0.4

879 16 0
                                    

Yine ben geldimm!

Keyifli okumalar...

"Anlattığım şeye odaklanır mısın artık?" Derin bıkkın bir ses tonuyla cümlesini tamamladığın da kırılmıştım. Benden bıkmıştı hemen. Çalışmaya başlayalı yarım saat oldu oysa. Odaklanma kısmı ise... O öyle anlatırken gözlerim kitapta duramıyor görmekten mutluluk duyduğu yüzü arayarak Derin'e dönüyorlardı.

Ders anlatırken bir ayrı hoş oluyordu. Yüzü sürekli düşünceleriyle kasılıyor, her bir çözümü ayrı ayrı değerlendirirken dudaklarını ısırıyordu. Bir insan matematik çözerken nasıl böyle havalı olabilirdi!? Aklımı tamamen önümde ki kitaba vermek istiyordum ama bu ders çalışma olayını ilişkimizi geliştirmek için bir yol olarak görüyordum. Aramızda ki bu tuhaflığın ikimizide rahatsız ettiğine emindim. Gözlerim şehrin ışıklarını odaya yansıtan pencereye döndü.

Derin'e direk konuyu açabilecek kadar çetin ceviz değildim. Bu yüzden şuan ki gibi ikimizin yapacağı aktiviteleri kullanmak tek umudumdu. Her ne kadar inatla reddetsemde ona olan ilgimin bilincindeydim, doğru olmadığının da öyle... Hem üvey bile olsa -ki bu kelimeden nefret ederim- benim ablalık etmem gereken kardeşimdi hemde bir kızdı. Eşcinselliği duymuştum ama eşcinsel olamazdım. Sonuçta aşık olmasam da severek çıktığım, hoşlandığım bir sürü kız olmuştu. İki cinstende hoşlanılabilir miydi? Bunun bir tanımı var mıydı? İnternette bunları aratacağımı aklıma kazıdıktan sonra en odaklanmış halimle Derin'e döndüm.

"X'i bulmamız gerek. Bunun için ise... Mine! X'i bulmak için ne yapıyorduk?" Ses tonu gerçekten bıkkınlığını dışa vuruyordu ama ben umursamadım. Sol elim saçımı kulağımın arkasına itmek için hareket ederken dudaklarım aralandı. "Y'i tek başına bırakıyorduk." Dememle birlikte Derin elini alnına vurup " Dayanamıyorum artık! Bunu defalarca söyledim Mine! Temelden başladığımız halde sürekli yanılıyorsun. Y değil X tek başına bırakılır." Dedi. Yüzümde mahçup bir ifadenin belirdiğine emindim. Bu yüzden birkaç saniyeliğine yüzümü ellerimin arasına aldım. Ardından Derin'e dönerek " Anladım. Hadi devam edelim." Dedim. Bu değişik hareketim karşısında sırıtmıştı.

||||

"Mine! Balım uyan artık. Derin gideli yarım saat oldu. Sen hala uyuyorsun!"
Annemin sesi kulaklarımı tırmaladığın da yorganı kafama çekerek kendimi gizlemeye çalıştım. Bir dakika... Ne demişti o? Fazla uyumanın verdiği etkiyle birbirine yapışan göz kapaklarımı araladım. "Ne demek Derin gideli yarım saat oldu?" Annem bana 'senden adam olmaz' bakışlarını yollayıp "Basbaya gitti. Kalk hazırlan sende." Dedi ve odadan çıktı. Derin neden beni beklemeden çıkmıştı ki? Aynı evde yaşıyorduk ama aynı zamanda okula gitmiyorduk öyle mi? Hayır, okulda bir işi olduğundan erken gitmiş olmalıydı.

Hevesim kırık bir şekilde hazırlandım ve mutfağa gittim. Annemle babamı kahvaltı masasında gördüğüm de gülümseyip konuştum. "Günaydınn!" Onlarda bana 'günaydın' dediklerinde ben çoktan masaya kurulmuş, hızlı hızlı tıkınıyordum. Bir an önce gidip Derin'i görmek istediğimdendi bu hızlı tıkınmam. "Derin'imde birşey yemeden çıktı bu gün. İçim hiç rahat değil." Diye konuşan anneme çevirdim bakışlarımı. "Ben ona birşeyler hazırlarım." Dedim.

Kahvaltımı ettikten sonra Derin için ekmek arası birşeyler yapmak amacıyla buzdolabına ilerledim. Gözlerim buzdolabında dolandı bir süre. Sonunda ise kaşar ve salam da karar kıldım. İkisi gerçekten efsane oluyordu. Sandiviç ekmeğine düzgünce ince dilim kaşar peynirlerini dizdim. Üstüne de geniş rulolar haline getirdiğim salamları ekledim. Bozulmamasına özen göstererek ekmeği sıkıştırdım ve ekmekler için olan gri kağıda sardım. Kağıdın adını bilmiyordum ve bilmeden yaşarsam da pek eksikliğini hissetmezdim.

