Sessizliği dinliyorum,
Sessizce sigaramı yakmış bir vaziyette...
Sessizliğin bana ne anlatmak istediğini dinliyorum evimin bahçesinde. Karşımda duran sokak lambası var yıldızlarda var tabi. Gökyüzüne bakıyorum, öylece bakıyorum nedensizce sonra işten yeni gelen komşunun sesiyle ayılıyorum. Burun deliklerimden içeri dolan soba dumanı beni rahatsız etsede baykuş sesinden irkilmem gerekirken onuda dinliyorum. Ay dede bu gece eksik bende öyle biraz eksik gibi. Bazen eksiklik hangi anlamda olur diye düşünürüm de bulamam cevabını herkes için farklıdır tabi. Ben eksikliği nasıl tamamlarım inan ki bilmiyorum şu an sadece tek kelime yalnızlık demek istiyorum. Evimizin bahçesinde duran odunları ve çalıları gözlemliyorum sol tarafta yıkılmak üzere olan bi yapı var. Bunun dibinde bir kümes, yıkılmak üzere dediysem vallahi kendimi bildim bileli yıkılcak sözde yinede sağlam maşallahı var. Sağ tarafta bi ahır var iki bölmeli bi tarafı boş diğerinde ise otlar var. Şu ahırlara hayranım insanlara ise hayret ediyorum. Öyle zamanlar oluyor ki bunu yuva yerine kullanıyorlar. İşte bu insanlığın suçu bence. Her neyse konumuz neydi heh hatırladım sokak köpekleri uzaklarda, duyuyorum iyi dinleyince uzaklardan bi köpek havlaması duyuluyor. Onu da dinliyorum. Bazen dinlemek gerekir bazen karşımızdakini dinlemek için başka biri olmalıyız. Empati kurun demiyorum başka biri olun diyorum bu ailenizden biri olmasın mümkünse, bu sevdiğiniz biri de olmasın. Sadece saygı duyduğunuz kendinizin idolü olabilecek biri olsun. Mesela ben kendimi liderlerin yerine koyarım bazen iyi bi lider belirlerim kafamdan ve bu nasıl düşünüp uygular acaba derim. Şairleri sever misin ben çok severim mesela şu an size istanbul'u dinliyorum şiirinden bahsedeyim. Orhan veli abimizin şiirinin cem karaca abimizin şarkısının neden istanbul olduğunu merak ederim. Bence her türden insanın bulunması onları da etkilemiş ben olsam yağmurun bol rüzgarın çok estiği yerleri dinlerim asıl en güzel sesi doğa sunar bizlere. Mesela kar yağarken bile az da olsa çok güzel sesi vardır manzarasını anlatmıyorum bile, ama birde o havada üşüyen çocuklar var onları anlatırım bak. Üzerinde giyecek bir elbisesi bile olmayan çocukların işçi olarak çalıştırılması ve buna mecbur bırakılması, cebinde beş kuruş para yokken dilencilik yapmayıp şerefiyle açlıktan ölen çocukların masumluğunu, anne yada babasından şiddet görüp dayak yiyenleri, her gün okula gidemeyenleri evde hapsedilenleri yada okula gidipte yüzü hep güldüğü için mutlu sandığımız ama akşam yine evde dayak yiyecek olan o çocukları anlatırım. Daha çocuklukken yada gençken aile içi tacize maruz kalan o kız çocuklarımızı veya daha 18 yaşını görmeden istemediği adamla evlendirilip o bebeği kucağına alanları size anlatırım ama dinleyemezsiniz. Ben kafamı şu gökyüzüne çevirdikçe hep karanlık görüyorum aklıma bunlar geliyor uyuyamıyorum uyuyamadıkça geceleri uykusuz kalıyorum gündüzleri uyuyorum haliyle gökyüzünün mavi tarafını göremiyorum. Ben o karanlıkta boğuluyorum işte ben o karanlıktan bunları çıkarıp çıkarıp insanlığı kınıyorum. Ben sadece dinliyorum ama bazıları acıdan kıvranıyor göz yaşları doluyor göz torbalarına ama ağlayamıyorlar sulu göz diyorlar bazılarına ağladığı için ama ne yaşadığını bilmiyorlar onların ve o çocuklardan o kızlardan çok var bu hayatı yaşayan ve her gece yattıkları zaman gizli gizli ağlayıp bedenlerini güçsüz duruma sokan sonra sabah kalkınca hiç birşey olmamış gibi davranan üzüntülerini içine atanlar.
İşte ben sessizliği dinliyorum göz pınarlarımla beraber artık neyi dinlediğim size merak konusu olsun...