1.bölüm...
Oyunu bitirip kazandığımda, gece 2 olduğunu fark etmiştim. Boynumda oluşan ağrıyı hissettiğimde; refleks olarak elimi ağrıyan bölgede gezdirdim. Yavaş yavaş masaj yaparken, odaya annemin girmesiyle korku dolu bakışlarımı; kapının olduğu yere çevirdim.
- Min seo! Sana tam 3 saat önce yatmanı söylediğimi hatırlıyorum?!
- E-evet anne ama oyuna dalmışım... özür
dilerim.Mahcup olup utandığım için bakışlarımı yere çevirdim...
- Şu oyunlardan ne anlıyorsun güzel yavrum.
Odanın kapı kolundan elini çekip yanıma geldi.
Yüzümü avuçları arasına aldı sarı; uzun, ipeksi saçlarımı okşadı.- Senin güzel bir meslek sahibi olmanı istiyorum yavrum... şu oyunları bırak artık. Lütfen...
Derin bir nefes verdim ben çocukluğum boyunca abimden böyle görmüştüm. Diğer kızlar gibi barbie bebekle oynamaktansa araba yarışlarını tercih etmiştim. Evde kalıp boyama yapmaktansa gece geç saatlere kadar sokaklarda o gece lambalarının altında futbol oynamıştım. Bir erkek gibi yaşamıştım. Ve bundan gayet memnundum...
Ellerini saçımdan çekip; ellerim arasına aldım.- Annem... kraliçem, benim böyle ne kadar mutlu olduğumu biliyorsun değil mi? Üstelik size yük olmadan kendi işlerimi ve paramı halledebiliyorum.
Çocuk gibi kaşlarını çatıp, ellerini avucumdan aldı. Ve göğsünün altında birleştirdi. Küsmüşmüydü? Sanırım... evet.
- Kızım o nasıl laf öyle? Ben sana düzgün iş bul derken; bize yük olma kendi paranı mı kazan demek istiyorum? Tabiki hayır! Sadece güzel bir meslek sahibi ve geleceğin olsun istiyorum.
Hayallere dalıp göğsünün altında birleştirmiş olduğu ellerini bıraktı ve iç çekti, birkaç saniye sonra ise perdenin arasından giren ay ışığının yüzüne yansıdığı kadar dudaklarının yukarı kıvrıldığını görebildim.
- Hem... belki güzel bir işte hayatının aşkını bulursun.
Bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinin içi parlıyordu... bunu çok istiyordu,biliyordum...
Ama ben oralı değildim. Aşk... daha önce hiç hissetmediğim, yaşamadığım bir duyguydu...
Bana göre aşk; iki kişinin birbirini sevmesi, birbirlerine açılmaları ve sevgili olup evlenmek değildi.Ki buna inanmıyordum. Aşk bence; onu kaybettiği zaman herkesi kaybetmiş, o üzüldüğü zaman daha çok üzülmüş o başka insanlarla gülünce daha fazla mutlu olmuş ve onun için herşeyinden vazgeçebilmekti... aşk bazen; kıskançlıktı, onu herkesten kıskanabilmekti. Bazen; bencillikti, onu hiçkimseye paylaşmak istememesiydi. Aşk nefes alabilmekti, kalbinin yeniden attığını hissedebilmekti, yeri gelince sabahlara kadar ağlayıp depresyona girebilmekti...
Ama ben... ben bunların hiç birini daha yaşamamıştım. Yaşamak da istemiyordum; ben sadece düz normal bir kızdım. Ve böyle devam edecektim...
- Neyse güzel kızım. Nasıl mutluysan öyle devam et.
Omzumu patpatlayıp odadan çıktı. Onu üzüyordum farkındaydım. Yarın sabah gönlünü alacağıma kendime söz verdim. Bilgisayar ekranını kapatıp, sandalyemi düzelttim. Ve yorganımın içine girdim. 1 yastıkla yatan bir insan değildim hiçbir zaman alışamıyıcaktım.
Birini bacaklarım arasına alıp diğerini de boynumun altına koydum. Sabah uyandığımda boynuma krem sürmeyi de unutmamayı beynime not aldım...🎇
Güneş ışığının yüzüme vurmasıyla; gözlerimi araladım. Annem perdeyi açmış başımda uyanmam için bir ton laf söylüyordu. Ama ben hiç birini idrak edememiştim. Bakışlarımı tavana diktim. 5, 10 dakika baktıktan sonra kendime geldim ve yataktan kalktım. Sandalyemi çekip bilgisayar ekranını açtım. Karnımın guruldamasıyla durdum. Yavaşça karnımı ovaladım. Dünde oyundan dolayı hiç birşey atıştırmamıştım. Bilgisayara bakıp konuştum.
- Sen biraz bekle tatlım. Ben birşeyler atıştırıp hemen gelicem.
Üstüme ince bir hırka alıp odadan çıktım. Karşı odadan; uykulu, gözlerini ovuşturan bir adet Joon seo çıktı. Bu hareketlerle abi olmayı bırak küçük bir çocuk gibiydi... pijmalarındaki şimşek mcqueen 'i söylemiyordum bile... küçükkende beraber izlerdik hep; ama birtanecik abicim bunu artık takıntı haline getirmişti. Çok seviyordu. Ve bu pijamalarından da vazgeçemiyordu. Aradaki iki adımlık mesafeyi kapatıp ensesine şaplak attım.
Sabah sabah onu böyle uyandırmaya bayılıyordum. Elini ensesine götürüp, gözlerinden ateş fışkıran bakışları ile bana bakıyordu. Afferim min seo sabah sabah yemek yerine abinden güzel bir dayak yiyiceksin... abimin yanından hızla koşarak aşağı indim ve küçük bir çocuk gibi mutfağa gidip; annemin arkasına saklandım. Abimde mutfağa girdiğinde annemi bir sağa bir sola çekiştiriyorduk, kadın en sonunda sinirlenmiş olucak ki ikimizinde kulaklarından tuttu.
- Yine sabah sabah başladınız ama haa! Çabuk bakıyım lavobaya gidin elinizi yüzünüzü yıkayın masaya oturun. Kavga gürültü istemiyorum!
Başımı öne eğdim. Lavobaya gidip elimi yüzümü yıkadım. Havlu ile yüzümü kurularken abim lavobaya girdi. Güzelce kuruladıktan sonra ise, havluyu yerine astım ve masaya oturdum. Hızlıca atıştırmam gerekiyordu bilgisayarımı şimdiden özlemiştim...
Abimde sofraya gelip oturduğunda başlamıştık.- Min seo?
Tabaktan yemeğimi kaldırıp abime baktım.
- Ne?
Dolu ağzı ile bir yandan yerken bir yandan konuşmaya çalışıyordu.
- Sen... ne zaman bir arkadaş ediniceksin?
Yediğim yemek boğazıma takılmıştı. Annem telaşlanıp bir yandan sırtıma vuruken diğer taraftan ise su doldurup bana verdi. Bu konuyu açmak zorunda mıydı? Bir iki kere öksürdükten sonra suyumu bitirip rahatladım.
- Bu konuyu açmak zorunda mısın?
Kafa salladı ağzındaki yemeği yuttu.
- Seni bir arkadaşımla tanıştırıcam min seo. Kaç yaşına geldin kızım. Artık o bilgisayarın başından kalkıp dışarda gez lütfen ya. Bak başka abiler olsa otur evde diyip kıskanırdı. Ama sen bana o anı bile yaşatmıyorsun ya.
Şapşal falandı ama seviyordum abimi. Masada herkesi güldürmeyi başarmıştı. Karar vermiştim... haklılardı, bu genç yaşımda diğer kızlar gibi olmak varken; evde kalıp tüm dünyayla ilişkimi kesmiştim. Masadan aniden ayağa kalktım.
- Hadi abi hazırlan çıkalım ve beni arkadaşınla tanıştır.
Gözlerindeki ışıltıyı gördüğümde ağzına birşeyler daha tıkıştırıp odasına koştu. Annemde gülerken neredeyse mutluluktan ağlıyacaktı. Onun gönlünü de almıştım. Uzun bir aradan sonra arkadaş edinmek ne kadar zor olabilirdi ki?
1. BÖLÜM SONU....