Rebecca'nın gözünden:
Yerin sarsılıp parçalanmaya başladığını farkettiğimizde silahlarımız dışında yanımıza hiçbir şey alamamıştık. Koşmaya başladığımızda Drex için çok korkmuştum fakat dün gönderdikleri paraşütteki ilaç gerçekten işe yaramış gibi görünüyordu. Neredeyse eskisi gibi koşabiliyordu, sadece belli belirsiz farkedilen bir topallaması vardı.
Cornucopia'ya çok yaklaştığımızda parçalanma halen devam ediyordu ki hepimize çok tanıdık olan o top sesini duyduk. Biri daha ölmüştü, bu da bizim grubumuz dışında dışarıda sadece 3 kişi kaldığı anlamına geliyordu. Penelope dışında hepimiz silahlarımız ellerimizde tetikte bekliyorduk. O daha çok arkamıza sığınmış gibi duruyordu.
Tam o sırada onları gördüm: Antrenman alanından hatırladığım Bryce ve Drew. Cornucopia'nın arkasına saklanmışlardı fakat yeni gelmişler gibi görünüyordu. Kalan son 4 okumdan birini yayıma taktım ve Drew'a nişan aldım. Normalde Bryce'ı hedeflemem gerekirdi fakat Drew yere bakıyordu ve dikkatsiz görünüyordu. Okumun yaydan çıkmasıyla birlikte Bryce bizi farketti ve Drew'a dönüp bağırmaya çalıştığını gördüm. Fakat geç kalmıştı. Attığım ok Drew'un tam kalbine saplanarak onu anında öldürdü ve ardından bir top sesi daha duyuldu. Bryce tek kalmıştı, bize karşı hiç şansı yoktu. Penelope dışında hepimiz ona doğru ilerlemeye başladık. Bryce gerilese de etrafımız uçurumla kaplı olduğu için kaçamazdı. Okumu yaya takıp işini bitirmek için nişan almıştım ki arkamızdan gelen bir çığlık sesiyle dikkatim dağıldı ve oku yanlış yere fırlattım. Ok, Bryce'ın yakınından bile geçmemişti. Hepimiz aniden ne olduğuna bakmak için arkamızı döndüğümüzde elinde büyük bir kılıç tutan Perla'nın kılıcını Penelope'ye sapladığını gördük. Hayır. Aaron'a bakmak için başımı çeviriyordum ki Aaron'ın korkunç bir çığlıkla Perla'ya doğru koştuğunu gördüm. "Aaron hayır!" diye bağırarak peşinden koşmaya başladım fakat Aaron çok hızlıydı. Perla'yla tam bir dövüşe girdiler. Okumu yaya taktım fakat onlar bu şekilde dövüşürlerken Perla'yı vurmam imkansızdı. Drex de kılıcıyla Aaron'a yardıma koştu. Perla gerçekten çok iyi bir savaşçıydı. Aaron'ın hamlelerinden ustaca kurtuluyor ve karşılık veriyordu. Orada çaresizce, hiçbir şey yapamadan durmak hayatımda yaşadığım en kötü anlardan biriydi. Korkuyla Aaron ve Drex'in Perla'yla savaşmasını izlerken Aaron en sonunda Perla'yı omzundan yaraladı ve Perla acıyla kasılınca da defalarca onu biçmeye devam etti. Perla'nın öldüğüne dair top sesini de duyduğumda Aaron'ın yanına gittim. Penelope'nin önünde diz çökmüş elini tutarak ağlıyordu. Henüz Penelope'nin öldüğüne dair bir top sesi duymamıştık fakat yarası çok kötüydü ve hepimiz çok zamanı olmadığını biliyorduk. Tam "Aaron..." diye söze başlayacak oldum ki havayı delerek gelen o çok tanıdık bıçak sesini duydum. Drex'i yere doğru iterek "AARON" diye bağırdım fakat geç kalmıştım. Drex'i sıyırıp geçen bıçak Aaron'ın sırtına saplandı ve Aaron'ın nefessiz kalan soluğunu duyduk.
Şok ve öfke içimi doldururken gözüm karardı ve ne yaptığımı bilmeden son 2 okumu da Bryce'a attım. Oklardan biri omzuna saplandı fakat diğerini ıskaladım. Cebimdeki fırlatma bıçağını çıkararak son gücümle Bryce'a doğru koşmaya başladım. O da kılıcıyla bana doğru koşmaya başladı. Hiç şansım yoktu. Çok kısa bir an arkama baktığımda Drex'in kararsız kaldığını gördüm. Bir Aaron'a bir bana bir de Bryce'a bakıyordu. Ne olduğunu anlamamla beraber adımlarımı yavaşlattım. Bryce'ı öldürürsem arenada sadece ikimiz kalacaktık ve birbirimizi öldürmemiz gerekecekti. Fakat eğer burada ölen kişi ben olursam...
Drex'i asla öldüremeyeceğimi biliyordum. Aaron'ı hayatta tutmayı başaramamıştım, onu kaybetmiştim. Birini daha kaybedemezdim. Hayatta kalan kişi olmak önemli olmaktan çıkmıştı. Eğer ölürsem en azından ona kazanması için bir şans tanıyabilirdim...
Bununla beraber elimdeki küçük bıçağı da yere attım ve Bryce'ın yanıma gelip beni öldürmesini bekleyerek gözümü kapadım. Bir kaç saniye sonra bir acı çığlığı duydum. Bryce'dan gelmişti. Şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Drex diğer fırlatma bıçağını Bryce'a fırlatmıştı. Hayır...Bryce'ın öldüğüne dair top sesini de duymamla yüzümde çaresiz bir ifadeyle Drex'e baktım. O da bana aynı şekilde bakıyordu. Aaron'a bakarak ona doğru koşmaya başladım. Tam koşarken bir top sesi duyuldu. Hâlâ hem Penelope hem de Aaron adına bir top duymadığımıza göre bu ikisinden birinindi. Kendimi her ne kadar bencil hissetsem de "Lütfen Aaron olmasın." diye düşünmekten kendimi alamadım ve yanlarına vardığımda hemen Aaron'a baktım. Hâlâ dişlerini sıkıyordu fakat bıçak tam sırtının ortasına saplanmıştı, hırıltılı bir şekilde nefes almaya çalışıyordu. Göz yaşlarımı tutamadan yanına çöktüm. Hiçbir şey umrumda değildi artık. Aaron'ın elini tutarak ona "Seni seviyorum." diye fısıldadım. Beni duyabildiğine bile emin değildim. Her nefesi daha da güçsüz ve daha da hırıltılı geliyordu. Arenaya geldiğimizden beri en çok korktuğum şey gözlerimin önündeydi ve ben hiçbir şey yapamadan çaresizce ağlıyordum. En sonunda Aaron gözlerini açtı ve bana son bir bakış attı.
Top sesinin duyulmasıyla beraber artık daha fazla dayanamayarak Aaron'ın bedenine sarıldım ve ağlamaya devam ettim. Bu arenada çok fazla kişi kaybetmiştim. Buraya gelirken bunu sonuna kadar hakettiğimizi düşünüyordum fakat annelerimizin, babalarımızın yaptıkları şeylerin sonuçlarını biz ödüyorduk. Bu adil değildi. Ben bunları hakedecek hiçbir şey yapmamıştım, hiçbir zaman Snow gibi olmamıştım; olmayacaktım. İşte kimsenin anlamadığı şey de buydu zaten. Başlarda mıntıkalar çıkardıkları isyan nedeniyle Açlık Oyunları'yla cezalandırılmıştı. İsyanı belki de sadece kitaplarda duymuş olan çocuklar cezalandırılmıştı, şimdi de bizim halkımız bu düzeni getirdiği için biz cezalandırılıyorduk. Her seferinde masumlar kaybediyordu ve söz sahibi olanlar kazanıyordu. Bu dünyanın sonuna kadar sürüp gidecek olan bir döngü gibiydi.
Omzumda bir el hissettiğimde sonumun geldiğini düşünerek ağlamaktan çatlamış ses tonumla "Durma, öldür beni. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Seni öldürmeyi reddediyorum, burada bir arkadaş daha kaybetmeyeceğim." dedim ve ardından gözlerimi sımsıkı yumup Aaron'ın bedenine daha da sıkı sarılarak ölümümü bekledim. Drex: "Rebecca anlamıyorsun değil mi? Seni öldürecek olsaydım bunu çoktan yapardım. Sana veda etmek istedim çünkü sen buradan sağ çıkacaksın ve yaşamak için önünde büyük bir hayatın olacak. Seni orada bekleyen bir ailen var, benim kimsem yok. Bütün ailem yaptıklarından dolayı idam edildi ve sonra da ben buraya yollandım. Uzun bir süredir ilk defa sizle beraber olduğumda yalnız olmadığımı hissettim ve içimde bir boşlukla yaşamaktansa; hala hayatta olan, sevdiğim biri varken ölmeyi tercih ederim. Özellikle o kız aşık olduğum ve her özelliğine hayranlık duyduğum kişiyse."
Drex bunları söyledikten sonra Perla'nın bedeninin yanında duran bıçağı eline aldı. Ne yapacağını anlamıştım. Aaron'ı bırakarak anında doğruldum ve Drex'in bıçak tutan koluna tekme attım. Bıçak yere düşünce de ayağımla iterek iyice uzaklaştırdım. Drex, bunu yapmamı beklemiyormuşçasına bana baktı. O an kendime her şeyi unutmak için bir saniye vererek ona elimi uzattım. Önce ne yapacağını bilemese de elimi tuttu ve uçurumun kenarına oturup batmakta olan güneşi izlemeye başladık. Bundan sonra başıma ne geleceği önemli değildi. Muhtemelen ikimizi de oyunlara baş kaldırdığımız için öldüreceklerdi fakat bunların hiçbirinin o kısacık anda önemi yoktu. Drex'e baktığımda onun da yüzünün huzur dolu olduğunu gördüm. İkimiz için de oyunlar bitmişti. Ölümümüzü bekleyerek, tek bir kelime etmeden gün batımını seyretmeye başladık. Birkaç saat, dakika belki de saniye sonra hayatta olup olmayacağımızı bilmiyorduk fakat bu kısacık anda ikimiz de olanları düşünmeyi reddederek öylece oturmaya devam ettik. Oyunlarda Drex ölseydi ve ben sağ çıksaydım kazanmış olmayacaktım. Ben ölsem ve Drex sağ çıksa, o da aynı şeyi düşünecekti. Fakat orada Drex yanımdayken oyunları gerçek anlamda kazandığımı hissettim. Drex'e bir bakış attım o da aynı şekilde bana baktı. Bakışlarından onun da benle aynı şeyleri düşündüğü hissine kapıldım. İkimiz de kazanmıştık.
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
76. Açlık Oyunları
FanfictionAnneme göre bu yaptıkları zalimlikti, ben ise bunu hakettiğimizi düşünüyordum. 75 yıl boyunca her yıl 23 haracı arenamızda katletmiştik. Ailelerinin gözleri önünde, tüm sevdikleri onları izlerken hem de. 76. Oyunlarda ise her şey değişecekti. Adalet...