⇝✩ 12

1.5K 106 22
                                    

Pazar günleri ayrı bir sevinçle kalkardım uykudan. Her tatil gününde Taehyung ile dolaşır, farklı yerler keşfederdik. Bu gün ise öyle bir sevincim yoktu. Aslında hiç yoktu. Neden mi? Çünkü bu gün tam bir haftalığına Busan'a gitmemiz gerekliydi. Ve ben bu süre zarfında bay Min'i göremeyecektim.

Busan'daki şirketimizde benim anlayamayacağım bir sorun çıkmıştı ve babam gitmek zorundaydı. Beni de yalnız bırakamayacağı için beraber gitmeliydik. Onun için dün okul müdürünü arayarak bir haftalığına izin almıştı babam.

Ben ise bay Min'e haber vermeliydim ama bir türlü yapamamıştım. Zordu anlıyor musunuz? (Y/n hayır anlamıyoruz, çünkü hiç aşık olmadık.)

Daha bir kaç gündür sevgiliydik ve ben onu bir hafta göremeyecektim?! İçten içe haber vermediğim-veremediğim için kendimle savaşıyordum ama bir taraftan da izin vermez diye çok korkuyordum. Sonuçta gitmem gerekliydi. Aklımdaki binbir düşünceye dalmışken kendimi banyoda buldum. Günlük ihtiyaçlarımı- işeme, yüz yıkama ve diş fırçalama gibi rutinleri tamamladıktan sonra üzerime hafif birşeyler giyerek mutfağa yollandım. Açıkçası iştahım yoktu, sadece babama eşlik etmek için yiyiyor gibi yapacaktım.

Sessizliği ilk bozan babam olmuştu. Bana neden yemediğimi sorduğunda aslında gitmek istemediğimi anlamış olmalıydı. Babam çok anlayışlı birisiydi ama şu an elinden gelen birşey yoktu.

"Oğlum arkadaşlarına haber verdin mi? Seni okulda göremezlerse endişelenirler" bay Min'i kastetdiğini biliyordum.

"A-aslında hayır baba, haber veremedim. Çünkü... çünkü nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ben" dedikten sonra derince bir nefes almış ve gözlerimi tekrar tabağıma yöneltmiştim.

"Jimin kahvaltıdan sonra seninle biraz konuşalımmı?" Lütfen düşündüğüm şey olmasın.

"T-tamam baba" bir kere de kekelemesen olmaz değil mi?!

Bir kaç dakikanın ardından yemeklerimizi yemiş- aslında sadece babam yemişti ve salona geçerek koltukta yan yana oturmuştuk.

"Jimin oğlum, gitmek istememeni anlıyorum ama seni yalnız bırakamam biliyorsun" dediğinde "sorun değil baba. Kendini üzme lütfen" diyebilmiştim sadece.

"Gitmeden önce bir misafirimiz gelecek" sürekli gözlerini kol saatinde gezdirirken söylemişti.

"Kim?" endişeli gözlerimle babama bakıyordum. Kapı zilinin çalmasıyla babam hemen ayaklanıp kapıya bakmaya gitmişti.

Kapı açıldığı zaman karşımda bay Min'i göreceğimi hayal bile edemezdim. Üzerinde sadece siyah tişört ve siyah deri pantolon vardı. Kabul etmem gerekti ki, bu haliyle bile çok çekici gözüküyordu. Yüzü yarısı endişe yarısı korku ve yarısı da çözemediğim ifadelerle doluydu. 'Günaydın' diyerek babam içeri davet etmişti onu. O endişeli gözlerle bana, ben ise sorgulayıcı bakışlarla babama bakıyordum. İçeri geçtikten sonra babamın yönlendirmesi ise onun eski yerine- yani benim yanıma oturmuştu. Babam ise tam karşımızdaki koltuğa kendini atmıştı. Bay Min'e aç olup olmadığını sordukta 'aç değilim' diyebilmişti sadece. İçimden 'biri bana ne olduğunu anlatsın' diye çığlık atmak geçiyordu ama kendimi durdurmayı başarıyordum. İkimizin de endişeli olduğunu gördüğünde lafı fazla uzatmayarak konuya geçmişti babam.

"Lafı fazla dolandırmayı sevmem. aslında hiç sevmem. Jimin iyi bilir. bay Min ve biricik oğlum Jimin.
Aranızdaki ilişkinin bir öğrenci-öğretmen ilişkisinden daha fazla olduğunu anlamak zor değil, aptal değilim ben! Jimin bu zamana kadar benden hiçbir şeyini saklamadı. Eminim ki bunu da diyecekti ama ben daha fazla bekleyemedim, bunun için sizden özür dilerim"

İkimiz de 'sorun değil' dediğimizde sözüne kaldığı yerden devam etmişti.

"İlk sözüm sana Jimin, bu zamana kadar hep tüm kararlarında seni destekledim. Bütün seçimlerinde
arkanda durdum. Ne kadar aranızda yaş farkı olsa da, bay Min senin öğretmenin olsa da bu benim için asla ama asla sorun teşkil etmez. Eğer sen mutluysan, ben de her zaman mutlu olurum, çünkü benim senden başka hiç kimsem yok" gözlerimdeki inci taneleri yanaklarımdan çeneme doğru izler bırakırken ben buna ehemiyyet vermeden ayağa kalkıp babamın yanına giderek ona sımsıkı sarılmıştım.

"İyi ki varsın baba, iyi ki benim babamsın, seni tüm kalbimle seviyorum ve sonsuzadek de seveceğim" gerçekten böyle bir insana sahip olduğum için çok şanslıyım.

"Sende iyi ki benim oğluşumsun Jimini. Hadi yeter bu kadar duygusallık geç yerine bakayım.

...Şimdi ise size gelelim bay Min, aslında söyleyecek pek birşey kalmadı ama yine de bir baba olarak bunları demek vazifem diye düşünüyorum. iyi bir evlilik yapamadım...

Benim Jimin'den başka hiçkimsem yok bu hayatda. Nefes alıyorsam onu bile Jimin'e borçluyum. Bu zamana kadar ona hem annelik hem de babalık yapmaya çalıştım. Jimin sekiz yaşına kadar çok zor bir hastalıkla mücadele etdi. Doğru düzdün okula bile gidemedi... anlayacağınız o benim için bu dünyadaki herkesten, herşeyden daha değerli. Lütfen asla ama asla onu üzmeyin. O buna dayanamaz ki~ ona değer verin, kendinizden bile daha çok değer verin. Çünkü ben öyle yapıyorum" babam cümlelerini özenle sıralarken ben sadece gözlerimden yaşlar akıtıyordum. Başka yapabileceğim birşey de yoktu zaten.

"Jimin sizin için ne kadar değerliyse, benim için de o kadar değerli, bay Park. Ben onu iki yıldır seviyorum ve onu bu kadar geç kazanmışken asla kaybetmeyi göze alamam. Benim bir ailem yoktu... O benim sadece sevgilim değil hem de boşluğunu dolduramadığım ailem oldu ve o boşluğu o kadar güzel doldurdu ki... Ona çok aşığım, çok seviyorum onu ve size söz veriyorum, Jimin benimleyken asla ama asla üzülmeyecek" ben bu kadar şanslı olmayı hakedecek ne yapmıştım ki?! Babam ayağa kalkarak ikimize de aynı anda sarılmıştı. Canım babam. seni çok seviyorum, bunu hiçbir zaman unutma.

"Galiba bu kadar duygusallığı bünyem kaldıramayacak" diyerek kıkırdamaya başlayınca bay Min'le ben de daha fazla tutamayıp kendimizi salarak gülmeye başlamıştık.

"A-ma bir sorunumuz var ki biz bir haftalığına burada olamayacağız"






_________________________________________

Söz verdiğim üzere bir bölüm daha yazdım. Umarım sorunsuz paylaşırım. Lütfen hayalet okuyuculardan olmayın ve oy verip yorum yaparak destek olun. Sizleri çok seviyorum, portakallı turtalarım. Birde diğer fic'ime de göz atarsanız beni bahtiyar edersiniz.
Sahur'a kalkmayı unutmayın, hadi Allah amanında.

 Sahur'a kalkmayı unutmayın, hadi Allah amanında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
English Teacher~ PJM MYG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin