2

258 18 3
                                    

Layto - ALPHA

Naber?

Iyi okumalar.

☆☆☆

Burada üçüncü günümdü ve hala Jimin ne gelip bakmıştı ne de beni çıkarmaya gelmişti. Ve ona olan sinirim de kat ve kat artıyordu.

Üç gündür yaptığımı yapıp ayağa kalktım ve pis hücrenin içinde volta atmaya başladım, arada bir birileri gelir umuduyla parmaklıkların arasından cılız yanan florsanların aydınlattığı koridora bakıyordum.

Kafamı geri önüme eydiğimde artık sabrım taşmaya başlamıştı ve son demlerine oynuyordum. Olduğum yerde durup burnumdan sert bir nefes verip birkaç adım da parmaklıkların önünde durmuştum zaten anca bunu yapabiliyordum. Koridora baktığımda kimsenin olmadığını görmüştüm.

"Hey! Kimse yok mu? Şşş kime diyoruz ya. Çıkarın beni artık, hem o sizin yerden bitme ve ibne prensiniz nerede?!" Konuştuğumda yanıt gelmeyeceğine emin olduğum da bunun yanlış bir düşünce olduğunu benden sonra duyduğum kalın sesle anlamıştım.

"İbne olduğuma herkesi şahit tutabilirim ama yerden bitme dediğin kişi de benim uyuz kardeşim Jimin sanırsam çünkü yerden bitme olamayacak kadar uzunum." merdivenlerden gelen adım ve demirin demire vurma sesi biribiriyle uyumlu bir şekilde duvarlardan başlayarak, kulaklarımda son bulurken sesin geldiği yere baktım.

Bu kişi benim bir güzel benzettiğim siki bozuk şerefsiz değilmiydi ne işi vardı burada?Bir de ima yapıyor pislik.Önüm de durduğunda ellerimi parmaklıklara koyup bakışlarımı yüzüne çıkarmışım bu esnada bazı şeyleri anlamak için kaşlarım çatıktı.

"Senin ne işin var burda. Yoksa yediğin dayak doyurmadı mı seni." Alayla birbirimizin yüzüne bakarken sağ elini yüzümün hizasına getirip salarken dikkatimin oraya kaymasına neden olmuştu. Anahtar. Neden ondaydı ki?

"Seni çıkarmaya geldim, yabani tavşan. Bunu için de beni doyurmazsın ya, sonuçta seni buradan kurtarıyorum bana minettar olman gerekiyor değil mi?" Ona yaptığım kelime oyununu bana karşı üstüne basa basa kullanmıştı ve tabi yine sinir oldum. Ay bak soldan soldan geliyolar bana.

"Ayy baydın be hadi fazla laf ebeliği yapmada çıkar beni." Yüzüme boş boş bakarken dudakları alayla kıvrılmıştı- tabi ki de dikkatim oraya felan kaymadı- ve gözlerini avcunda tuttuğu anahtar kümesine indirdi.

"Şuan ne düşünüyorum biliyor musun? anahtarlar benim elimde ve sen içerdesin, bu demek oluyor ki..." gözleri tekrar beni bulduğun da  gözlerine ve yüzüne baktığımda ordan geçenleri görmek dahi istememiştim ve aniden içimde kötü bir his oluşmuştu.

"Özgürlüğün şuan benim elimde. Değil mi tavşan?"

"Bak Taehyoung musun Teahyumg musun nesin zırvalama da aç şu kapıyı, lüüütfeen." Of inanamiyorum götümü kurtarıcam diye girmediğim kılık kalmadı ya! Tanrım!

"Omega seni ben degil kendin çıkartacaksın." Ne? ben nasıl kendimi çıkartayım be.

"Tanrım yaratın madem takip et ya!" Ellerim parmaklıkları tutarken başımı hücrenin tavanına kaldırıp pis tavan ile bakışmıştık. Tekrar kafamı indirip karşımdaki meymenetsize bakmıştım.

"Ne diyorsun anlamıyorum?" Bıkınlıkla ve bir an önce şu lanet ve pis yerden çıkmak istiyordum. Yoksa fenalaşmam an meselesiydi.

"Diyorum ki anahtarı çok istiyorsan kendin al." Konuşurken bir yandan da pantalonunu tutup öne doğru biraz esnetmiş ve anahtarı içeri atmıştı.

Bir dakika! Bir dakika! Az önce ne yaptı o lütfen yanlış görmüş olayım.

Tanrım sen beni ne ile sınıyorsun.

"Ne yaptın sen?!"

"Aaa! Güzelim ne yaptim ben. Eğer ordan çıkmak istiyorsan bunun bir bedeli olmalıydı değil mi? Benim mükemmel ötesi yüzümü maffetiğine say."

Yüzüymüş. Tamam savaş mı istiyordu savaşalım bakalım.

Gözlerimi bir saniye bile gözlerinden ayırmazken yüzüm de oluşan ifadeyi çok iyi biliyordum. Şuan bir kaşım kalkmış, gözlerim de ki kararlılık elle dokunulacak kadar somut ve dudaklarımdaki o gülüş hem sinisi hem de oyuncu tarafımı gösterir biçimdeydi.

Ellimin birini ona doğru uzatıp kemerinden tutup demirlerin arkasin da duran bedenime yaklaştırmıştım. Diğer elimi de demirden çekip karşımdaki bu atağımı beklemeyen bedenin kemerine götürmüş ve çözmüştüm.

"N-napıyor-sun?" Afalamış yüzüne bakmış ve sırıtışımı daha da genişletip cevap vermiştim.

"Dediğini yapıyorum. Sen demedin mi
Burdan çıkmak istiyorsam bir bedeli var diye ben de o bedeli ödüyorum ve anahtarı alıyorum. Sen den ricam fazla hareket etmede işimiz zorlaşmasın değil mi?"

Pantolonunun düğmesini cözdüğüm sıra da bakışlarım yüzüne ilişmiş ve sinsi ve arsız bir şekilde bana baktığını görmüştüm.

"Neye bakıyorsun?"

"Ne kadar hevesli olduğuna? Bu kadar hevesliysen neden barda bana öyle çıkıştın ki çok güzel bir gece geçirebilirdik güzelim."

Ahh şu alfalar.

"Eğer bana şu anahtarı kendin çıkarıp verirsen seninle bu gece telafisini verebilirim. Hem sana bir sır vereyim mi?..."  Bana yaklaşmasını sağlayıp kulağına eğilmiştim.

"Hiç kimseye bakiretimi vermedim biliyor musun? Ve şuan deliğim o kadar sıkı ki seni çok güzel saracağına eminim." Elimi hafif penisine sürtmeye başlamıştım. Ve geri çekilip yüzüne bakmıştım gözleri kırmızı ve morun karışımı gibiydi. Etkilenmişti.

"Olmaz bebeğim çünkü burdan çıktıktan sonra topuklarını o guzel kıçına vura vura kaçacaksın o yüzden elini ilerletmeye başlasan iyi olur."

Off.

Fermuarını indirp yavaşça sağ elimi iç çamaşırının lastiğinden içeri yolamaya başlamıştım teni çok sıcaktı, elimi biraz daha içeri sokup tam uzunluğunun biraz üstünde durup yüzüne baktım. Alt dudağını dişleyip elime bakıyordu ellerini güç almak icin hücrenin demirlerine dayamıştı. Saçlarının ön tarafi uçlarından nemlenmeye başlamıştı. Ve bu görüntü bana sıcak basmasına neden oluyordu. Hayır Jeongguk etkilenemesin o pislik bir insan!

Ya ya kesin öyle taş gibi çocuk hazır kimse yokken anahtarı çıkar aç kapıyı al içeri mühürlesin beni. Evet-evet! Kesin yapmalıyız!hadi Jeongguk al onu içeri.

Hayır ne saçmalıyorsun sen, hatırlarsan bize clapta zorla sahip olacaktı.

Ahh!ne olmuş yani görmüş, beğenmiş, azmış, herif sana tabi kurdu da bana.

Off sen ne kadar da arsızlaştın, neyse sus da işimi halediyim bir an önce çıkalım burdan.

Kurdumla konuşmamız -aslında  tartışmamız- bitikten sonra nerdeyse elim ile penisi arasında 1-2 santim vardı biraz daha oynmakran zarar gemez sanırım.

Elimi daha da aşağıya kaydırıp penisini tutmuş ve sahte bir heycanla -tabi bunu sadece ben biliyorum- bağırmıştım.

"Buldum!" Tabi biraz da sıkmış olambilim.

"Ahhh!.. ev-et tuttunnnn." Yüzüne bakmış ve o kafasını kaldırıp arsızca dudağının sol tarafını havalandırmıştı.

"Ama yanlış şeyi tutun. Tabi neye göre kime göre yanlış orası tartışılır. Ahh biraz daha sık... ahh"

Devam edecek...

Tatiana

Love | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin