2- Yoongi'nin Cinayet Planı

14 2 0
                                    



Seokjin vize sınavlarının tam da ortasındaydı ve kafayı yemek üzereydi. Hafızasında tuttuğu tüm o formüller birbirine girmiş, Seokjin'in beyninin içinde çeşitli şekillerde dönüp duruyordu.

Seokjin matematiği severdi. İlkokuldan beri en sevdiği dersti ve çoğu zaman işlemlerle uğraşmak ona zeka oyunu oynuyormuş gibi hissettirirdi. Ama bugün değil..

Zira Çok Değişkenli İstatistik Analiz dersinin vizesi üzerinden geçmişti. Ve kazazede Seokjin şu anda bin parçaydı.

Üniversitenin gösterişli kafelerinden birinde oturmuş, elindeki ders notlarını inceliyor ve az önceki sınavda sorulan kafasını patlatan sorunun doğru çözümüne ulaşmaya çalışıyordu. Önündeki beyaz A4 kağıdına karaladığı bir başka çözüm yolunun da üzerini sıkıntılı bir ifadeyle çizdi ve sonuca ulaşmak için başka bir yöntem denemeye koyuldu. Denediği beşinci yöntem de işe yaramadığında elindeki kalemi masaya bıraktı ve gözlerini kapatarak işaret ve orta parmaklarıyla başını ovmaya başladı. Sıkıntılı bir nefes verdi ve hemen sonrasında yan tarafındaki sandalyenin geriye çekilme sesini duyup gözlerini açtı. Aynı bölümde okuduğu en yakın arkadaşlarından biri olan Hyung Shik, yüzünde tıpkı Seokjin'in yüzündeki bezmiş olan ifadeye benzer bir ifadeyle yanına oturmuştu.

"Ben vazgeçtim." diye bildirdi Hyung Shik kahverengi saçlarını elleriyle geriye tararken. "Matematik öğretmeni olmayacağım."

Seokjin onun bu haline tebessüm etti. Zira istisnasız her sınavdan sonra Hyung Shik aynı cümleyi kurardı. Ve Matematik Öğretmenliği bölümündeki dördüncü yılları olmasına rağmen bu cümleyi kurmaktan asla vazgeçmemişti.

"Bunu söylemek için sence de biraz geç değil mi?" diye sordu Seokjin tek kaşını kaldırarak, yanındaki arkadaşına bakarken. "Son yılımızdayız ve eğer işler istediğimiz gibi giderse bu yılın sonunda mezun olacağız."

"Sana bunu ilk yılımızdan beri söylüyorum." dedi Hyung Shik ciddi bir ifadeyle Seokjin'i süzerken. "Ve sen beni ciddiye alsaydın şu an bu bölümü bırakmıştım. Hepsi senin suçun."

"Sen sadece ağlaşmayı seviyorsun."

Seokjin arkadaşının bu haline gülerek cevap verdiğinde Hyung Shik omuzlarını silkti. Daha sonra da Seokjin'in masaya bıraktığı kalemi alıp elinde çevirmeye başlamış ve bir yandan da arkasına yaslanmıştı.

"Analitik Geometri sınavından da çakmamak için bu gece sabahlamam gerekiyor."

"Her şeyi son güne bırakmanın cezasını çekiyorsun sen." dedi Seokjin pis pis sırıtarak. "Bence etrafta fingirdeşmek yerine sınavlara en azından bir hafta öncesinden çalışmayı deneyebilirsin."

"Senin gibi Rahibe Teresa olamam ben Seokjin. Ne olur bunu benden isteme."

"Gerizekalı."

Seokjin kalemini sinirle Hyung Shik'in elinden alırken, Hyung Shik'in koca kahkahası kafede yankılanmıştı. Seokjin derin bir nefes verip gözlerini devirdi ve masasının üzerindeki notlarını dikkatlice toparlayıp ayaklandı. Hyung Shik de onunla birlikte ayağa kalkmıştı.

"Akşam istersen bize gel, birlikte çalışalım."

"Kalsın." dedi Hyung Shik ellerini açıp, sanki bir şeyi durdurmak istermiş gibi Seokjin'e doğru göstererek.  "Yoongi'nin sevgilisi için ağlamalarını çekecek zerre kadar halim yok."

Seokjin güldü ve kafasını iki yana salladı. Yoongi'nin, Jimin'in abisiyle tanıştığından beri geçen iki aydır durmadan söylenmesi anlaşılan o ki herkesi bezdirmişti.




*** *** ***


Seokjin eve geldiğinde ortam genelin aksine oldukça sessizdi. Önce sırt çantasını yere bıraktı ve daha sonra da üzerindeki montu askıya astı. Yavaş ve yorgun adımlarla salona doğru ilerlediğinde ise sessizliğin nedenini hemen anlamıştı.

