Hellooo!
Yine ben geldim.
İyi okumalar...
Üzerime geçirdiğim beyaz, çiçeklerle bezenmiş elbiseyi inceliyordum aynada. Sanırım Yiğit'le olan buluşmam için en kibar seçimdi bu elbise. Dizlerimin 1 karış üstündeydi. Kolları ise dirseklerimde bitiyordu. Yetim kol deniyordu sanırım bu kol modeline.
Aynamın yanında ki çekmecemi açtım ve içinden gül kurusu bir ruj çıkardım. Aynada kontrol ede ede güzelce rujumu sürdüğümde son olarak rimeli elime aldım. Yiğit'e onun için süslenmiş gibi gözükmek istemiyordum ama kendimi de alıkoyamıyordum. Rimelimi de sürdükten sonra hazırdım. Son kez aynada kendimi kontrol ederken Derin odaya girdi. Kolumda ki saate baktım. Neden kurstan erken gelmişti ki?
Gözleriyle beni yavaş yavaş incelediğinde ellerimle boğazımı ovalama gereği duydum. Daraldığımı hissetmiştim. Resmen odanın duvarları üstüme üstüme geliyordu o beni öyle incelerken. Vücudumda dolaşan gözlerinin son durağı benim gözlerim oldu. "Nereye gidiyorsun?" Dediğinde omuz silktim. "Yiğit'le buluşmaya." Kafasını anladığını belirtir gibi salladı. İçimde tarif edilemez bir huzursuzluk oluştu. Bana karşı çıksın istiyordum işin özünde. Çıkmaması koymuştu bana. Dün akşam bana dokunmayı sevdiğini söylediğinde içimde bir umut daha çiçek açmıştı.
Beni sevdiğine dair bir umut... Ama şuan beni durdurmaması o çiçeği koparmam gerektiğini fısıldıyordu kulağıma. Sonra silkelendim düşüncelerimden arınmak istercesine. Mantıken zaten bana karışması, kaba görünebilirdi. Hem neye dayanarak bana karışacaktı ki? O çiçeğin yaşayacağı bir ömrü vardı hala...
Birşey söylemeden kapıya yöneldim ve kapının kulpuna uzandı elim. Uzanan elimi tutan başka bir el olmasaydı şayet kapıyı açabilirdim. "Yiğit'le buluşmandan anlamam gereken şey... İlgi duyduğun kişinin o olduğu mu?" Şüpheyle konuştuğunda aklımda kafede oturduğumuz gün sorduğu soru canlandı.
Derin oturduğu yerde dikleşti. "Şuan ilgi duyduğun biri var mı Mine?" Bu soruyu ondan beklemediğim için affallamıştım. Mutlu da olmuştum. Ciddi yüz ifadesine gülümsedim. "Kimbilir..." Kaçamak cevabımdan rahatsız olmuş şekilde kıpırdandı ve kahvesini yudumladı.
Derin'e çevirdim bakışlarımı. Yüzüme bakmıyordu. Bir eliyle elimi tutmuş, kafasını benim olduğum yerin zıt yönüne çevirmişti. Bu haline gülümsemekle yetindim. Ne cevap vermeliydim? Sanırım biraz rekabet kimseyi öldürmezdi... "Kimbilir." Bu düşünceme şaşırdım. Ne ara bu kadar özgüvenli olmuştum da Derin ile Yiğit'in rekabet edeceğini düşünmüştüm?
Derin cevabıma sinirlenmişçesine bana döndüğünde elimi elinden kurtarıp seri hareketlerle odadan çıktım.
||||
"Daha fazla yeme. Hastalanmanı istemem." Önümde ki dondurma dolu kaseye üzgün bakışlarımı yolladım. Yiğit haklıydı. Çabuk hastalanan biriydim ve daha fazla yersem eminim ki hasta olacaktım. Bakışlarımı farketmiş olan Yiğit küçük bir el hareketiyle garsonu çağırdı. "Ilık su lütfen." Düşünceli tavırları hoşuma gidiyordu. Gözlerimi sol tarafımda kalan deniz manzarasına çevirdim. Güzel bir kafeydi burası. Masaları hep iki kişilikti ve bu bana daha çok çiftlere hitap eden bir yermiş gibi gözükmesini sağladı.
Gelen garsonla beraber Yiğit'in önüme ittirdiği ılık su dolu bardağı elime aldım. Sudan aldığım her yudumda içim ısınıyordu. Dikkatimi bardaktan alıp Yiğit'e verdim. "Teşekkür ederim." Diyerek bir tebessüm bahşettim ona.
Gözleri ışıldadı resmen. "Rica ederim." Ardından ekledi; "Aslında... Benim teşekkür etmem gerekirdi. Beni kırmadığın için." Yiğit'i üzmek istemiyordum ama umutta vermek istemiyordum. "Bak Yiğit-" Başladığım cümlemi yarım bırakmak zorunda kaldım. Çünkü bana öyle endişe, korku dolu bakıyor ki...
Düşünmeden edemiyordum. Madem beni seviyordu, neden sebepsiz yere gitmişti benden? Neden gitmişti ve neden dönüyordu? "Mine... Haklısın biliyorum. Ama sana açıklama yapmaya yüzüm yoktu. Ne diyecektim ki? 'Mine ayrılalım, benim de ihtiyaçlarım var.' falan mı? Üzgünüm bunu söyleyebilicek kadar rahat bir kişiliğe sahip değilim." Aniden aklımdaki soruya açıklık getirdiğinde anladım ki, aklımda kalmamıştı o soru. Dudaklarımdan dökülmüştü.
Aptalca hareketim ondan açıklama almamı sağlamıştı. Sırıttım. Aptallar her zaman 1-0 öndeydi. Ben ise bu tezin kanıtıydım. "Anlıyorum. Ama ben eskisi gibi sa-" Yiğit yine sözümü kestiğinde sinirlenmeye başladım. Beni konuşturmuyordu! "Şimdilik bunları unutalım. Tadımız kaçmasın." Dedi.
Peki... Yiğit bey kaçmak istiyorsa kaçabilirdi. Sonuçta benim kararım hep aynı kalacaktı. Benim kalbim Derin için attığı sürece, kararım aynı kalacaktı.
||||
Akşam yemeğine yetişeceğimi umarak adımlarımı hızlandırdım. Yiğit'le kafeden sonra sahilde dolaşmış, sohbet etmiştik. Akşam yemeği saatinin yaklaştığını görünce de kalkmıştık işte. Kafamı arkaya çevirip Yiğit'e baktığımda nefes nefeseydi. Ona dinlenmesi için biraz zaman vermek adına yavaşladım. "Seni de sürüklediğim için üzgünüm. İstersen ileride ki sokakta ayrılabiliriz. Sizin eve o sokaktan da gidiliyor değil mi?" Diye arka arkaya konuştuğumda Yiğit ellerini dizine koymuş soluklanıyordu. Kafasınu kaldırdı ve "Senin sorunsuz şekilde evine girdiğini kendi gözlerimle görmezsem rahat edemem." Dedi.
Yiğit cidden düşünceli biriydi. Zamanında onu sevmemde ki en büyük etkende bu düşünceli halleriydi zaten. Üzerime titriyordu resmen. Sözlerine karşın gülümsedim ve onu kolundan yakaladım. "Annem yemek saatleri konusunda çok takıntılı. Azar yememi istemiyorsan toparlan yiğidimm." Dediğimde küçük bir kahkaha saldı dudaklarının arasından. "Yiğidim kelimesini ismime iyelik eki eklemen olarak mı algılayayım, yoksa bildiğimiz hitap şekli olarak mı?"
"Nasıl algılamak istersen." Dedim ve onu arkamdan sürüklemeye başladım. Uzun uğraşlarımız sonunda tahminimden erken evimin önüne geldiğimizde rahatlama hissiyle doldum. Annem ağzıma sıçmayacaktı. Evet, kabul ediyorum şuan tam bir ana kuzusuyum. Ama sizde onun sinirlendiği zaman ki halini görseydiniz... Tam bir canavar oluyordu! Yiğit'e döndüm. "Güzel gündü." Dedim. Tıpkı benim gibi, bana döndü ve derin bir nefes çekti içine.
"Böyle düşünmene sevindim." Elleriyle yüzümü avuçladığında sol ayağım bir adım geri çekildi Yiğit'ten. Başparmakları yanaklarımı okşuyordu. Gözlerim evime kaydığında kapıyı açmış bize bakan Derin'i gördüm. Görmemle gözlerim onda takılı kaldı. Çok sevimli duruyordu, üzerinde ki tavşanlı tulumuyla. Yiğit'te bakışlarımı takip ettiğinde Derin'i gördü. Boğazını temizleyerek geri çekildiğinde derin bir nefes aldım. "Eşlik ettiğin için teşekkürler." Diyerek yanağına bir öpücük kondurdum Yiğit'in. "Rica ederim. Görüşürüz..." Dedi.
Bense çoktan geri çekilmiş, Derin'e doğru yürüyordum. Evime doğru. Evimize doğru...
Derin tek kelime etmeden kapıyı açık bırakarak eve girdi. Bu tavırını değerlendirmeye çalışırken bende eve girdim ve arkamdan kapıyı kapattım. Kapıyı kapatmadan önce Yiğit'e el sallamayıda ihmal etmemiştim tabi.
[Devam Edecek]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girls Like Girls
ChickLitHomofobikler lütfen okumasın! GirlxGirl Hikayesidir. [Aniden bileklerimden tutup beni kendine çevirdi. Derin ile lavabo fayansının arasında kalmıştım! Kalbim dışarıya çıkmak için göğüs kafesimi zorladı. Yüzü yüzüme yaklaştıkça ben kafamı sallıyordum...