Oyunlar'ın başlamasına yaklaşık 1 saat kalmıştı ve birazdan bizi arenaya uygun bir şekilde giyindirip tüplere koyacaklardı. Peeta bu sabah "Kıyafetlerinizi giyince arenanın fiziksel özelliklerini anlamaya çalışın, meselâ ince bir üst ve bol pantolon veriyorlarsa muhtemelen tropik alana gideceksinizdir." demişti. Bunu aklımda tutmaya çalıştım. Oyunlar başlamadan önce son kez Aaron, Drex ve Penelope'la konuşup stratejimizi belirlemeye çalışacaktık. Ortak salondaki koltuğun yanında buluşmaya karar vermiştik. Hızlıca belirlediğimiz yere yürüyordum. Vardığımda hepsi oradaydı. Aaron beni görünce ciddi ifadesini bozmadan "Merhaba." dedi ben de aynı şekilde cevap verdim. Drex: "Biz de tam Cornucopia'yı deneyip denemeyeceğimizi kararlaştırıyorduk." dedi. Hızlıca cevap verdim: "Bence biz üçümüz denemeliyiz, her şeyi alamasak da olabildiğince çok malzeme ve silah alırız daha sonra Penelope'la buluşup arena her neyse güvenli bir alana gitmeye çalışırız." Aaron ve Drex fikrimi onayladı ama Penelope'dan ses çıkmadı. En sonunda yutkundu ve konuştu: "Ben sizi nerede bekleyeceğim?" Buna nasıl cevap vereceğimi şaşırdım daha arenada değildik bile. Aaron: "Herkesten uzakta bulduğun bir alanda saklan ve bizi gözden kaybetme, bizim oradan kaçarken seni bulma fırsatımız olmayabilir. Bizi takip edip yanımıza gelmelisin." dedi. Penelope çok da mutlu olmasa da onayladı. Birazdan arena için bizi giydirecekledi. "Hadi artık ayrılalım, hepinize bol şans." diyerek yanlarından ayrıldım. Onlar da aynı şekilde kendi odalarına dağıldılar. Stresliydim, gerçekten de çok az zaman kalmıştı. Odamda bir o yana bir bu yana volta atmaya başladım. Bir kaç dakika sonra kapının çalmasıyla kapıya koştum. Peeta ve Steve beni karşıladı. Peeta: "Zaman geldi." diyerek bana son bir kez sarıldı ve elime bir kolye verdi. "Katniss'le çeyrek asır oyunlarındayken Effie bize altından eş takılar yapmıştı, aynı takımda olduğumuz belli olsun diye. Bu kolye benimdi, belki arenada sana şans getirir diye sana vermek istedim." Gözlerim dolarak ona bir daha sarıldım ve "Gerçekten çok teşekkürler." dedim. Peeta yanımızdan ayrılınca bir tek Steve ve ben kaldık. Steve benle birlikte asansöre binip en alt kata indi. Her yarışmacı için bir oda, bir tüp vardı. Kendi tüpümü karşımda görünce kanım dondu. Gerçekten gerçekleşiyordu, bir kaç dakika sonra arenada ölümüne savaşıyor olacaktım.
Steve çok fazla konuşmadan bana kıyafetimi giydirdi. Peeta'nın önerisini hatırlayıp kıyafetimi incelemeye başladım. Siyahtı ve tam da savaşlarda kullanılabilecek bir şeydi. Bana şeyi hatırlatıyordu... Tam o anda anladım. İsyanda giydikleri kıyafetlerin eşleriydi bunlar! Peeta arenayı kıyafete bakarak tahmin etmemi istemişti. Bu kıyafetten sonra neyle karşılaşacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bu daha da çok korkmama neden oldu. Steve sessizliğini korudu. Yaklaşık 15dk boyunca orada dikildikten sonra Steve: "Zamanı geldi." dedi ve bana sarıldı. Ben de her ne kadar Steve'i sevmesem de "bu onu son görüşüm olabilir" diye düşünmemle beraber sarılmasına karşılık verdim. Ardından tüpün içine girdim ve sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes aldım. Tüp yukarı doğru hareket etmeye başlayınca Steve'e son bir kez el sallayıp dikkatimi arenaya vermeye çalıştım. Geri sayım başlamıştı ve 20 saniyemiz vardı. Hızlıca bir etrafıma bakındığımda bir sürü bina gördüm. Aaron'u farkettiğimde bana yavaşça kafa salladı ve bütün dikkatimi Cornucopia'ya verdim. Son 10 saniye kalmıştı. Kendimi koşmaya hazırlayarak bekledim ve bir kaç saniye sonra patlama sesi duyuldu. Olabildiğince hızla Cornucopia'ya koşmaya başladım. Koşarken yerde gördüğüm bir sırt çantasını hızlıca kapıp sırtıma attım. Tam yanımdan bir bıçak geçtiğini farkedip eğildim ama koşmaya devam ettim. Drex çoktan varmıştı ve eline aldığı bir kılıçla oraya gelmeye çalışanları biçiyordu. En sonunda kim olduğunu anlayamadığım bir çocukla savaşmaya başladı. Cornucopia'ya vardığımda gördüğüm yay ve okları hemen alarak diğerlerini vurmaya başladım. Geçen gün gördüğüm Perla adlı kız dibime kadar girdi ve tam gövdeme bıçak attı. Yana yuvarlanarak bıçağı savuşturmaya çalıştım ama yine de kolumu çizmişti. Yerdeyken yayımı kaldırıp okumu taktım ve nişan aldım. Perla müthiş bir çeviklikle yanımdan kaçtı. Bana doğru gelen bir tehdit olmadığına emin olduğumda Cornucopia'dan 2 bıçak daha alıp oradan uzaklaşmaya başladım. Aaron ve Drex hala orada savaşıyorlardı. Irene denen kızın Aaron'ın arkasından gelip ona saldırmaya çalıştığını görünce anlık bir şekilde bağırıp kıza ok attım. Ok kızın bacağına isabet etti ve kız yere düştü. Aaron tam kızın işini bitirecekken Drex'in ona bir şeyler bağırdığını gördüm ve orayı bırakarak aldıkları eşyalarla oradan uzaklaştılar. Ben de hemen onların yanına koştum. Drex ayak seslerimi duyunca kılıcını savaşmaya hazır bir şekilde kaldırdı ama ben yüksek sesle "Benim." diyince kılıcını geri indirdi.Yanlarına gittim ve "İyi misiniz? Yaralandınız mı?" diye sordum. Aaron'un bacağındaki sıyrık dışında bir sorunları yoktu. Drex: "Asıl sen iyi misin? Kolun kanıyor." dedi koluma baktığımda düşündüğümden daha büyük bir yara aldığımı gördüm. "İlerlemeye devam etmemiz lazım." diyerek etrafıma bakındım ve nerede olduğumuzu anladım. Arena, Panem'in sokaklarına benzetilecek şekilde düzenlenmişti. Her yerde binalar vardı. İçinden ne çıkacağı belli olmayan binalar...
Aaron: "Penelope daha gelmedi, ilerleyemeyiz." diyerek etrafına bakınmaya devam etti. Bir kaç saniye sonra bir kız çığlığı duymamızla beraber son gücüyle koşmaya başladı. Biz de Drex'le onu takip ettik. Koşarken yayımı ve oklarımı hazırladım. Penelope yerde yatıyordu ve başında yüzünü hatırladığım ama hiç tanışmadığım bir çocuk duruyordu. Nişan alıp okumu çocuğun başına atmamla çocuk yere yığıldı ve Aaron hemen Penelope'un yanına koştu. Kızın omzu berbat haldeydi. Son anda yetiştiğimizi farkedince panik yaptım. Vurduğum çocuk yeni ölmüş olacak ki top sesi duyuldu. Aaron Penelope'u sırtına alarak "Hadi hemen buradan uzaklaşalım" dedi. Sözünü ikiletmemize gerek yoktu o yüzden hepimiz onu takip etmeye başladık. Aaron bir binaya girmeye yeltenince "Dur, içinde ne olduğunu bilmiyoruz." diyerek onu durdurdum. Aaron: "Şuan denemekten başka şansımız yok." dedi ve böylece içeri girdik. Küçük bir depoya benziyordu ama bina 2 katlıydı Penelope'u aşağıda bırakıp Geri geleceğimizi söyledik ve silahlarımızı kuşanmış bir halde 2. kata çıktık.2. Kata çıkmamızla gördüklerime inanamadım. Yemek deposu gibi bir yerdeydik. Drex meyvelerden birine elini uzatınca ne olduğunu anladım ve "DUR!" diye bağırdım. Bazı meyveleri tanımıştım. Katniss ve Peeta'nın ilk oyunlarda neredeyse yediği Gece Kilidi... Konuşmaya devam ettim: "Buradaki her şey zehirli, hiçbir şeyi yemeyin ve hiçbir şeye dokunmayın." Drex'in yüzü bembeyaz olmuştu. Alt kata geri inip Cornucopia'dan aldığımız çantalarda Penelope için işe yarar bir şey aramaya başladık. Drex 2 küçük çanta ve Aaron da benimkine benzeyen bir sırt çantası almıştı. Benim çantamın içinden bir matara su, kibritler ve 2 elma çıktı. Drex'in çantalarından ise bir adet bez ve uyku tulumu çıktı. Bezi alıp mataradaki suyla ıslattım ve Penelope'un omzuma koyup sabit bir şekilde tutmasını istedim. Kendi koluma baktığımda kanamanın durmuş olduğunu görüp sevindim. 2 yaralıyla uğraşmak hiçbir zaman kolay olmazdı. Penelope bezi omzuna tutmaya devam ederken Aaron'un aldığı sırt çantasını açtık. Ondan da 1 matara su, 1 uyku tulumu ve kurutulmuş et çıktı. İlk gün için iyi bir başlangıç yapmıştık.
Aaron Penelope'la ilgilenmeye devam etti ve bayılmaması için onu devamlı konuşturdu. Biz de Drex'le Cornucopia'dan aldığımız silahları ortaya serdik. Benim yayım, oklarım ve 2 adet bıçağım vardı. Drex ise oradan sadece 1 tane kılıç alabilmişti. Aaron ise bir adet balta... Korunmamız için hepsi harikaydı. Drex bıçağı kullanarak elmalardan birini kesip dördümüze paylaştırdı. Bugün dışarı çıkmayıp toparlanmaya karar vermiştik. Bütün fazla eşyaları daha kolay olsun diye sırt çantalarından birine sığdırdık ve çantayı köşeye bir yere sakladık. Yukarıdan aldığım bir kaç meyveyi de çantaya koymayı ihmal etmedim. Belki bu meyveler işimize yarardı. Akşam olmasıyla beraber deponun kapısını yavaşça araladık ve gökyüzüne bakmaya başladık. Artık Başkent diye bir şey olmadığı için hangi marşı çalacaklarını merak ettim. Bir kaç dakika sonra gökyüzü alaycı kuş simgesiyle aydınlandı ve ne olduğunu bilmediğim küçük bir müzik geçip gitti. Ölen haraçların resimleri gökyüzünde belirmeye başladı. Çoğuyla hiç tanışmamıştım ama Enzo ve Yuri'yi hatırladım. Bir de ilk gün haraçlar okunurken isimlerini duyduğum Anna ve Rachel vardı. Bütün ölenleri saydığımda toplamda 13 kişi olduklarını farkettim. Diğerlerine dönüp "Geriye 11 kaldı." dedim ve yavaşça kapıyı geri kapattım. Bir süre boş boş duvara bakındım ve o sırada Effie'nin sesi zihnimde yankılandı: "Açlık Oyunları başlasın ve şans hep sizden yana olsun!"
~starOyunlar artık başladı. Sizce kim kazanacak??? Herhangi birinden beklediğiniz bir sürpriz var mı??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
76. Açlık Oyunları
Fiksi PenggemarAnneme göre bu yaptıkları zalimlikti, ben ise bunu hakettiğimizi düşünüyordum. 75 yıl boyunca her yıl 23 haracı arenamızda katletmiştik. Ailelerinin gözleri önünde, tüm sevdikleri onları izlerken hem de. 76. Oyunlarda ise her şey değişecekti. Adalet...