Jimin buradaydı ve belli ki Yoongi günler sonra ilk kez huzurla susmuştu. Seokjin bir an için içinden Jimin'in sonsuza kadar yanlarında kalmasını diledi. Böylelikle Yoongi ve küfürleri kulaklarını zedelemeyecekti.

"Selam."

Salondaki varlığını belli ettiğinde, kanepede yan yana oturmuş iki aşığı böyle sevimli bir şekilde gördüğü için gülümsemişti. Hemen arkasından Jimin, başını yasladığı omuzdan kaldırmış ve gözleri tamamen kayboluncaya dek gülümseyerek Seokjin'i yanıtlamıştı.

"Hoş geldin Seokjin Hyung."

"Hoş bulduk Jimin. Sen de hoş geldin." Seokjin kanepenin yan tarafındaki tekli koltuğa oturdu ve Yoongi'nin mutlu bakışlarıyla karşılaştı. Hemen sonrasında Yoongi'nin yanında oturan Jimin'e bakmıştı. "Görüşmeyeli nasılsın?"

"İyiyim hyung." dedi Jimin cıvıl cıvıl bir ses tonuyla. Daha sonra da yan tarafındaki Yoongi'nin koluna girmiş ve minik, tombul elleriyle Yoongi'nin sol elini tutmuştu. "Yoongi'yi ve sizleri çok özlemiştim. Şimdi çok daha iyiyim."

"Biz de seni özledik." diye yanıtladı Yoongi, Jimin'in elini tutan ellerine bakıp sonra da kocaman gülümsemişti. "Üç gündür yüzünü göremedik."

Jimin üzgünce iç çekti ve sonrasında başını az önceki gibi Yoongi'nin omzuna yasladı. Seokjin sorunların çözüldüğünü umarak sormuştu.

"Abin artık sorun çıkarmıyor değil mi? Eskisi gibi gidip gelebilirsin?"

"Maalesef." dedi Jimin üzgünce. "Abimin vize haftası ve ben de onun boşluğundan faydalandım. Buraya geldiğimden haberi yok. Duyarsa başımın etini yer."

"Jiminie.. Bu durumdan nefret etmeye başladım artık." diye söylendi Yoongi üzgün bir şekilde. "Biz yetişkin insanlarız. Abinin ilişkimize karışmaya hakkı yok."

"Biliyorum." dedi Jimin başını Yoongi'nin omzundan kaldırıp sevgilisine bakarak. "Onunla her gün bu durumu tartışıyorum. Ama hiçbir şekilde geri adım atmıyor. Bu konuda oldukça inatçı."

"Ne yani, şimdi abin aşırı korumacılık taslayacak diye biz görüşemeyecek miyiz?"

"Tabi ki hayır. Onu ikna etmeye çalışıyorum. Ama bu biraz zor olacak. Lütfen bu konuda anlayışlı ol Yoongi. Abim ebeveynlerimiz öldüğünden beri benim üzerime titriyor ve birisine güvenmesi zaman alacak. Hepsi bu."

"Ya hiçbir zaman ikna olmazsa?" diye sordu Yoongi sıkıntılı bir sesle. "O zaman ne yapacağız?"

"Saçmalama. Öyle bir şey olmayacak."

"Ben nedense bu konuda senin kadar iyimser değilim."

"Yoongi, abim huysuzun biri ama kısa bir süre sonra direnmekten vazgeçecektir. Aylarca inat edip, aramıza girecek hali yok ya."



*** *** ***



Aylarca sürmüştü.

Yoongi ve Jimin neredeyse haftada bir ya da şanslılarsa iki defa görüşebiliyorlardı. Zira Jimin'in abisi bir kabus gibi üzerlerine çökmeye tam gaz devam ediyordu.

Jimin'in okula gidiş geliş saatlerini takip ediyor, her saat başı kardeşini kontrol amaçlı arıyor ve ikiliye görüşmeleri için herhangi bir fırsat vermiyordu.

Kim Namjoon adeta bir ömür törpüsüydü. Sayesinde Yoongi bir yıllık sevgilisiyle liseli aşıklar gibi kaçak göçek buluşmaya başlamıştı ve bu durumun yakın bir gelecekte düzelmesi imkansız gibi bir şeydi.

Yoongi Jimin'le olan kısa süreli randevusundan dönüp salona hışımla girdiğinde elindeki montu sinirle yere fırlatıp üzerine basarak geçmişti. Seokjin ve Taehyung ise onun bu gergin hallerine alışmış bir şekilde söylenmelerine başlamasını bekliyordu. Ve tam tamına iki saniye bile geçmeden Yoongi, Jimin'in abisine sövmeye koyulmuştu.

