bir haftadır bu geçiş bölümünü yazmaya çalışıyorum ağlamama ramak kalmıştı. bölüm sonuna jimin'in evine dair fotoğraflar bırakacağım❤️
Namjoon olması gerektiğinden yarım saat daha erken uyandığında, Jimin'i biraz daha uyuyabilmesi için odadan çıkıp kendini mutfağa attığında bir elinde su bardağı diğerinde telefon balkona yerleştiğinde birkaç saniye etrafa bakınıp ayılmaya çalışmayı tercih etmişti. İçinde anlamsız bir sevinç ve heyecan vardı çünkü daha önce Jimin diğerlerinin aksine kendine ait olan şeyleri çok göz önüne serip paylaşmayı sevmezdi fakat şimdi onun evinde yaşayacaklardı. Her şey iyi gidiyordu-
Derken, Taehyung'un mesajına tıklamış ve karşısına çıkan görüntüyle birlikte dünyası başına yıkılmıştı. İki tane fotoğraf atmıştı Taehyung ona. Birinde Jimin vardı. O İtalyan adamla yaptığı kahvaltıdan sonra sitede eve girerken çekilmiş bir fotoğrafta bu. Üzerinde ona büyük gelen gömlekle, boynundaki morluklar ve saçlarındaki o dağınıkla bakan herkes bu fotoğrafın arkasını çok rahat görebilirdi. Diğerinde ise dünya gündemindeki Jimin'e hakaret edilen o tagı görmüştü işte.hyung bunları görmemesini sağlaman gerek
nasıl yapacaksın hiç bilmiyorum ama Jimin bunları görürse çok üzülür
bu çok çirkin bir şey, kimin yaptığını bulmak için avukatımla görüştüm bile
sen ona hiçbir şey çaktırma" Şaka gibi." diye mırıldanmıştı Namjoon dudaklarını birbirine bastırıp. Sadece birkaç gündür her şey harika gidiyordu ki, birden böyle bir şey çıkması sinirlerini bozmuştu. Jimin bunları görürse kendini günlerce toparlayamayabilirdi ve bunu nasıl düzelteceğini bilmiyordu Namjoon. " Günaydın. Erken kalkmışsın." diye mırıldanan Jimin'e dönerken telefonunun ekranını kapatıp cebine atmıştı. Jimin açamadığı gözleriyle buzdolabında su bulmaya çalışırken onun dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurmuştu. " Günaydın. Giyinip geliyorum, geç kalmayalım."
Jimin kafasını sallarken o da hızlı adımlarla kendi odasına girmiş, şifoniyerin üzerindeki telefonu görünce ne yapacağını şaşırmış halde etrafına bakınmıştı. Jimin'in adımları duyulduğunda hızlıca telefonu yere doğru fırlatmış, ekranının üzerine taşa düşmesini sağlamıştı. Kalbi hızla atarken derin bir nefes almış ve hızlıca ayırdığı gömleği çıplak bedenine geçirmişti. " Jiminie." diye seslenmişti sesinin telaşlı ve her zaman bir şeyler kırdığında yaşadığı endişeli tonda çıkması için uğraşırken. " Galiba telefonunu kırdım."
Birkaç saniye sonra Jimin kapının önünde belirdiğinde, ilk önce Namjoon'un gergin yüzüne, ardından elinde tuttuğu ekranı kırılmış telefona bakmış ve yaklaşıp telefonu eline almıştı. " Yazık oldu." diye mırıldanmıştı. " İsviçre'ye vardığımızda alırız bir tane."
Ardından dönüp kenara ayırdığı tişörtünü üst bedeninden geçirmiş, dönüp şifoniyerin üzerine attığı telefona bir daha bakmamıştı bile. " Dert etme." demişti eşofmanını bacaklarından geçirip ipini bağlarken. " Sekiz dokuz tane telefon kırmışımdır, fotoğraflarımı falan iCloud'a yedekliyorum."
Kafasına şapkasını geçirip sırt çantasına sona kalan eşyaları doldurmaya başlarken Namjoon Jimin'in bunu takmadığını gerçekten idrak ettiğinde derin bir nefes alarak gömleğinin düğmelerini iliklemeye başlamıştı.
Namjoon üzgün değildi, sinirli hissediyordu. Neden insanlar böyle şeyler yapıp dururdu ki? Başka bir insana hakaret etmek, ona ağza alınmayacak şeyler söylemek kimin hoşuna giderdi ki? Yıllar boyunca birçok şey üzmüştü onu, daha yolun başındayken bile çok ağır şeyler yaşamıştı. En fazlasını o yaşamıştı fakat kendiyle bir sorunu yoktu artık . Kendini kendine kanıtlamayı başarmıştı, ne aynada gördüğü beden onu rahatsız edebilirdi ne de zihnindeki tilkileri. Tabularından kurtulmuştu. Ona yapılan kötü yorumlar onu rahatsız etmiyordu artık fakat sevdiği insanları üzgün görmek, katlanamadığı şeylerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me | nammin ✔️
FanfictionBTS grubu dağıldığında herkesin bir planı vardı. Park Jimin ve Kim Namjoon hariç. " Cesaretin varsa beni öpersin." special thanks to @guchiweeb