Toplantı Jungkook için oldukça sıkıcı geçiyordu, Kangin, Bay Park’a yaranmak için elinde tüm taktikleri denerken elinde tuttuğu kalemi çevirerek, dinlemeye çabalıyordu ama kesinlikle ortada konuşulan belli bir konu yok gibiydi. Ellerinde üç adet reklam kampanyası vardı, ikisinin tanıtımı için ABC Ajans ile anlaşılmıştı ve biri için de görüşmeler sürdürülüyordu. Parfüm reklamı yayın aralarında dönmeye başlamış, uyku getirdiği söylenen bir bitki çayı için de Taehyung’ a üzerinde markanın adının yazdığı bir kupa ve çay verilecekti yayında içmesi için. ‘’ABC Ajans’a kim gitmek ister?’’ Bay Park’ın sorusu toplantı salonunda bir sessizlik yaratmıştı, iş arkadaşlarının bir radyo ajansı yerine televizyon kanallarına ya da internet sitesi şirketlerine gitmek isteyeceklerini biliyordu ve bu şirkette, ilk kez kendini şanslı hissediyordu. Taehyung’u görme fırsatı altın tepside sunulmuştu, elini yavaşça kaldırdığında masadaki herkesin ona döndüğünü gördü; içlerinden onun için üzüldüklerini düşündüklerini biliyordu ama umursamıyordu, hiçbiri buna değmezdi. Bay Park önündeki dosyayı Jungkook’a uzattı, ‘’Marka eşyaları yarın için gönderecek fakat bunların imzalatılıp şirkete geri getirilmesi gerekiyor.’’ Dedi Bay Park, başını sallayarak karşılık verdi yalnızca.
Soğuk kar havası içine işlediğinde kabanının düğmelerini kapattı, omzuna astığı çantası ile adımlarını otobüs durağına doğru yönlendirdi, ajansın önünden geçen otobüsün gelmesine yedi dakika vardı daha. Telefonunu çıkararak annesini aramayı düşündü ama ellerini kabanının sıcak cebinden çıkarmak istemedi hiç. Otobüse bindiğinde kalabalık onu geriyor olsa da arkalara ilerledi, bir demire tutunarak sırtını cama verdi, bu kez telefonunu çıkardı ve annesini aradı. ‘’Tavşanım, nasılsın?’’ Annesinin uzaktan gelen sesi telefonu hoparlöre verdiğini gösteriyordu, ‘’İyiyim anne, sen nasılsın? Seol ne yapıyor?’’ Önünde duran kızın bakışları kendisi ile kesiştiğinde göz temasını kesmek için başını eğdi, ‘’Ben de iyiyim, ben yemek yapıyorum, Seol ise anaokulundan geldi. Uyuyor şimdi. Akşam yemeğe gelecek misin?’’ Haftanın beş günü çalışıyor olmasına rağmen evde ailesi ile yemek yiyebildiği günlerin sayısı çok azdı, gece geç saatlere kadar şirkette kalması gerekiyordu çoğu zaman. ‘’Gelmeye çalışacağım.’’ Diye mırıldandı, annesinin iç çekişi kalbini acıtsa da buna katlanmak zorunda olduklarını ikisi de biliyordu. Telefonu kapattığında kendini kötü hissediyordu, iyi bir para için ailesinden bu kadar uzak kalmaya değer miydi?
Ajans binasına girdiğinde kimliğini gösterdi ve açılan turnikeden geçerek adımlarını asansöre yönlendirdi, telefonu çıkararak Taehyung’u aramak ve burada olup olmadığını sormak istiyordu ama yapamadı, bir şey kendisini tutmuştu işte. Hafta sonu beraber geçirdikleri zaman çok özeldi onun için, üç boyunca sadece o anları düşünmüştü. Asansöre bindiğinde çantasından dosyayı çıkardı, belgeleri yeniden okurken asansör onuncu katta durdu ve inen insanlarla birlikte yalnız kalmıştı. Dört kat sonrasında indiğinde bir önceki gelişinin aksine daha fazla insan gördü koridorda. Adımlarını büyük salona ilerlettiğinde koridorun diğer ucundan gelen Taehyung, yanında omuzlarına neredeyse ulaşan bir kız vardı, ellerindeki bir kâğıt hakkında konuşuyorlar gibiydi. Üzerinde yalnızca krem rengi bol bir pantolon ve siyah kazak varken bile kalbi ile oynaması haksızlıktı, ona karşı asla kazanamazdı. Taehyung bakışlarını ona doğru çevirdiğinde ve gözleri buluştuğunda dudaklarının kenarının kıvrılmasını izledi, ‘’Jungkook.’’ Dedi yanına gelirken. Jungkook ona sarılmak istiyordu ama bunun garip kaçacağını bildiği için elini uzattı, Taehyung’un uzun parmakları kendi elini tuttuğunda gülümsedi. ‘’Saerom, bu beyefendi Jeon Jungkook, bizim çalıştığımız reklam şirketinde çalışıyor.’’ Diyerek Jungkook’u yanındaki kıza tanıttı, Saerom yavaşça eğilerek selam verdiğinde kendi de eğilerek selam verdi, ‘’Saerom benim hem üniversiteden arkadaşım, hem de benimle birlikte metin yazarlığı yapan bir arkadaşım.’’ Başını salladı, ‘’Memnun oldum Bay Jeon.’’ Dedi Saerom.