"Lanet herif! Karabasan gibi üzerimize çöktü!"

Seokjin derin bir nefes aldı ve yan tarafına oturan Yoongi'yi bıkkınlıkla dinlemeye koyuldu. Yoongi Jimin'in abisine olan tüm nefretini çeşitli hakaret ve küfür içeren cümlelerle ortaya döktüğünde, Taehyung gözlerini devirip kulaklarını tıkamıştı.

"Sakin ol Yoongi." dedi Seokjin neredeyse dört aydır aynı konuşmaları yaptıklarının bilincinde olsa da. Yoongi ona birilerini öldürmek ister gibi bakıyordu. Ve muhtemelen öldürmek istediği kişi de Jimin'in abisiydi.

"Bu herif benim bütün sistemimi çökertti Jin. Güzelim ilişkime bir virüs gibi bulaştı, ele geçirdi ve gitmiyor! Jimin'le sadece haftada birkaç defa görüşebiliyoruz. Ve o da kaçak göçek. Biz buluşunca sinyalini alıyor resmen herif! Hemen Jimin'i arayıp eve çağırıyor. Delirmek üzereyim!"

Yoongi ağlamaklı bir tonda konuştuğunda Taehyung elindeki kahveden bir yudum alıp, gevşekçe arkasına yaslandı.

"İyi ki Hoseok'un bir abisi yok."

Yoongi ve Seokjin aynı anda çenesini kapaması için bağırmıştı.

"Taehyung!"

"Tamam." dedi eliyle ağzına görünmez bir fermuar çekerek. "Sustum."

"Bu herif tam bir baş belası. Jimin üzülmesin diye onun yanında abisi hakkındaki gerçek düşüncelerimi söyleyemiyorum ve hepsi içimde bir volkan gibi birikiyor."

"Ve sonra da birikenlerin hepsi bizim üzerimize patlıyor." dedi Taehyung kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra. Bunun üzerine Yoongi ve Seokjin'den tekrardan aynı anda azar işitmesi bir oldu.

"Taehyung!"

"Bu defa gerçekten sustum."

"İlişkimi geri istiyorum Jinnie. Sevgilimi geri istiyorum." diye söylendi Yoongi ağlamaklı bir şekilde. Daha sonra da küçük gözleri daha da küçülmüş ve tehlikeli bir tonda söylenmişti. "Abisi olacak o herifi öldürüp, Han Nehri'ne salmak istiyorum."

"Bence onu bayıltıp, bir kutuya koymalı ve kargoyla Hindistan'a yollamalıyız." diye fikir yürüttü Taehyung kahvesini sehpanın üzerine bırakıp tek kaşını kaldırarak.

Seokjin bu konuşmaya gözlerini devirmişti. Bazen kardeşinin hayata bakış açısı onu ürkütüyordu.

"İyi fikir." dedi Yoongi hemen Taehyung'u onaylayarak. Daha sonra da aceleci bir şekilde ayaklanmıştı. "Hadi yapalım şunu. Ben eter bulurum."

"Saçmalama Yoongi." dedi Seokjin arkadaşını kolundan tutup az önceki yerine oturtarak. "Aptalca bir şey yapmayacaksınız."

"Evine fare leşi yollasak?" diye sordu Taehyung yeni fikrini heyecanla açıklayarak. Karşılığında Seokjin ona ters ters bakmıştı.

"Ne alakası var aptal!" diye söylendi Taehyung'un kafasına bir tane yapıştırırken. "Saçma sapan şeyler söylemekten vazgeçin."

"Şu anda fare ölüsü bile bana mantıklı geliyor." dedi Yoongi çaresiz bir ifadeyle derin bir iç çekerek. "Lanet herif akıl sağlığımla oynadı. Jimin'e kavuşmak için her şeyi yapabilecek durumdayım şu an."

"Aptal aptal konuşmayın da gidip yatın." dedi Seokjin yerinden kalkarken. Daha sonra da Yoongi'ye doğru dönmüştü. "Yarın Jimin'e buraya gelmesini söyle. Benim çok daha iyi bir fikrim var."

Yoongi heyecanla arkadaşına baktı ve Seokjin sinsice gülümsedi. Yoongi onun bu ifadesini hemen çözmüştü. Kim Seokjin ne zaman böyle baksa bir şeylerin hakkından feci şekilde gelirdi. Yoongi onun müthiş beynini çalıştırıp şahane bir çözüm bulduğuna adı kadar emin olmuştu ve bu gece belki de uzun zamandır ilk kez gönül rahatlığıyla uyuyabilecekti.

NOTICE MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin