"Dışarıda kalan donuyor soğuktan.." bağırarak şarkıya eşlik eden Kerem, masanın üzerindeki bıçaklara bakıp hangisini alacağını düşünüyordu.
Cenk ise botlarının bağcıklarını bağlarken bağıran Kerem'e döndü ve onun duyması için bağırarak "Lan oğlum, şarkının sesini daha çok aç. Sesin şarkıyı bozuyor." diyerek takıldı.
Mila Cenk'in bu dediğine gülerken Kerem gözlerini devirdi ve daha çok nispet yapar gibi bir tavırla gereğinden fazla bağırarak şarkıya eşlik etti. "....Kıyıdan kopa kopa derine indik... Derine indik heey..."
Avazı çıktığı kadar bağırırken şarkıdaki derin kelimesini farkettiğinde sesinin tonu histerik bir şekilde yavaş yavaş düşmüştü. İçinden kendine küfür etti. Kendini yumruklamak istiyordu. Farkında olmadan yine Cenk'in canını yakmıştı. Bunu daha net anlamak için bakışlarını Cenk'in olduğu yöne doğru çevirdi.
Cenk ise sanki hiç duymamışcasına notunun bağcığına son düğümünü attıktan sonra kafasını kaldırıp Mila ve Kerem'e bakarak "Dışarıda bekliyorum. Çabuk olun." dedi ve birkaç saniye sonra kapının sesi duyuldu.
Kerem Cenk'in gözlerinde uçurumdayken gördüğü ifadeyi gördü. Hasret, pişmanlık veya aşk ne olduğunu bilmiyordu ama gözlerindeki bu ifadenin, arkadaşının canını yaktığının ispatı olduğunu biliyordu. Mila'ya döndüğünde Mila'nın gözlerini büyüterek kendisine baktığını farketti. Kızacak bir anne ifadesiydi bu nerede görse tanırdı. Hemen savunmaya geçmek için söze girdi.
"Yemin ederim farkında değildim. Yani..." duraksadı, nefes aldı. Tekrar devam etti. "Mila gerçekten Cenk'i her seferinde kırıyorum. Ben biraz şeyim galiba..."
Mila elindeki silaha beline yerleştirirken Kerem'in sözünü kesti. "Evet Kerem, biraz malsın sen."
Kerem ağzını kocaman açıp "Mal mı? Ben patavatsızım diyecektim. Çok ayıp Mila cidden. Artık seninle ilişkimize son vermeliyiz. Bana mal dedin." dedi dudaklarını nizip masum bakışlar atarak. Suçlu olduğu zamanlarda veya fazla ciddi konularda konuyu başka yöne çekmek en sevdiği huyuydu kendisinin. Bıçağın birini çorabına yerleştirirken diğerine baktı. İçinde Sende çok güzelsin sen de gel bari kıyamadım sana dedi ve onu da kot ceketinin cebine attı.
Mila siyah deri montunu üzerine giyerken "Kerem, cidden kırdığın pottan sonra bile şaka yapıyorsun. Bu genişliğine hayranım." dedi ve kapıya doğru yürümeye başladı.
Kerem ise yürüyen Mila'ya yetişip koluna girdi. Sonra kulağına eğildi. "Kızım ben bu kadar rahat olmayıp her şeyi kafaya taksaydım, delirirdim."
İkisi kapıdan çıkıp merdivenlerden indi. Cenk çoktan binanın önünde duran arabanın şoför koltuğuna binmişti. Mila bakışlarını Keremle buluşturmak için kafasını çevirdi. Gördüğü şey ise Kerem'in çenesiydi bu yüzden kafasını biraz daha yukarı doğru kaldırdı. "Başka arabasıda mı var?"
Kerem gülerek eğildi ve "Başka arabası mı? Bebeğim araba koleksiyonumuz var bizim." dedi. Başını kaldırıp arabaya baktı. Biraz düşündülten hemen sonra tekrar konuşmak için başını eğdi. "Yani onun var ama ben üstüne yatıyorum. Çaktırma." Bu cümlesinden sonra çarpık gülümsemesene göz kırpma detayını ekledi.
Mila şaşkınlıkla bakarken Kerem arabaya yönelip arka kapıyı açtı. "Prenses Mila, kapınızı açma şerefine nail olduğum için ne kadar müteşekkirim bilemezsiniz. Buyurun lütfen." diyerek başını öne eğdi ve gerçekten bir prensesi ağırlıyormuş gibi ceketinin kenarlarını birleştirdi.
Mila Kerem'in bu haline gülerek "Aptal ve bilmediği çok fazla şey olan bir prensesim Yüzbaşı. Ne yapacağım ben?" dedi dudaklarını büzerek ve arabaya bindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
FantasyYalanlarla kurulu dünyada gerçekleri yaşadığına inanan. Ama tüm gerçeklerinin bir yalan olduğunu öğrenen. Yaşadığı hayatları sürekli unutmakla cezalandırılmış bir kız. Gerçeklerle arasının çok iyi olduğunu sanan ama gerçekliğin ne olduğunu dahi...