Alarmın sinirbozucu sesiyle uyandığımda günümün ne kadar berbat geçeceğini tahmin edebiliyordum. Bir kaç gün önce aldığım haberden sonra gündüzleri hayalet gibi dolaşıyor, geceleri ise sadece ağlıyordum. Babam ve Chaeyoung noona bütün günü bana yemek yedirmeye çalışsalar da açıkçası yememekte ısrarcıydım. İnsan bir haftada iki kilo verir mi ki?! ben vermiştim doğrusu.
İki saatlik uykudan sonra şimdi de okula gitmem gerekti. Yorganı üzerimden kaldırmaya çalıştığımda bedenime dolandığı farketmemle daha fazla çekiştirmeye başlamıştım. Yorgan açılmamakta ısrar edince sesli şekilde yere yuvarlanmıştım. O sırada babam endişeli şekilde içeri girmişti. tam sorun yok diyecekken gece o kadar içimi boşaltmama rağmen hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım.
"Oğlum bir yerine birşey mi oldu ha? neden ağlıyorsun?" babam yorganı çektikten sonra konuyu bildiği gibi dağıtmaya çalışırken gözümdeki yaşları dizginleyemiyor daha çok ağlıyordum. Pes ederek konuya girmişti. "Oğlum benim, bak bana lütfen Jimini yüzüme bak" bir salise gibi gözüne baktıktan sonra tekrar başımı yere dikmiş ağlamaya devam etmiştim.
"Dinle hayatta her zaman istediğimiz şeyler olmayabilir. Bir gün çok mutlu olduğumuz halde diğer gün yere çakılmış gibi hissedebiliriz ve ben senin yaralarını deşmek istemem ama annen yani o kadın en kötü zamanlarında- hayatta kalmak için yaşam mücadelesi verdiğin zamanlarda yanında yoktu. Ben vardım Jimin. Baban vardı. Sen her gün bana baba anne ne demek? Neden benim ondan yok? dediğinde içimin ne kadar parçalandığını tahmin bile edemezdin. Ben senin hem annen hem baban oldum- yada olmaya çalıştım bilmiyorum" son söylediği sözlerden sonra içimin biraz daha parçalandığını hissedebiliyordum. Ellerimle gözlerinden akan yaşları sildiğimde seslice yutkunarak devam etdi. Ben ise tek kelime bile edemiyordum. Babama haksızlık etdiğim ortadaydı ama bunca zaman annesiz kaldığım için ne yapacağımı da bilmiyordum.
"Şimdi ise doğduğundan beri yüzünü bile görmeyen sözde annen gelmiş ve ben senin annenin lütfen yanında olmama izin ver diyor. Kaç gündür sadece kendine değil bana da zarar veriyorsun, Jimin. Doğrusu o gün direkt babamla olmak istiyorum demediğin için biraz kırıldım sana ama seni de anlıyorum. Sadece bil ki ne karar alırsan al ben hep arkanda olacağım, oğlum" biliyorum ve beni de en çok parçalayan bu baba. Sözlerimi nasıl seçeceğimi bilmiyordum. Bildiğim tek şey bundan sonra hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağıydı. eskisi gibi mutlu baba oğul ilişkimiz olmayacaktı. Bir ihtimal bile varsa onu da benim susmam yok ediyordu.
Teşekkür mırıldanıp gitmesini söyledikten sonra banyoya girip işlerimi halletdim ve tekrar odaya gelerek okul formalarımı üzerime geçirdim. Tam odadan çıkarken telefonumu unuttuğumu farkederek yatağa ilerledim. Komodinin üzerinden telefonu aldıktan sonra odadan çıktım ve mutfağa geçmeden direkt salona gelerek üzerimi giyindim ve iyi günler diyerek evden çıktım.
Arabaya ilerlediğimde her zamanki gibi seokjin hyung sırtını arabaya yaslayarak beni bekliyordu. Bir birimize kısaca günaydın dedikten sonra okula yönelmiştik.
Sessiz geçen dakikaların ardından okula varmıştık. Hyung hızlıca arabadan inerek benim olduğum koltuğa gelip kapıyı açmıştı. Doğrusu bunu yapmasını hiçbir zaman istemezdim ve o da kararıma saygı duyardı, ama şu an aşırı derecede yorgun ve aç olduğum için yaptığı hareket cazip gelmişti. Elimi tutarak beni indirdikten sonra yol boyu kucağımda tuttuğum çantamı sırtına geçirerek okula birlikte girmemizi sağlamıştı. Ben şaşkın bakışlarımı üzerinde gezdirirken boğazını temizleyerek konuşmaya başlamıştı.
"Babanın emri Jimin. seni sınıfına geçirdikten hatta sırana oturttuktan sonra gideceğim" ne kadar istemediğimi ima etsem de konuşacak halim yoktu. O yüzden bir kaç gündür yaptığım gibi susmayı seçerek sadece başımla onaylamıştım. Okula girdiğimizde yeşilliklerin yanında duran bay min'i görmemle onu ne kadar özlediğimi hatırladım. Hiç unutmamıştım ki sadece biliyorsunuz işte kafam çok karışık. Bay Min yanında ondan bir kaç santim uzun olan bir adamla sohbet ediyordu. Beni görmesiyle gözlerinin içi parlamıştı. Benim de tüm yorgunluğum gitmişti diyebilirim. Yarı çekingen yarı kıskanç bakışlarıyla bakmaya devam ederken yanındaki adamın onu dürtmesiyle ikisi de yanımıza gelmiştiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
English Teacher~ PJM MYG
Fanfictionİngilizce öğretmeni Min Yoongi öğretmenliğinin ilk gününde derse geç kalan, sınıfa yuvarlanarak giren ve sonrasında üstü başı berbat hale düşen öğrencisi Park Jimin'e o gün aşık olur. Lakin bunu tam iki yıl ondan saklar. Texting 12.4.20 ▪ 14.8.20