Sandiviçi çantama koydum ve yolda bir markete uğrayıp Derin'e icetea almayı aklıma kazıdım. İcetea seviyordur herhalde. Sevmiyorsa bile ben içerdim!

İcetea benim için çok önemliydi. Aşık olduğum bir içecekti. Özellikle yazları sıcakta soğuk soğuk o kadar ferahlatıcıydı ki... 'Derin'den sonra ki ikinci aşkım' diyebilirdim icetea için. Durun... Durun! Durun!

Derin'den... İkinci aşkım... Ben Derin'e aşık değildim ki. Delirmeye başlıyordum aramızda geçen bir iki temas yüzünden. Bana olan bu temasları belli ki benimle eğlenmek hoşuna gittiği içindi ama bende az önce ki gibi salaklıklara sebep oluyordu. Acaba Derin bana yaklaştığında yüzüm nasıl bir hal alıyordu.

Hemen cep aynamı çıkardım. Bir yandan aynada ki yansımama bakıyor diğer yandan dudaklarımı birini öpüyormuş gibi uzatıyordum. Sanırım şuan aynada bakıştığım yüz şeklimin kızarık halini görüyordu Derin. Bu düşünce yüzünden gerildim. Keşke daha güzel gözükseydim!

Kendime görünüşüm için kızmak istesemde annemden ve öz babamdan aldığım genleri inkar edemezdim. Ben inkar etsem bile vücudum yüzüme yüzüme vururdu bunları. Yine de insan doyumsuz bir canlıydı işte. Asla yetinemiyorduk.

Okula yürüdüğüm yol boyunca '3. Dünya savaşı çıksa nolur acaba' şeklinde bile düşünmüştüm. O kadar sıkılmıştım tek başıma yürümekten. Keşke Derin bana akşamdan haber verseydi erken gideceğini. O zaman Ebru'ya haber verebilirdim ve okula kadar tek başıma yürüyüp sıkılmazdım.

||||

"Annem aç kaldığın için üzülmüş. Bende sana sandiviç yapayım dedim." Gülümseyerek cümlemi bitirmiş icetea ve sandiviçi Derin'e uzatmıştım. Önce kaşları havaya kalktı. Ardından ise yavaş bir el hareketiyle uzattıklarımı elimden aldı. Yüzünde bir tebessüm görmek istemiştim ama çok donuktu. Neyse şimdilik teşekküre razı olabilirdim. Derin ise tek kelime etmeden bana arkasını döndüğünde hayal kırıklığı ile doldum. Ben onun kişisel yardımcısı yada hizmetçisi değildim. Ablasıydım! Onu düşündüğümden sandiviç hazırlamış getirmiştim. Bana tebessüm bile bahşetmezken kuru bir teşekkürü bile çok görmüştü. Minnetsizlik en sinir olduğum şeylerden biriydi.

Derin'i bileğinden yakaladım. "Teşekkür bile edemiyorsun öyle mi? Bu kadar erdemsiz olduğunu bilmiyordum." Cümlemi bitirdiğim gibi bileğini serbest bıraktım ve cevabını beklemeden arkamı döndüm. Şayet, cevap vereceğinden de umudum yoktu.

Kendi sınıfıma sert adımlarla girdiğimde sıramda Ebru'yla konuşan bir Yiğit görmeyi beklemiyordum. Yiğit eski sevgilimdi. Benden sebepsiz yere ayrılmıştı. En azından ben sebepsiz yere olduğunu düşünüyordum çünkü ayrılırken tek bir açıklama bile yapmamıştı bana. Öylece gelmiş ayrılmak istediğini söylemiş ve gitmişti. Ben ise gururumun kırılmasının verdiği etkiyle arkasından gidememiş, 'Neden? Ne oldu ki?' diyememiştim.

Aradan geçen 2 aydan sonra neden burada, benim sıramdaydı? Yüzümü ifadesiz tutarak sırama ilerledim. Ebru beni görünce ayaklandı ve bana döndü. "Şükür gelebildin Mine!" Dediğinde Derin'in kabalığını dert etmeyi kesip gülümsedim. "Geldim işte. Ne o çok mu özledin beni?"

Ebru omuzunu omuzuma vurdu ve "Ben değilde... Başka birileri özlemiş." Dedi. Gözleri Yiğit'in üzerindeydi.

[Devam Edecek]

Girls Like Girls Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin