Namjoon yepyeni bir güne gözlerini açtığında, homurdanarak eliyle yüzünü kapattı ve gelen güneş ışığını engellemeye çalıştı. İyi bir güne uyandığı söylenemezdi. Bazen gözlerinizi açardınız, içinizde kötü bir his olurdu. Hiçbir şey yapmak istemeyeceğiniz verimsiz bir güne uyandığınızı ilk saniyeden fark ederdiniz. Namjoon işte tam da böyle bir sabaha uyanmıştı. Zihni büyük bir karmaşa içindeydi.Dün gece Jimin'in kucağında uyuduğu aklına geldiğinde hızlı bir refleksle olduğu yerden doğrulmuş, etrafına bakınmıştı. Geniş odada ondan başka hiçbir şey yoktu. Mumlar sönmüştü, şarkı çalmıyordu. " Aptal bir peri masalının sonu gibi."
Homurdanarak banyoya girmiş, suyu açmış ve soğuk suyu hızla yüzüne çarpıp kendine gelmeye çalışmıştı. Diş fırçasını kapıp aynada kendine baktığında dünden çok daha iyi bir halde olduğunu görmüştü. Yüzü çökmüş görünmüyordu, gözleri bayık bayık bakmıyordu.
Suyu kapatıp banyodan çıkmış, her ne kadar isteksiz de olsa kapısını açmış ve mutfağa doğru yürümüştü. Bu sırada sessizce evde bir ses duyup duymadığını kontrol ediyordu. İçeriden hafif bir şarkı sesi dışarıya vuruyordu, bu Jimin uyanık demekti. Mutfağa girip dolaptan bir su şişesi almış ve balkona doğru ilerlemişti. Jimin buradaydı.
Namjoon'un dudakları aralanmış, orada duran adamı en ince ayrıntılarına kadar süzmüştü. Jimin toz pembe matının üzerine ters dönmüş, köprü yapmıştı. Bedeni Namjoon'un asla ulaşamayacağı bir esneklik ve zariflik için bükülmüş, gerinmişti. Sarı saçları pembe matın üzerine doğru düşmüştü. Tişörtü yere atılmıştı, bu durumda Jimin'in üzeri çıplaktı. Namjoon onun naif ve ince belini çok rahat görebiliyordu. Giydiği kısa şortun çok yakıştığı bacaklarını germiş, onlardan güç alıyordu.
" Günaydın hyung." Jimin kıvrak bir hareketle ayağa kalkmış, şortunu çekiştirip ona gülümsemişti. Namjoon hala neye baktığını idrak edememişti, bu yüzden onun yüzüne dik dik bakmaya devam ediyordu. " Senle o gün konuşunca, denemek istedim."
Namjoon kafasını sallayıp arkasını döndüğünde Jimin hayal kırıklığı içinde omuzlarını düşürmüş ve tişörtünü yerden alıp onun peşinden içeriye girmişti. Demek ki hala kendini iyi hissetmiyordu, bu büyük bir problem olmalıydı. " Kahvaltı yapmayacak mısın?" diye sormuştu Namjoon'un arkasından.
" Şimdi değil." Daha sonra o odasına girip kapıyı kapattığında orada öylece durmuş, kırgınlık ve kızgınlıkla geriye dönüp odasına girmişti. Kesinlikle ne olduğunu anlamıyordu artık, Namjoon'da ona bir şey söyleyecek gibi değildi. O yüzden gözlerini kapatıp sakinleşmeyi bekledi.
Dün gece, Namjoon kucağına yattığında büyük bir zevkle saçlarıyla oynarken ve onun kulağına güzel bir şarkının sözlerini mırıldanırken her şeyin daha iyi olacağını ve bunun çok güzel bir an olduğunu düşünmüştü. Namjoon uykuya daldıktan sonra bile orada kalmaya devam etmiş ve aynadan yansımalarını seyretmişti.
Bir yere kadar normaldi bu, normal olmayan tek şey saatlerce onları aynadan izlemiş olmasıydı. Namjoon'un yüzü iki gündür hiç olmadığı kadar huzurluydu, küçük bir çocuk gibiydi ve hoş görünüyorlardı. Birkaç saat sonunda Namjoon yatakta dönmüştü, kafasının altına yastığı koyup oradan çıkmıştı. Balkonda ard arda içtiği sigaraları dün gece Namjoon içindi.
Yatağa oturmuş ve Taehyung'u aramıştı. Gruptan Namjoon hariç en çok onunla konuşuyordu çünkü Taehyung'un ona iyi geleceğini biliyordu. Ona her ne kadar kızgın olsa da bunu bir türlü kabullenemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me | nammin ✔️
FanfictionBTS grubu dağıldığında herkesin bir planı vardı. Park Jimin ve Kim Namjoon hariç. " Cesaretin varsa beni öpersin." special thanks to @guchiweeb