Taehyung odadan çıkmak için adımını attığında, sıkıca onu kolundan kavrayıp kendime doğru çevirdim. Bunun böyle olmaması gerekiyordu...
"Ah Tae... b...bekle yanlış anladın sen..."
Tuttuğum kolunu sert bir şekilde iteklemiş, yüzündeki damarlar ve kızarmış yanakları yerini almıştı. Kaşlarını çatmış ve ardından ise sinirle solumuştu.
"Neyi yanlış anladım acaba Min seo! Gayet de doğru anlıyorum bence değil mi!?"
Birşey söylememi beklemeden hızlıca odadan çıkıp gitmişti. Yanaklarıma doğru süzülen ıslaklık ile ellerimle yavaşça sildiğimde yenileri eklendi.
Bir saniye önce kalbim boğazımda atarken... şu anda ise kalbimin attığından şüphe duyuyordum...
Onu çok fazla sıkmak istemiyordum. Bu yüzden oturduğum koltuğa geri döndüm...
Çok geçmeden odaya Jungkook geldiğinde, hızlıca toparlanıp şirketten çıktık. Arabasına binerken benim için ön kapıyı açıp nazikçe binmemi beklemişti, eğilerek teşekkür ettim. Ardından ise yavaşça ön koltuğa bindim. Eve giderken heyecanlı ve kıpır, kıpır olacağımı düşünmüştüm... ama hiçte beklediğim gibi olmamıştı.
Oyun oynamak bile içimden gelmiyordu berbat hissediyordum. çökmüş gibi... kapımı kapatıp, çok geçmeden Jungkook da bindiğinde kafamı cama yasladım ve güneşin bulutların arasından kayıp gidişini seyrettim...
●
Evimin sokağına girdiğimizde Jungkook arabayı uygun bir yere park etti ve arabadan indik. Gözlerindeki olan gözlüğünü çıkarıp duruşunu düzeltti ve ardından ise zili çaldı. Kapıyı abim açtığında gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Onu tanımışmıydı?"Omo! Jungkook b...bu, bu sen misin? Ne kadar da değişmişsin böyle..."
Abim Jungkook'u omuzlarından tutarak evin içine soktuğunda Jungkook utanmanın ve mahçupluğun verdiği ifade ile yüzünün git gide kızardığını fark etmiştim. O kadar halsizdim ki eve girememiştim bile. Annem sesleri duyup mutfağından çıktığında Jungkook'u baştan aşağı iyice süzdü. Ev Kapısının açık olduğunu fark ettiğinde ise bakışlarını benim olduğum yöne doğru çevirdi. Gözleri şaşkınlık ile açılmışken iki kat daha artmıştı. Evet anne saçımı boyattım...
Koşar adımları ile yanıma geldiğinde beni kollarımdan tutarak içeriye doğru ittirdi. Ardımızdan da hızla kapıyı kapattı.
"Yavrum. Çok güzel olmuşsun..."
Hafifçe gülümseye çalışarak başımı onaylar şekilde salladım. Gözleri dolduğunda hızlıca bana sarıldı. Küçük bir çocukmuşum gibi saçıma buseler kondurduktan sonra ise geriye doğru çekildi.
"Anne... biraz yorgunum izin verirsen odama gideceğim."
Hayır dercesine başını salladı ve kaşlarını çattı.
"Kuzum... sevgilin gelmiş, nasıl odana çıkarsın? Hep beraber oturup konuşalım... hem bu çocuk çok beyfendi birine benziyor evlenmeyi düşünüyor musunuz? Çok iyi bir damat da olur."
İç sesime bir kere daha teşekkür ettim. Çünkü yine ve yine haklı çıkmıştı! Ah anne ah...
Bakışlarımı annemden çektiğimde, annemin arkasındaki siluete baktım. Omo! Rezil olmuştum! Jungkook herşeyi duymuştu.
Yanaklarının iyice kızardığını gördüğümde. Mahçup bakışları ile bana bakıyordu.
"Şey Min seo... susadım da rica etsem su alabilir miyim?"
Hiçbirşey duymamış gibi davranması utandığını çok net ifade ediyordu. Anneminde bakışları Jungkook'a döndüğünde sevinçle gülümsedi.
"Ah tabi oğlum. Sevgilin hemen şimdi sana su verir."
Beni Jungkook'a doğru iteklediğinde anneme doğru döndüm.
"Anne! Utandırmasana Jungkook'u!"
"Tamam, tamam ben yukarıdayım. Siz konuşun sonra yanımıza gelirsiniz."
Hızla merdivenlerden çıktığında beklemediğim bir anda arkasını dönüp sevinçle bana öpücük attı.
Oflayarak kafamı sağa sola salladığımda Jungkook ile mutfağa girdik. Üst çekmeceden bardakları almaya çalıştığımda bir kere daha boyumun kısalığına acımıştım. Yetişmeye çalışırken arkamdaki el bardağı aldı. Hızla arkama döndüğümde Jungkook dibimde duruyordu. Nefesimin düzensizleştiğini hissettiğimde hafifçe gülümsedim. Jungkook bir an olsun gözlerini benden ayırmazken aynı şekilde beni de hipnotize altına almış gibiydi gözlerimi ondan bir türlü çekemiyordum...
Bardağı elime uzatıp yanağıma küçük bir buse kondurduğunda oradaki sıcaklık kat ve kat artmış gözlerim ise şaşkınlıktan yerinden fırlayacak gibi açılmıştı. Jungkook beni öpmüş müydü?
Yavaşça geriye doğru çekildiğinde bardağı alıp su doldurdum ve masada oturan Jungkook'un önüne koydum. Karşısına geçip oturduğumda ise suyunu afiyetle içmişti. ama dudağından boynuna kadar akmış ve üzerini de ıslatmıştı.
Peçete alıp yanına gittiğimde önce üzerini sonra da boynundan yola çıkarak dudağına kadar geldim. Ellerimin heyecandan zangır,zangır titriyordu elimi tuttu ve dudaklarına doğeu götürdü. Dolgun dudaklarını titreyen ellerimle yavaşça sildiğimde Jungkook'un güldüğünü ve küçük gamzesinin çıktığını fark etmiştim. Ayağa kalkıp az önce ki senaryoyu tekrarladığında geriye doğru çekilecektim ki belimden kavrayarak beni kendine daha da çok yakınlaştırmıştı. Burunlarımız birbirine değdiğinde ise kalp atışlarımı duymamasını diledim.
Gözlerinde olan bakışları dudaklarıma kaydığında yavaşça öne doğru atılıp. Dudakları ile dudaklarımı örtmüştü.
Ve ben nedenini bilmediğim bir şekilde yine engel olamıyordum...