1

666 25 2
                                    

SAAY-OMEGA

Selam ben Tatiana nasılsınız yeni bir kitapla geldim umarım seversiniz.

Iyi okumalar.

☆☆☆

"

Bir omegayım diye beni burada tutamazsınız!hey kime diyorum. Açın kapıyı!."

Demir parmaklıklara sinirle geçirdiğim yumuklarımla beraber sesimin çıktığı kadar bağırıp duruyordum. Neden buraya getirildiğim konusunda en ufak bir fikrim yokken bir de. Ah!kimi kandırıyorum ki tabikide buraya neden getirildiğimi çok iyi biliyordum, ama beni bir paçavra ya da önemsiz bir çöpmüşüm gibi buraya tıkmaları gerekmiyordu

Tabi kime göre ne ye göre. Yani baş alfanın oğlunu biraz hırpaladıysam ne olmuş bunun için parmaklıkların arasına mı göndermeniz lazım! Şerefsizler.

Hem, hem ben haklıydım bir kere, o sikine sahip çıksaydı ağızı ile burnu yer değiştirmiş olmazdım hem o bir alfa, bir omegadan dayak yediği için utanması gerekirken ya da bana karşılık vermesi gerekirken yanındaki  köpeklerini üstüme salıp beni bu leş, gün ışığından zere nasibini alamamış ve havasız yere attırmıştı. Lanet herif umarım Tanrı senin o sıkı kıçına tekmeyi basar.

"Ya! Benim bir suçum yok ki herşey o kendini bir halt sanan alfa yüzünden oldu."

"Kes sesini be!"

Lanet şe- Aaa ben kendimi tanımadım değil mi? Aman boş verin nasılsa tanıyacaksınız.

Ayakta durmaktan ve bağırmaktan yorulduğum için pes edip arkamda bulunan duvara sabitli üzerinde bir battaniye olan dar ve soğuk büyük ihtimalle yatak olarak kullanılan demirin üstüne oturmuştum.

Off! Dirseklerimi dizlerimin üstüne koymuş ve biraz öne eğilmiştim sıkıntıyla. Aslında sıkıntılı olduğum durum burada olamam değildi. Gerçi ne için sıkıntılı olduğumu bilmiyordum nefes aldıkça göğüs kafesimi pençeleyen bir sıkıntıydı. Burada olduğum için endişelenmiyordum çünkü en fazla 1 saate buradan çıkacaktım nasıl mı? Hah çünkü baş alfanın küçük oğlu olan omega Jimin benim en yakın arkadaşımdı buraya her düştüğümde beni kurtaran o olmuştu ne kadar onu kullanıyorsun desenizde hayatın verdiği nimetleri hem de bu kadar iyi bir nimeti elim tersiyle itemem hiç sövüp saymayın. Ama tabi Jimin yeri ben de ayrıydı sırf menfaatlerim ya da işime yaradığı için değil tabi ki her zaman  yanım da olduğu için.

"JEON JEONGGUK!"

Ama şimdi sıçmıştım işte. Yavaşça kafamı kaldırıp baktığım da resmen ateş saçan bir çift kırmızı irisle buluşmuştu gözlerim.

" Jimiiin~ nasılsın dostum?" Sesimi olabildiğince tatlı ve sevimli çıkartamaya özen gösteriyordum ki bunun pek işe yaradığını söyleyemem çünkü Jimin ne yüzü yumuşamıştı ne de gözlerinin rengi değişmişti.

" Sakın bana sevimli sevimli bakıp tatlı konuşmaya çalışma bu numaralara karnım tok. Senin bu hafta bu kaçıncı artık senin yüzünden babamın yüzüne bakamaz oldum her yanına gittiğimde konuyu anlayıp beni caydırmaya çalışıyor!" Sesi hem sert hem de bıkmış gibi çıkmıştı. Haklıydı da sürekli benim için babasıyla  başımın beladan kurtulması için yüz yüze geliyordu.
"Haklısın Jimin ama bu sefer gerçekten benim bir suçum-"

"Ya tabi tabi kesin bir suçun yoktur. Acaba yine nasıl kendini haklı çıkartacaksın cok merak ediyorum bay her zaman suçsuz olan Jeongguk."diyerek sözümü tamamlamama izin vermemişti.

"Jimin tamam burdan çıkalım söz sana herşeyi anlatacağım ve bana hak vereceksin. Hadi beni burdan çıkart." Yüzüme boş boş baktı ve hiç birşey demeden bulunduğumz izbe yeri hızlı adımlarla terk etmişti.

"Ji-Jimin nereye gidiyorsun çıkart beni burdan. AAGGGGH!" Sinirle hücrenin için de demir parmaklıklara vururken bir yandana da bağırıyordum.

Bunu bana ilk defa yapıyordu bana ilk defa sırtını dönüyordu gerçi bana kim arkasını dönmemişti ki ama onları da suçlayamazdım, sürekli başlarına bir iş açıyor ve sürekli onlara yük oluyordum onlarda kendilerince haklılardı ama böyle olmayı ben istememiştim, beni böyle olmaya şartlar ve koşullar itmişti. Hem kim isterki herkese, yük olan herkesin canını sıkan, kim isterdi istenmeyen çocuk olmayı. Mesela ben kesinlikle istememiştim ama dünyaya nasıl geleceğimizi ve nasıl bir hayat yaşayacağımızı seçemiyorduk. Sadece hayatımıza bazı seçimlerle yön veriyorduk ve bu seçimler sadece ufak rötuşlardı yine de bize verilen hayatı iyisiyle kötüsüyle yaşıyorduk.

Neyse nasılsa bir şekilde çıkacaktım ve o küçük yer elmasını beni burda bırakmak neymiş görecekti. Küçük sıçan. Tekrar kalktığım yere oturmuş ve çıkacağım zamanı beklemiştim.

***

"Senin yüzünden en yakın ve tek arkadaşımı bir hücre de bıraktım, umarım dediğin gibi çarptığınız için sinirlenip sana saldırmıştır. Eğer farklı birşey varsa senin için çok kötü olur!"

Sinirle odaya dalan kırmızı saçlı genç hem karşısındaki kapının birden açılması ile irkilen kendinden  büyük bedene öfkeli ve çatık kaşlı yüz ifadesiyle tehditler savuruyor hem de üstüne yürüyordu. Kendine gelen gence oturduğu tekli koltuktan kalkıp kendinden kısa olan bedenin karşısına geçmiş ve neden bahsettiğini ilk önce anlayamamış ama sonradan aklına gelen güzel omegayı ve yaşadıklarını hatırlamış ve kardeşinin neden bahsettiğini anlamıştı.

"Ooof! bücür kafa ütülüyorsun hem sana yalan borcum mu var? Sen benim odama nasil bodoslama dalarsın, ha?" Uzun boylu yatağına doğru ilerlemiş sırtını yatak başlığına yaslamış, sağ bacağını yatağın üstüne uzatmış ve diğer bacağında boşluktan salandırmıstı. "Hem o ucube arkadaşın zerre umrumda değil, birkaç gün dursun çıkartırım merak etme."

"Tamam ama bak fazla bekletme öyle yerlerde fazla duramıyor." Genç adam endişeli bir sekilde konuştuktan sonra odadan çıkmıştı.

Yatakta uzanan beden gözlerini devirmiş ve elindeki bıçakla ucunu sivrilttiği çubuğa dönmüştü.


Devam edecek...

●Tatiana●

Love | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin