İki hafta olmuştu. Namjoon'un, Jimin'e karşı olan davranışlarını düşünmek için pek vakti olmamıştı bu süre zarfında. Buna ihtiyaç duymamıştı, her şey onun için oldukça yeniydi. Park Jimini on - on üç yıldır tanıyordu. Onu defalarca kez yemek yaparken görmüştü fakat sadece buna bu kadar yükselmemişti hiçbir zaman.Son bir haftadır, yanında nefes alsa kendini garip hissediyor, verdiği tepkileri seçemiyordu bile. Şimdi bütün bunları düşünmeye zamanı vardı. Saat üçü geçiyordu,Jimin eve gelmemişti. Mesajlarına veya aramalarına cevap vermemişti. Namjoon telefonu bir kenara koymuş, balkonda oturuyordu sadece. Bu kadar sorumsuz davranmasına oldukça sinirlenmişti başta. İçinden ona küfürler etmiş, ona kızmıştı. Daha sonra Park Jimin'in yirmi altı yaşında olduğunu fark etmişti. İstediği şeyi yapabilirdi, neden bu kadar sinirlenmişti? Neden bu kadar korumacıydı ona karşı?
Bilmiyordu. Yoongi'nin sözlerine takılmıştı, bunu bu kadar normal karşılayınca kendisinde bir sorun olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ondan hoşlanıyor muydu yani? Bu nereye varacaktı?
Hiçbir şey bilmiyordu. Kafası çok karışıktı sadece bunu fark ediyordu. Eski ilişkileriyle şimdikini karşılaştırmaya çalışırken aklına onun kokusu, vücudu geliyor ve birden dağılıyordu. Telefonunun ekranını açıp siyah ekrana bakmış ve iç geçirmişti. Ondan bütün gece haber alamayacağını anlamış ve arkasına yaslanarak şehir ışıklarını izlemeye başlamıştı. Tekrar Yoongi'yi mi arasaydı?Telefonuna uzandıktan sonra vazgeçmiş ve derin bir nefesi bırakmıştı havaya. Mutfağa girip bir şişe şarabı açmış, kadehi de alarak yerine geri dönmüştü. Kendine bir kadeh doldurmuş ve Jimin'i düşünmüştü. O adamla ne yapıyordu?
Namjoon Jimin'in yokluğundan endişelenmekten, şu an o adamla sevişiyor olabileceği düşüncesini tamamen unutmuştu. " Hassiktir." diye mırıldanmıştı. O adamla sevişiyordu. Günlerdir dokunmak istediği tenine dokunuyor, onun dolgun dudaklarını öpüyordu. Namjoon büyük bir yudum aldı.
Daha fazla sessizliğe dayanamamış, telefonunu açmıştı. Hızlı aramalarına göz gezdirdiğinde, diğer üyeleri görmek onu biraz daha kötü hissettirmişti. Uzun süredir ilk defa kendini bu kadar yalnız hissetmişti. Rastgele birine dokunmuş ve telefonu kulağına götürmüştü.
Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı. " Namjoonie, nasılsın?" Hoseok'un neşe dolu sesini duyduğunda dudaklarına bir tebessüm yayılmıştı. " Nasılsın Hobi?"
" Harikayım. Biraz önce dersten çıktım, şimdi eve gidiyorum. Sen napıyorsun? Orada saat biraz geç değil mi?" Namjoon kalan şarabını yudumlamıştı. " Evet biraz geç."
İkisi de sessizleşmişti. " Hiç böyle ne yaptığını bilmediğin, kaybolmuş hissettiğin bir an oldu mu?" Hoseok şaşırmış ve bunun uzun bir konuşma olacağını hissederek arabasını kenara çekmişti. " Ne oldu hyung?"
" Sadece hiç böyle hissetmemiştim. Kafam karmakarışık. Ne düşündüğümü bile bilmiyorum. Ve bunu tek başıma çözemem gibi hissettim."
" Seni hiç böyle görmemiştim. Bir şey mi oldu?" Namjoon dudaklarını aralamış daha sonra sıkı sıkıya birbirine bastırmıştı. " Galiba bunu ilk önce içimde çözmem gerek."
" Kendini hazır hissettiğin her an beni arayabilirsin. Bekliyor olacağım." Namjoon telefonu kapatıp masaya bırakmıştı. Daha sonra eli ince yazılı dövmesine gitmişti. " Hayır Namjoon."
Ayağa kalkmış ve telefonunu alarak odasına doğru yürümüştü. " Fazla koruyucu davranmak alışkanlık oldu, bu yüzden böyle şaşırdın. Kendine gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me | nammin ✔️
FanfictionBTS grubu dağıldığında herkesin bir planı vardı. Park Jimin ve Kim Namjoon hariç. " Cesaretin varsa beni öpersin." special thanks to @guchiweeb