2.3

5.9K 245 69
                                    


billie eilish| ocean eyes
-

Asal

Gözlerim neredeyse kapanmak üzereydi ama ben yine de başımda beş saattir konuşan Dicle'yi dinliyordum. Daha doğrusu dinliyor gibi yapıp arada mırıltılar çıkarıyor, kafa sallıyordum.

Her zamanki gibi öğle arası kantinde oturmuş Dicle'yle gıybet yapıyorduk. Gerçi dün gece uyumadığım, sabahladığım için bugün sadece o anlatıyordu. Normalde de çok uzun uyuduğum söylenemezdi ama bir haftadır neredeyse uyumuyor, uyuduğumda ise üç saati geçemiyordum. Evren sebebiyle...

Ne olduğunu anlamadan Dicle sağ olsun, yeri boylamıştım. Tabii öncesinde koluma hayvan gibi asılıp çekiştirmiş, ondan sonra kafama bir tane geçirmişti. Ben de olayın şokuyla geriye sıçramış yere düşmüştüm. Kafamı yavaşça gözlerimi etrafta gezdirdim. Herkes, ben düşünce bana bakmıştı. Bakışlarım en son Dicle'yi bulmuştu. Aslında şu an bana onu dinlemediğim için sinirli olduğunu biliyordum. Ama ben düşünce hem şaşırmış hem de gülmek istediği için yüzü garip bir hâl almıştı.

Ben onun şu anki suratına gülerken arkadan birisi kollarını, koltuk altımdan geçirip beni yerden kaldırmıştı. Bir an Evren olduğunu düşünüp çirkefleşmek için yükselmiştim.
Yani yükseldim baya baya.
Şu an onun yüzüne bakmadan ona sesli bir biçimde kızıyor da olabilirdim yani.

"Benim sana ihtiyacım yok. Yerden kalkmak isteseydim-"
Ona doğru döndüm. Rezil olmuştum.

"Pardon, düştüğünü görünce kaldırmak istedim seni."
Elini saçlarına atıp hafifçe karıştırdı ve alttan alttan sırıtmaya başladı.
Ben buna düşer miyim yiğidim ne bu hareketler?
Tabii ki düştüm yiğidim, çok güzel hareketler bunlar.

"Asıl ben pardon ya,"
Allah kahretsin! Daha çok rezillik... "Yani şey, kusura bakma birden yükseldim sana. Evren sandım bir an."
Uygar, ben böyle saçmalıyınca yüzündeki sırıtışı önce gülümsemeye ardından da kahkahaya çevirdi. Tamam, saçmaladım da; bu kadar komik miydi?

Ben ona tip tip bakarken işaret ve orta parmaklarıyla burnumu sıkıştırdı. Ve gülerek uzaklaştı.
He tamam gitti ya, sorun yok.
Yalnız, bir dakika,
LAN!
NE YAPTI O?
TM KOÇ YAKIŞIKLI BİR ŞEYSİN DE YAVAAAAAAAAAAŞ!

Utancımdan ve hafif de sinirimden yanaklarıma ateş gelmişti. Sağ olsun eksik olamaz.

Hala yerde olan sandalyeyi yerden alıp Dicle'nin karşısına tekrar oturdum.
Mal telefonuna bakıyordu.
Eminim ki Uygar'la olan konuşmamızı dinlemişti.
Sadece sinirli olduğu için çaktırmamaya çalışıyordu.

"Dicle," Cevap yok. "Ya Dodo ya! Özür dilerim."
Anında telefonu bıraktı. Bu anı bekliyordu şapşik. Ama taramalıya bağlamasan iyiydi be yavrum...

"Lan yan yan bakmaya çalıştım olmadı. Naptı? Hareketleri nasıldı? Sen bir domatesleşmişsin. N'oldu da kızardın? Utandırcak bir şey mi dedi? Ay Asal sen öküzsün! Ya kızım kesin odun odun konuşmuşsundur. Ne dedin çocuğa? Sen ne tepkisi verdin? Anlatsana! Yoksa sana, senden hoşlandığını belirtecek bir hareket mi yaptı? Ayol, anlatsana be lan!"
Gözlerimi devirdim. Gerizekalı bir sussa anlatabilirdim ama daha konuşuyordu.

O sırada etrafımız Bora ve Doğan tarafından sarıldı.
Bora kolunu, omzuma atıp yanıma oturmuşken; Doğan, her zaman en iyi olduğu şeyi yapıp Dicle'yi kızdırmaya başardı. Dicle'nin ağzına -tahminimce çok sert olmayan bir şekilde- vurdu. Ama Dicle beklemediği için kafasını arkasındaki duvara çarptı.

"Kız çubuk kraker! Aynı cümlenin içinde hem 'lan'ı hem de 'ayol' kelimesini kullanabilen tek kişisin valla bravo!"

"Sussana be sen kel!"
Dicle, Doğan'a vurmaya çalışırken Doğan ona engel oluyordu. Bu duruma Dicle hariç herkes gülüyordu tabii ki.
Ben de yanımdaki Bora'ya kedi gibi sırnaştım.

öhücük [texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin