

•••

"biliyor musun, benim de diğerleri gibi bir arkadaşım vardı." zihninde beliren anılarla yüzünü buruşturdu. "yani öyle sanmıştım... gerçek olmasa bile güzeldi."

"en başından beri yalnız olduğunu söylemiştin?"

"evet, öyleydim. hâlâ öyleyim. sanmıştım, diyorum ya,"

"kimdi?"

güldü. "laura'ydı."

"şu âşık olduğun laura, sanırsam? ağzından kaçırmıştın,"

"evet, o."

"anlatmayacak mısın?"

"bahsini açtığımda bu konunun canımı yakmayacağını düşünmüştüm ama yanılmışım. yine."

karşısındaki küçük kızın çok fazla yarası olduğunu görebiliyordu genç kadın. artık kanamasını istemiyordu fakat sahip olduğu bu hayat kıza başka seçenek sunmamıştı.

"bazı durumlarda seni üzen konuları özellikle dile getirmen gerekebilir. sürekli ve sürekli. ta ki canını acıtmadıklarını fark edene kadar."

duraksadı, dudaklarını ıslattı ve bir iç çekti. kadın yine etkilemişti onu, farkında mıydı bilmiyordu ama bunu hep yapıyordu.

"bu yılın başıydı," dedi, alçak sesiyle. "kimsesizdim, tutunacak bir dal arıyordum ve karşıma çıkan ilk şeye sorgusuz sualsiz atıldım. aptallıktı."

"okulun bahçesinde tek başıma oturuyor, bir şeyler karalıyordum. yanıma biri geldi, hiçbir şey söylemeden tepemde dikilmeye başladı. o kişi kimdi bilmiyordum ama her zamanki gibi dalga geçeceğini düşündüğüm için kafamı kaldırmadım bile. o ne yaptı, biliyor musun?"

"ne yaptı?"

"yanıma oturdu ve 'ne güzel resim çiziyorsun!' dedi. ona baktığımda şoka uğramıştım çünkü lisenin ilk yılından beri sevdiğim laura'ydı benimle konuşan. heyecanlanmış, suratına öylece bakakalmıştım. o hâlime kahkaha attı, öyle tatlıydı ki..."

aklına düşen görüntülerle beraber farkında olmadan gülümsedi. özlem duygusu gün yüzüne çıkmıştı.

"nasıl olduğunu anlamama vakit kalmadan arkadaş olmuştuk bile. bana sorunlarını anlatıyordu, beraber sinemaya, yemek yemeye gidiyorduk, birbirimizde kalıyorduk. ailesiyle olan sıkıntılarını dahi anlatmıştı, inanabiliyor musun? rolünü o kadar iyi oynuyordu ki bir ân bile şüphe etmemiştim ondan. sonunda istediğim arkadaşlığa sahiptim, o kişi sevdiğim kız olsa bile."

"okulda olduğumuz bir gün beni kafeteryaya çağırdı, benimle sürekli dalga geçen josh ve kevin'la beraber olduğunu gördüğümde bir şeylerin yanlış olduğunu anlamıştım. insanlar bana bakıp fısıldıyordu, aralarında gülüşüyorlardı. ne olduğunu çözmek istemesem de artık yolun sonundaydım."

kadın sessizdi, sadece kızı dinlese de içinde volkanlar patlamaktaydı.

"laura gözlerimin içine alayla baktı ve harfi harfine şöyle dedi: 'iğrenç bir lezbiyen olduğunu biliyorum, tıpkı okulun geri kalanı gibi! seninle arkadaş olduğumu mu sandın gerçekten? hepsi bir oyundu, ezik.'"

omuz silkti. "böyleydi işte. bir kere daha yenildim insanlara karşı ve bu zamana kadar da hiç galibiyetim olmadı."

"sence haklılar mı?"

bu soru kızı şaşırtmıştı fakat nereden çıktığını sorgulamadı, karşısındaki kadının onu kolaylıkla görebildiğini biliyordu. kafasının içi herkese bir gizemken bu kadına çocuk oyuncağıydı.

"ne hakkında?" yine de bilmezlikten gelmeyi tercih etmişti.

"sana söyledikleri. ettikleri hakaretlerin doğru olduğunu düşünüyor musun?"

kız suskun kaldı, michel bunun ne anlama geldiğinin farkındaydı.

"pekâlâ. söyle bana, kimsin sen?"

"hiç kimse," diye mırıldandı. artık konuyu kapatmak istiyordu.

"bu bir cevap değil. bana kendini tanıt, nasıl görüyorsan o şekilde."

bir süre düşündü kız, ne cevap vermeliydi? kendini kim olarak görüyordu ki? bir ezik mi, aptal mı, yoksa iğrenç bir lezbiyen mi?

hayır, hayır.

bulmuştu.

"benim adım angel. kendimi nasıl tanıtmam gerektiğini bilmiyorum. tek bildiğim, ruhu mahvolmuş bir kızdan fazlası değilim." kafasını kaldırdı ve ona merakla bakan kadına gülümsedi. "belki bir gün birisi sesimi duyar ve ben de sıkıcı hikâyemi anlatma şansı bulurum."

•••

where did jesus go?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin