Sabah güneşin odayı aydınlatmasıyla uykudan uyanmaya başladım. Günüm iyi geçeceğe benziyordu. Neden mi? çünkü kendimce bir totemim vardı. Şöyle ki, sabah eğer uykudan alarmın sinirbozucu sesiyle uyanıyordumsa günüm kötü geçiyordu, yok eğer daha önce uyanıyordumsa günüm çok daha iyi geçiyordu. Çocuk aklı işte ne demeli?!
Saate baktığımda altıyı kırk beş geçiyordu. Söz verdiğim gibi dün bütün günümü babamla geçirmiştim. içinde bulunduğum durumu- nasıl söylesem cinsel yönelimimi dün sonunda babama anlatacaktım ama yapamamıştım. Cesaret edememiştim. Aslında bu zamana kadar ondan bir defa bile olsa homofobik davranış görmemiştim, ama yine de çekiniyordum.
Mutfaktan gelen güzel kokuları alır almaz oraya yöneldim. Chaeyoung noona'yla birbirimize günaydın dedik. Noona her zamanki gibi döktürmüştü. Sofrayı görmemle gözlerim yerinden çıkacakmış gibi oldu, ama o adeti üzre yine popoma vurarak beni banyoya yönlendirdi. Banyoda günlük rutinlerimi yaptıktan sonra yatak odasına geçip okul kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı da dağınık yaparak tekrar mutfağa yöneldim. Babam ve noona oturmuş beni bekliyorlardı. Babama da günaydın dedikten sonra benim de oturmamla yemeğe başladık.
"Benim minik oğlum güzel uyudu mu?" diyerek babam konuşmaya başladı
"Rüyamda kabuslar gördüm baba, bilsen çok korkunçtular, ama senin akıllı oğlun korkmadı ki. Hepsini kovdum rüyamdan. Dedim ki kiş kiş çekilin gidin rüyamdan"
"Aferin benim akıllı oğluma. Her zaman öyle yap. Böylece tüm korkularını yenmiş olursun"
Küçük çocuk gibi olduğumun farkındayım. Annesiz büyüdüm belkide ondandır ama babam benim hem annem, hem de babam olmuştu. Belkide olgun olmak istemiyorumdur?! Ne babam nede noona bundan rahatsız değildiler, ama okulda birçok insan böyle olduğum için sinirbozucusun diyordular.
Bu yüzden taehyung benim en iyi arkadaşımdı. O hiçbir zaman beni yargılamıyor bende keza öyle.
"Baba bu gün okul çıkışı şirkete gelebilir miyim?"
"Tabii ki de oğlum benim. Seokjin'e söylerim çıkışta yanıma getirir seni. Peki bu ziyareti neye borçluyuz?"
"Ş-şey gelince konuşuruz babacığım. şimdi okula gitmem gerek" diyerek babamın ve noona'nın yüzüne öpücük kondurdum ve evden çıktım. Seokjin hyunga da günaydım dedim. saygılı çocuğum işte. Arabaya bindikten sonra hyung arabayı çalıştırdı ve okula gitmeye başladık. Evden okula bir kaç dakikalık yoldu ama yine de babam arabayla gönderiyordu.
Arabada sessizlik hükmediyordu. bunu ilk bozan ben oldum.
"Hyung"
"Efendim Jimin"
"Ş-şey ben babama söyledim, o da seninle konuşac.."
"Neyy Jimin kovdurtuyor musun beni yoksa? Ama ben ne yaptım ki, her gün seni espriler yaparak eğlendiriyorum. Bunu hangi şöför yapıyor huh söyle hadi. Şştt öyle kalırsın işte.." nefes almadan söylediğine yemin edebilirdim. O gerçekten çok şakacı biriydi. Moralim bozuk olduğu zaman hep beni eğlendirirdi.
"Hyung dur yaa öyle birşey yapar mıyım ben?! Bu gün okul çıkışı şirkete gitmek istiyorum. Beni oraya götürür müsün diyecektim"
"Bu muydu yani?! Az kalsın yüreyime iniyordu. önceden söylesen ya Jimini"
"Ama hyung izin vermedin ki"
"Tamam Jimini çıkışta gideriz"
"Teşekkür ederim hyung"
"Rica ederim. Geldik hadi in bakalım"
"Görüşürüz hyung" arabadan indikten sonra Seokjin hyung'un yüzüne küçük bir öpücük kondurarak okula koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
English Teacher~ PJM MYG
Fanfictionİngilizce öğretmeni Min Yoongi öğretmenliğinin ilk gününde derse geç kalan, sınıfa yuvarlanarak giren ve sonrasında üstü başı berbat hale düşen öğrencisi Park Jimin'e o gün aşık olur. Lakin bunu tam iki yıl ondan saklar. Texting 12.4.20 ▪ 14.8.20