[on yedi yaşındaydı ve hiçbir zaman gülmeyi öğrenemedi]
•••
"günlerin nasıl geçiyor?"
"biliyorsun."
"geçmişini biliyorum, her gününü değil."
iç çekti. "madem bu kadar öğrenmek istiyorsun..."
"bugün josh kasıtlı olarak pantolonuma içeceğini döktü, en yakın arkadaşı kevin altıma işediğimi söyleyerek bütün okula bunu yaydı ve bir ezik olduğum yine yüzüme vuruldu."
liseli ergenlerin nasıl bu kadar aptal olabildiğini aklı almıyordu.
"o ikisi daha birkaç ay önce senin peşinde koşmuyorlar mıydı?"
"laura'yla iddiaya girmişlerdi. hangisi beni yatağa atmayı başarırsa laura ona arabasını verecekti ve laura hiçbir zaman arabasını kaybetmedi."
"ya sen? bir şey kazandın ya da kaybettin mi?"
"sadece ruhumu."
"geri alabilirsin, geç değil."
dizine yasladığı başını ona dikkatle bakan kadına döndürdü. yüzünde yorgun bir gülümseme yer edinmişti. "ben henüz on yedi yaşında ama hayatı çoktan mahvolmuş bir kızım. benim için her şey çok geç."
minik, güzel ve yaralı kız... yazık sana. nasıl gülüneceğini bile öğrenememişsin bu sefil hayatta.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where did jesus go?
Short Story[isa nereye gitti?] bana şeytanın yandaşı mı diyorsun yani? ah, bebeğim, bu konuda hiçbir fikrin yok. ama merak etme, burada hepsini göreceksin. bütün şeytanları. ••• "söylesene, sence isa nereye gitmiştir?" bir anda aklına gelen o soruyla meraklı b...