17

13.3K 1.2K 590
                                    

Harry berbat bir tatilin ardından okula geri dönmüştü. Arkadaşlarıyla arası soğuktu. Zira onlarla muhabbet bile etmiyordu. İyice içine kapanmıştı. Sonra bir gün hiç beklemediği anda Parkinson ve Zabini'nin birbilerine gülerek kahkaha attıklarını gördü. Bu kaşlarının çatılmasına sebep oldu çünkü Draco'nun hastanede olduğu bu dönemde o ikisi en az Harry kadar suratsızdı. İçinde bir umut ışığı yandı. Draco iyileşmiş olabilir miydi?

Sorusunun cevabını üç gün sonra alacaktı. Slytherin ve Gryffindor'un ortak dersi olan Biçim Değiştirme'ye giderken koridorda onu görmenin şaşkınlığıyla dona kalmıştı. Parkinson ve Zabini'nin arasında her zamanki yerindeydi. Arkadaşlarıyla konuşurken sapa sağlam ve sağlıklı gözüküyordu. Göz göze geldiler. Harry hızla arkasına dönüp koşmaya başladı. Biraz daha ona bakarsa koşup boynuna atlardı. Göz yaşlarını silerken koridorlarda hızla ilerliyordu. Draco ise Harry'nin göz yaşlarını gördüğünde kaşlarını çatmıştı. Onun arkasını dönüp uzaklaştığını görmesiyle hiç düşünmeden arkasından koşmaya başlamıştı.

İnsanların onların arkasından baktığını gören Pansy bağırdı. "Hadi ama Draco, Potter ile aynı seviyeye düşme. Kötüler kolay kolay ölmezmiş demesi biraz ağır ama yapma. Potter buna değmez."

Pansy'nin ne yapmaya çalıştığını fark eden Blaise bağırdı. "Evet, evet, senin ölmeyi hak eden bir pislik olduğunu söylemiş olabilir ama onu lanetlemek bir asilzadeye yakışmaz."

Blaise hemen ardından tısladı. "Lanet olsun, herkesin içinde Potter'ın ardından koşarken aklından ne geçiyordu? Üstelik Potter onun ölmeyi hak eden bir pislik olduğunu gerçekten söyledi."

Pansy iç çekti. "Ona olan ilgisini her geçen gün daha fazla dışa vuruyor. Canının yanmasından korkuyorum. Geri dönünce onunla konuşmalıyız. Bu böyle devam edemez."

Diğer yandan Draco insan kalabalığı yüzünden Harry'i gözden kaybetmişti. Bulunduğu konumu fark edince onun nereye gittiğini anladı. Doğruca ihtiyaç odasına gitti. İçeri girdiğinde Harry bir saniye bile beklemeden üstüne atılmış ve ona sarılmıştı.

"Potter?"

"Gerçekten... Gerçekten buradasın."

Ağladığı sesinden ve burnunu çekiyor olmasından belliydi. Draco onu biraz uzaklaştırıp yüzüne bakmak istedi ama Harry buna izin vermedi. Ona biraz daha sıkı sarıldı.

"Seni kaybedeceğimi sandım. Seni sonsuza dek kaybedeceğimi sandım."

Draco'nun dudakları gülümsemeyle kıvrılırken bir elini onun beline sardı ve diğer eliyle karışık dağınık saçlarını okşadı. "Geçti...Geçti... Ben artık buradayım. Endişelenme."

Harry'nin ona sarılmayı bırakması zaman aldı. "Öyle zordu ki... Her gün senin için endişelenmek ama senden bir haber bile alamamak... Şimdi buradasın ya sanki hepsi çok uzak bir geçmişte kalmış gibi."

Draco onun göz yaşlarını baş parmaklarıyla hafifçe sildi. "Benim için çok mu endişelendin?"

"Hıhım... Hem de çok. Hermione ve Ron'a delirdiğimi düşündürecek kadar çok."

Draco hafifçe güldü. Geçtiğimiz iki ay boyunca hasta yatağında yatarken dayanılmaz acılar çekmişti ama şimdi Harry'i gördüğü andan itibaren sanki hepsi çok uzak geçmişte kalmış gibiydi. Sanki hayata asıl şimdi yeniden kavuşmuştu.

"Nasıl?" diye sordu Harry. "Nasıl iyileştin?"

"Profesör Dumbledore sayesinde. Hayatımı ona borçluyum. Beni kurtaran panzehiri bulmak için kendi hayatını riske attı. Şimdi iyileşmek için St. Mungo'da. Okula geri dönmesi birkaç gün alacak."

Challenge -DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin