BÖLÜM 12

150 53 97
                                    

      "Derin Sancaktar." dedi Pamir derin bir nefes alarak. Başka hiçbir şey söylemeden ve bir şey söylenmesine izin vermeden telefonu Cemil'in suratına kapattı. 

   Pamir hiçbir şey olmamışcasına tekrar odaya döndü ve Gökhan'a dönerek "Sen inandın mı bu anlatılanlara?" dedi.

   Gökhan durşunu dikleştirdi ve yerde oturan, elleri kelepçelenmiş üç kişiye bakışlarını değdirdikten sonra "Açıkçası güzel kıvırdılar." dedi.

   Pamir Gökhan'ın bu cümlesine gülmüştü. "Sonuç olarak inandın yani?" dedi ve cevap vermesini beklemeden "Ben de inandım zaten en fazla ne yapabilirler ki?" dedi.

   Gökhan Pamir'den böyle bir cümle beklemediği için epey şaşırmıştı. O şaşkın bir şekilde Pamir'e bakarken Pamir Kerem'e yaklaştı ve "Şöyle yapalım Cenk Bey ben sizi serbest bırakayım siz de bana senetlerimi getirin. Nasıl? Bence iki taraf için de kazançlı bir anlaşma." dedi göz kırparak.

   "Sizi bizi serbest bırakacaksınız ve ben size senetleri getireceğim? Bana güvenmeniz hoşuma gitti." Kerem gülerek.

    Pamir ise bu tepkiyi beklediği için ondan uzaklaşıp üçüne baktı ve "Doğru bir yaklaşım ama size ben güvendiğim için değil. Çok yakın bir arkadaşım zamanında size güvendiği için böyle bir anlaşma sunuyorum. Daha doğrusu yaşama şansı tanıyorum." dedi. Gökhan Pamir'e kim? dercesine bakıyordu.

   Cenk Pamir cümlesini bitirir bitirmez "Bize güvenmek gibi bir hata yapan kişi kim?" dedi gülerek.

   Pamir Cenk'e yaklaşarak  "Derin Sancaktar." dedi. Cenk'in afallamış yüzüyle karşılaşması onu tatmin etmişti. Tam da beklediği tepkiydi. Ve arayı fazla uzatmadan sözüne devam etti. "Siz belki tanımazsınız ama Cenk Bey'in eski sevgilisiymiş kendisi." Gökhan ise Pamir'in ilk cümlesi ile odayı terk etmişti.

   Cenk bu cümleyi duyduğunda sanki kalbine bir ok saplanmıştı. Sevdiği kadın onun hayatını yine kurtarmıştı. Gözlerini sımsıkı yumdu. Derin bir nefes aldı. Şimdi olmaz sakın! diye tembihledi kendini. İçinde kopmak isteyen bütün fırtınaları dizginledi. Kıpkırmızı gözlerini yavaşça açtı ama o gözlerinin kıpkırmızı olduğunu bilmiyordu. Pamir neyse ki Cenk'ten uzaklaşmıştı ve adamın gözlerini görmedi
Cenk ise başını yerden kaldırmamayı tercih etti. Zaman onun için bir kez daha durmuştu. Belki de Derin öldükten sonra zaman onun için hiç akmamıştı.

   "Anlaştık." dedi Pamir. Cebindeki anahtarı çıkarttı, başta Mila'nın olmak üzere hepsinin kelepçelerini çıkarttı ve kapının önünde beklemeye başladı.

   Mila yerden kalktı ve kızarmış bileklerini ovuşturarak Cenk'in yanına gitti. "Cenk gidelim hadi!" sesi fazlasıyla pürüzlü çıkmıştı.

   Cenk tamam anlamında başını salladı ve Kerem'in yardımıyla ayağa kalktı. Odadan çıktıklarında dar bir koridorda ilerlediler. Duvarlar griydi betondu sanki bir hapisahne hücresini andıyordu ve bu biraz ürkütücüydü. Pamir önde onlar ise arkadaydı. Pamir kilitli kapıyı açtıktan sonra Mila buranın garajda ki diğer kapı olduğunu anladı. Pamir cebinden çıkarttığı araba anahtarını Kerem'e uzatarak

    "Akşam 22.00'a kadar vaktin var senetleri getirmen için yoksa.." dedi ve bakışlarını Mila'ya çevirdi ve devam etti "...Neyse anladın sen zaten." dedi. Ve garajdan çıktı. O çıktıktan sonra Cenk Mila ve Kerem arabaya bindiler ve yola çıktılar.

 
   Cenk arka koltuğa oturmuş camdan bakıyordu. Mila ve Kerem ise ön koltukta konuşuyorlardı.

   "Cenk sana diyoruz senetler nerede?" dedi Mila.

AWAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin