Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Büyük cam kapı ardında kapanırken elinde tuttuğu kahve bardağını diğer eline alarak yakasından sarkmakta olan yaka kartını görevliye gösterdi ve onun için bina içinde bulunan turnikenin geçişini açmasını bekledi. Adımlarını hızlandırarak geniş lobiden geçti, asansörlere doğru ilerledi. Yanından geçen insanlar ona gülümsüyor, selam veriyor ve karşılarında eğilmeden duramıyorlardı; buna hâlâ alışamamıştı. O yalnızca birkaç saat yayın yapan programın sunucusundan başka bir şey değildi, ona bu kadar büyük bir saygı duymalarını hak edip etmediğini bilmiyordu. İç çekerek asansörün düğmesine bastıktan sonra kahve bardağında olan sıcak çikolatasından büyük bir yudum aldı. İçki ile arası olmayan biri olduğu gibi kahve konusunda da hassastı, çok fazla ihtiyaç duymadığı zamanlar dışında ikisini de ağzına koymaktan kaçınırdı.
On dördüncü kata basarak biraz daha arkaya doğru ilerledi, telefonunu cebinden çıkardı omzunu soğuk asansör demirine yaslayarak son bildirimlerini, mesajlarını ve aramalarını kontrol ettikten sonra yeniden cebine attı. Bundan yalnızca üç yıl önce üniversite son sınıf öğrencisi olarak yurt odasında amatör bir program üzerinde yayın yapan bir gençten, milyonların uyumadan önce son kez onun sesini duyduğu insana dönüşmüş olduğuna inanamıyordu. Kendi okulunun öğrencilerinden tüm halkın dinlediği biri oluvermişti, iç çekerek duran asansörden indi ve anında yanında beliren yönetmene eğilerek selam verdi. Yönetmen kolunu onun omzuna atarak dinleme odasına yönlendirirken ‘’Annem senden imza almam konusunda beni deli ediyor, Taehyung-ssi.’’ Demişti, kapıdan içeri girdiklerinde. Omzundaki çantasını kendi dolabına bıraktıktan sonra kahverengi deri koltuğa oturdu ve yarıya inmiş bardağı ortadaki cam masanın üzerine bıraktı.
Anında kendinden üç yaş küçük asistanı Saerom yanında belirdi, elinde tuttuğu metin kâğıtlarını önüne bırakırken ‘’Bu gece için seçtiğiniz şarkıların listesi Bay Kim, hepsi istediğiniz sıraya göre ayarlandı.’’ Dedi, yeniden eğilerek kendisine selam verdi ve odadan ayrılmadan önce kâğıtlara yönelmiş olan Taehyung’un kendisine gülümsediğini gördü. Her zaman nazik, anlayışlı ve gülümseyen yüzünü insanlardan gizlemeden konuşurdu Kim Taehyung, eline aldığı kâğıtları incelerken kendi çantasından çıkardığı metin kâğıdını da almıştı. Şarkıları ve hangi araya girecekleri eşleştirmeye çabalarken ‘’Yoonha senin için bu geceki mektup ve kartları ayırdı.’’ Dedi yönetmen, ayağa kalktı ve Taehyung’u yalnız bırakarak ayrıldı. İnsanlardan gelen kart ve mektupları yayın sırasında okumayı seviyordu, tepkisi hep daha canlı ve daha gerçekçi olmalıydı ona göre, rol yapmaya çalışmaktan hep nefret etmişti.
Daegu’da, orta halli bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldiğinde anne ve babası onun her zaman koruyucuları olmuştu; ilkokula başlayana kadar tüm anne ve babaları kendi ailesi ile aynı gibi sanıyordu ama değildi, etrafında aile şiddetine maruz kalmış çok fazla arkadaşı olmuştu. Bunlar şimdi bile kalbini sızlatıyor, gelen mektupları okurken yutkunmasına engel olamıyordu. Bir çocuğun en çok güvendiği kişilerin ailesi olması gerektiği vurgulanarak büyümüştü, tüm sıkıntılarını ve sevinçlerini onlara anlatmaktan kaçınmamıştı, hâlâ kaçınmıyordu. Üniversite için geldiği Seoul’den çok fazla umudu olmamıştı, elinden gelenin en iyisini yapmış ve işletme okumak için küçük bir devlet üniversitesinde kendine yer bulmuştu. İlk gün tereddüt ile adım attığı üniversite koridorları kahkahalarını, gözyaşlarını saklamıştı. Oraya, profesörlerine, ona destek veren arkadaşlarına ve onu buraya zorla getiren yönetmenine her zaman minnettar olacaktı.