17

48 4 0
                                    

Naber?

İyi okumalar.

☆☆☆

Jeongguk

"Anne, ben çıkıyorum. Okula geç kaldım, kahvaltıyı okulda yapacağım. Öptüm seni, seni de baba. Seni öpmedim abla bozuntusu." Çantamı alıp direkt çıktım, içeride biraz daha kalsam ablam ayağındaki terliği fırlatacaktı.

Mahallemizden çıkıp okul yoluna girdim, Jimin'le her gün buluştuğumuz sapağa doğru ilerledim ve hala gelmemiş olan Jimin'i aradım. İki kere çaldım ve açıldı.

"Alo Jimin, seni her zaman buluştuğumuz yerde bekliyorum. Nerdesin, geciktiğin mi?" Bu soruyu sormamın nedeni, genellikle Jimin'in benimden önce gelmesiydi, hatta evi buraya benimkinden daha uzak olmasına rağmen.

"Şu anda Yoongi ile geliyoruz, arabasıyla seni alacağız. Biraz daha bekle."

"Tamam, bekliyorum." Telefonu kapattım ve cebime koydum. Ayakta dikilirken geçen insanları izliyordum.

Kimisi eşiyle, kimisi çocuğuyla, kimisi ise tek başına bir yerlere gidiyordu. Sanırım ya işe, ya okula, ya da evlerine gidiyorlardı. Şöyle bakınca insanlığın ne kadar tempolu olduğu gözle görülecek cinstendi. Eşleriyle gülerek geçen kişiler, çocuklarının anlattığı şeye gülümseyen anne babalar, gideceği yere yetişmek için ayrı efor sarfeden bireyler... Ben ise bunların içine dahil olmayan biriydim. Ne eşiyle gülen, ne çocuğu tarafından güldürülen, ne de işi için ayrı efor sarf edenlerden...

Ben, bu tempoya dahil olmayan, dünyanın sıkıcı dediği kesime giriyordum. Sanırım, ben de bu üç grupdan birisine dahil olmak isterdim. Uzaktan ne kadar arkadaşları olan, mutlu biri gibi gözüksem de, öyle değildim. Belki bu insanlar da öyleydi, bilmezdim, ama bildiğim tek şey hiçbirisi, eşi tarafından reddedilip sırf olay yaşanmasın diye kendinden taviz veren bir aptal değildi. Evet, aptaldım ben, hem de en büyüğünden. Hangi insan şu an yaşadığım şeyi kabul ederdi ki, üstelik sadece okulda ve televizyonlarda tanıdığı kadar bildiği biri için. Gerçekten de büyük bir aptaldım. Tek temennim, bir an önce bu bağı koparma işini halletmekti, yoksa çok daha fazla olay ve aptallık yapacağım şeyler yaşanacaktı.

Önümde duran araba kornaya basınca, düşüncelerimden sıyrılarak kendime gelmiştim. Hemen arabaya bindim.

"Selam canım, arkadaşım ve eniştem, nasılsınız?"

"İyiyiz Gguk, sen nasılsın? Geldiğimizi bile fark etmedin, dalmışsın. Ne düşünüyordun?" Jimin, Yoongi'nin de yerine cevap vermişti. Sorusuyla bir an duraksadım, demek ki fark etmişlerdi.

"Hiiiç, öyle etrafa bakarken gözlerim dalmış, bir şey düşünmüyordum. İyiyim, bu arada."

"Anladım."

Yol boyunca da konuşmadık.

Okulun bahçesine giren araba park etti ve hepimiz indik. Bugün iki dersimiz vardı ve ikisi de Jimin ile ortak derslerimizdi. Korece ile yabancı dil dersi vardı. İngilizceyi İngiliz İngilizcesi olarak görüyorduk, tarihimizden dolayı karışık ve iç içe geçmiş iki ülkenin tarihi vardı geçmişimizde.

"Jeongguk, çok solgun görünüyorsun. Ne oldu? Bir şey olmuş gibi anlatmak ister misin?" Jimin gerçekten çok iyi ve hoş bir dosttu. Her insanın isteyeceği tarzda birisiydi: hem sevgili, hem arkadaş, hem bir çocuk. Jimin, tüm sıfatlar için en iyi kavramını taşıyan biriydi. Benim aksime.

"Aslında ben iyiyim ama kurdum değil. Taehyung, sanırım dün Hejae'nin yanındaydı. Biliyorsun, onunla her yakınlaştığın da kurdum acı çekiyor, dolaylı yoldan bu da bana etki ediyor; baş dönmesi, vücut ağrısı vesaire. Dün de sabaha kadar kurdum rahat vermedi, uyuyamadım."

Love | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin