Gidiyordu işte.
Gitme vakitleri gelmiş, eve gelen sürüdeki askerlerin başının söylemesi sonucu, evdeki bütün alfa ve deltalar bahçede toplanmıştı.
"Hızlı olun, sürü bizi bekliyor."
Ağlayan Namjoon hyung, Seokjin hyunga sarılıp boynunu öpüyor, Yoongi ise ağlamaktan bayılacak seviyeye gelen Jiminle sarılıyordu.
Ben ise, hiç bir şey umrunda değilmiş gibi duran Taehyung'a bakıyordum dolu gözlerimle. Bir kere bile sarılmaya tenezzül etmemiş, elimi bile tutmamıştı. Bu canımı fazla yakmıştı. Gitmeden önce bir kere bebeğimizi öpse sanki bir şey kaybedecekti.
Taehyung'un yanıma geleceği yoktu, baş asker de birazdan gitmeleri için uyaracaktı. Bu nedenle Taehyung'a yaklaştım. Bana boş gözlerle baksada ben sarılmak için can atıyordum. Bir daha kokusunu nerede bulacaktım ki?
"S-sarılabilir miyim, Delta?"
Binbir zorlukla, sesim titreyerek söylediğim şeye reddetecekmiş gibi bakmış, ama benim arkama-arkamda seokjin ve namjoon hyung vardı-baktıktan sonra pes edermiş gibi yapmıştı. Kollarını hafif kaldırmıştı.Gözlerimin parladığına adım kadar emindim ve tavşan dişlerimi göstererek gülümsedim. Resmen Taehyung'a yapışmıştım. Bir aylık bebeğimiz ile sarılıyorduk.
Kollarım boynuna sarılıydı ve kokusunu içime çeke çeke bitirmiştim resmen.
"Kendine çok dikkat et, Delta'm."
Esmer boynuna et parçalarımı bastırdım. Bir süre orada dinlendi, dudaklarım.Yüzümü geri çektiğimde, çok yakındık. Burunlarımız birbirine değiyordu ve gözlerim, pembe dudaklarına kaymıştı.
Dayanmam gerekiyordu.
"Beni merak etme, önceden olduğu gibi. Çünkü bende öyle yapacağım. Sadece geleceğim için gidiyorum o savaşa. Umrumda olduğunuzu sanma sakın."
Dedikleri teker teker kalbime batıyordu. Neden böyle konuşuyordu ki benden gideceği zaman. Ben beş ay bunun acısını yaşayacaktım ve o gelince bana nasıl davranacaktı, ki geleceği belli değildi. Tanrı korusun.Belimde hafif bir şekilde hissettiğim kapalı el ile yutkunmuştum. Bir an sarılacak sandım ama arkadaki askerin sesi ne yapacağını kanıtlıyordu.
İtmişti beni.
Seokjin hyung, Yoongi hyung ve Taehyung askerin yanına toplanmış bize bakıyordular. Taehyung resmen bana acıyarak bakıyordu.
O kadar mı kötüydüm?
Daha fazla dayanacağımı bildiğimden Namjoon hyungun yanına giderek ona sarıldım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
"Güzelim gelecek o. Sakin ol."
"H-hyung, neden öyle k-konuşuyor ki? Ben onu çok ö-özleyeceğim." Resmen ağlayarak yere çökmüştüm. Karnım acıyordu. Fazla eğilmemeye özen gösteriyorum bebeğimiz için fakat, ağlamaktan hiç birşeyi yapamıyorum resmen.
"Jungkook, sakin ol. Nefes al, bebeğiniz için."
Nefes dahi alamıyordum o derece kötü olmuştum.
Taehyung, son kez gözlerime acınası bir şekilde bakıp, arkasına dönüp gitmişti. Beni bu halde bırakıp gitmişti.
İçimdeki kurdum ağlıyor, resmen bedenimi parçalıyordu. Peşinden gitmek için çıldırıyordu adeta.
Bir anda, meydandaki herkesi bağıracak bir şey olmuştu.
Karnıma giren sancıyla, yeri sallayacak kadar inleme firar etmişti dudaklarımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frisson-TAEKOOK
FanfictionBütün kurtların çirkin saydığı en narin kurt... Hayatını değiştiren o heyecan. #1 - 19 mayıs 20 wolf #2 - 20 mayıs 20 omegaverse