1520 okunma olmuş. O kadar mutluyum ki okuyan oy veren herkesr çok teşekkür ederim. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! Düşünceleriniz benim için çok önemli!
Umarım güzel vakit geçirirsiniz. Hepinize İyi Okumalar dilerim. ♥
"Küçük Hanım demene normalde takılırdım ama ona takılamayacak kadar büyük bir sorunumuz olduğunu hissediyorum." dedi Mila. Parmağıyla camdan içeri bakan kızı işaret ederek.
Cenk bakışlarını cama çevirdiğinde neye uğradığını şaşırmıştı keza Kerem'de aynı şekildeydi. Cenk ayağa kalkıp küçük kızın yanına gitmeyi düşünmüştü ki aklına kıyafetleri geldi. Kerem'e döndüğünde Kerem anlamıştı ve hemen evden çıktı.
"Merhaba Küçük Hanım! Başkalarının evini dikizlemek yanlıştı diye hatırlıyorum sanki doğru mu?" dedi Kerem en içten gülümsemesiyle. Bu sırada dizlerinin üstüne çömelmiş ve küçük kızla göz teması kurmuştu.
"Dikizlemek ne demek?" dedi küçük kız dudaklarını büzerek.
"Dikizlemeek." dedi Kerem e harfini biraz uzatarak zaman kazanıyordu nasıl açıklayacağını düşünüyordu. "Güzel bir soru Küçük Hanım. Dikizlemek gizlice gözetlemek. Sen bizim evimizin içine gizlice bakarken dikizlemiş oluyorsun." dedi.
"Ama ben gizlice bakmıyodum ki bakıyodum sadece." dedi masumca bakıyordu. Kızma dercesine.
O sırada içeriden çıkan Mila küçük kıza yaklaşarak "Korkma sana içeri gizlice baktığın için kızmayacağız." dedi sevimli olmaya çalışarak. Cenk'te onun arkasından gelmişti. Mila ve küçük kıza bakıyordu.
"Özür dilerim. Kötü bir şey yapmak istememiştim." dedi bu sırada başını yerden kaldırıp Mila ve Cenk'e baktı. Biraz önce üzerinde farklı kıyafetler olan Mila şimdi koyu yeşil bir entari giymişti. Cenk ise şalvar ve beyaz bir gömlek giymişti Kerem gibi. "Ama siz farklı giyinmiştiniz ne ara değiştirdiniz üstünüzü?" dedi küçük kız merakla.
Kerem, Cenk ve Mila'ya dönerek ne diyeceğiz şimdi? dercesine bakıyordu. Mila'da Kerem gibi çömeldi ve
"İstanbul'u duydun mu sen hiç?" dedi. Kız evet anlamında başını salladı. "İşte biz oradan geldik. Orada bazı insanlar böyle giyiniyor. Ama sen bunu kimseye söyleme tamam mı?" dedi.
"İstanbul'dan mı geliyorsunuz? Orası çok güzelmiş. Benim babamın babası oraya gitmiş o anlatmış babama da. Orda bir yer varmış Ayasofya çok güzelmiş ben orayı görmeyi çok isterim ve orada şey denizde varmış. Masmaviymiş ve uçsuz bucaksızmış." dedi küçük kız tek nefeste. Küçük kız kadar heyecanlanmıştı ki Mila'nın hangi tonda olduğunu tam olarak kestiremediği yeşil gözleri parıl parıl parıldıyordu adeta. Mila küçük kızın bu kadar çabuk inanmasına çok sevinmişti ve heyecanıyla hayrete düşmüştü.
"Evet orası çok güzel. Saraylar var, camiler var, deniz var. En önemlisi de me biliyor musun? Cihan imparatorluğunun başkenti orası. Orada başlı başına bri tarih yatıyor." dedi Mila ve ekledi "Sana uzun uzun orayı anlatmak isterdim ama malesef bir yere gitmemiz lazım." üzgün olduğunu belirtmek için dudaklarını büzmüştü.
"İşiniz bitip dönünce anlatırsın ama değil mi?" dedi küçük kız heyecanı yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.
"Karşılaşırsak neden olmasın." dedi Mila gülümseyerek. Bu sırada ayağa kalkmış Cenk ve Kerem'e hadi dercesine bakmıştı. Onlarda küçük kıza gülümseyip yürümeye başlamışlardı. Küçük kız arkalarında kalmıştı.
Küçük kız uzun saçlarını kulağının arkasına attı ve parmak uçlarının üzerine basarak "Kimseye söylemem!" diye bağırdı. Bunu yaparken elini istemsiz olarak ağzına siper etmişti. Ses tek yöne gitsin diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
FantasyYalanlarla kurulu dünyada gerçekleri yaşadığına inanan. Ama tüm gerçeklerinin bir yalan olduğunu öğrenen. Yaşadığı hayatları sürekli unutmakla cezalandırılmış bir kız. Gerçeklerle arasının çok iyi olduğunu sanan ama gerçekliğin ne olduğunu dahi...