1.BÖLÜM

3K 148 56
                                    

Merhaba arkadaşlar bu yazmakta olduğum ilk uzun hikaye. Bölümlerde düzenleme yapmaya çalışıyorum. Umarım beğenirsiniz.

Merhaba ben Deniz. Bence 18 ama bazı insanlara göre 17 yaşında genç kızım. Tam bir ay sonra 18 olacağım Twitter ve sosyal medya manyağıyım. Evde, okulda, otobüste, derslerde her yerde vazgeçilmezim bu site. Neden mi? Şöyle söyleyebilirim ki; babamı küçük yaşta kaybettiğim için öncelerde kendi içime kapanmıştım. Sonralarda kendimi daha çok sosyal medyaya attım. Asosyal olduğumu söylerler, kızarlar. Çoğu zaman da beni kendi halime bırakırlar. Ben böyle mutluyum.  Moralim bozuk olduğunda tweet okur rahatlarım. Benim için twitter bir tür terapi.

Ders Dil ve Anlatım ama hoca yokmuş. Tabiki de bu muhtesem bir haber. Başımı sıranın üzerine koyup kulaklıklarımı kulaklarıma geçirerek telefonu elime aldım.

Yeni takipçilere geri dönüş yapmak için bildirimlere girdim. O sırada mesaj bildirimiyle dikkatim dağıldı ve mesaj kutusuna girdim.
Bora Atabay adlı kullanıcıdan mesaj "Merhaba". Mesajdaki resme tıklayıp, profiline girdim.
Önce profil resmine bakıp , sonra kişisel bilgilere geçecektim. Lakin profil resminde gördüğüm manzara ön yargılı davranmaya sürükledi. Sahte hesap olma ihtimali...

Kişisel bilgiler : Bora Atabay > 1.820 Tweet > 8.198 Takip Edilen >19.995 Takipçi takipçi sayısı gerçekten çok fazlaydı ve bu kadar takipçisi ve bu kadar fotoğrafı olan bir insanın sahte hesap olma ihtimali yoktur herhalde. Neyse diyerek devam ettim.
İzmir - Ankara Basketbol, Ygs 19 Fenerbahçe...
Kişisel bilgileri beni fazlasıyla şaşırtmıştı, okuduktan sonra fotoğraflarına bakmaya başladım. Bir fotoğraf çok dikkatimi çekti. Öyle yakışıklıydı ki sanki kusursuz bir yüzü vardı. Esmer, içine çökük gülünce kaybolup ışıl ışıl olan siyah denecek kadar koyu renkli gözleri vardı. Aslında çok güzel gülüşü vardı. Tabiri caizse çukura benzeyen gamzeleri vardı. Sol kulağında metal küpesi ona ayrı bir hava katmıştı. Ve evet ben erkeklere küpeyi yakıştırıyorum, sırf ben istedim diye Ediz de takmıştı. Yani herkese yakışmasa da Ediz'e fazlasıyla yakışıyordu. Her neyse işte, Gülüşü bana baba parasıyla hava atan zengin zübbelerini anımsattı. Fazlasıyla serseri ve egoist bir gülüşü vardı. Onun hakkında olan bütün olumlu düşüncelerin yerini ön yargılar aldı. Twitlerini okumaya başladım. Komik birine benziyor ama egoist bir insan. Hani şu kendini vazgeçilmez sanan insanları andırıyor. Merak ediyorum da bu insanların kendini beğenmişliği nerden geliyor? "Neyse ne" diye geçirdim içimden sayfayı kaydırırken. O sırada tekrar mesaj bildirimi geldi. Soru işareti göndermişti. Garip ama galiba ben twitlerini okurken, bir anlık dikkatsizlikle bir tweeti favorilere eklemiş olacağım ki tekrar mesaj attı. Twitter'da olduğumu ve onun profiline baktığımı anladıysa cevap vermem gerektiğini düşündüm ve gelen bildirime tıklayıp yazmaya başladım. "Merhaba".
Beklediğimden daha hızlı cevap verdi. "Naber, nasılsın" demişti. Pek iyi olduğum söylenemezdi. Ben cevap verene kadar tekrar mesaj atmıştı "kusura bakma hızlı oldu öncelikle tanışabilir miyiz?" tanışmanın bir zararı olduğunu düşünmüyorum onun için "idare eder işte, olabilir" yazarak mesajı cevapladım. Yazma konusunda çok hızlı ve bu onun için artı puan, çünkü geç yazan insanları pek ciddiye almam. "süper bu, o zaman tanışalım. Ben Bora isimde de gördüğün gibi. İzmir'de yaşıyorum ve 19 yaşındayım, ikinci kez Ygs ye hazırlanıyorum. Sen nerde yaşıyorsun, kaç yaşındasın, kaçıncı sınıfta okuyorsun?" art arda gelen bu sorularla kendimi izdivaç programında gibi hissettiğim için bir anda gülme tuttu beni. İçimden bir ses bu çocukla eğlenebileceğimi söylüyor ama tabi ki ben insanların gururlarıyla oynayan biri değilim, bu yüzden konuşmayı oldukça kısa kesmeye çalışacağım.
"Antalya'da yaşıyorum, 17yaşındayım ama bir ay sonra 18 olacağım, henüz lise 3 öğrencisiyim. Hangi üniversite veBölüm olarak ne istiyorsun? " yazıp gönderdim. Cevap geldi."Antalya'dan pek hoşlanmam. Benim için Hedef Ankara ODTÜ veya Bilkent Üniversitesi Mühendislik, yani kısaca Ankara olsun da hangi üniversite olursa olsun fark etmiyor. Babam Amerika da okumama taraftar ama benim Hayalim Ankara... " mesajı görünce şaşırdım bu çocuk pek çalışacak tipte değil ama, hedefleri büyük garip doğrusu. Antalya dan hoşlanmaması, onun için eksi puan. Antalya benim vazgeçilmezim sen kimsin ki sevmiyorsun sinirli bir şekilde geçirdim aklımdan. Normalde benim yaşındaki gençler doğdukları şehri pek sevmezler ama ben araya istisna olarak kaynamışım. Deniz olmayan bir şehir benim için yok gibi bir şey. İç ve Doğu Anadolu daki insanlar nasıl stres atıyor acaba. Babamın kızıyım ki, denize karşı başka bir hayranlık ve bağlılık besliyorum. Mesaj geldi "sen? " aslında bu soruya ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Şu soruyu alana kadar Üniversitesiyi nerde okuyacağımı hiç düşünmemiştim.
Hangi mesleği okumak istiyorum ya da hangi üniversite, hangi şehir? Sahiden ben ne istiyorum?
"Bilmiyorum" dedim şaşırtıcı bir cevap evet. "Nasıl yani hiç düşünmedin mi ?" düşünmemiştim. "Hayır, hiç düşünmedim yani hiç hayalim olmadı benim." şaşırması çok normaldi, çünkü normal insanların her zaman bir hayali vardır ama benim yok. Aslında babam ölmeden önce tek hayalim annem gibi başarılı bir doktor olmaktı. Babam öldükten sonra hayal kurmamaya karar vermiştim. Nedeni açıkça ortada, çocukluğumda kurduğum bütün hayallerim suya düştü. Ve benim, babasını sadece fotoğraflardan tanıyan ve hergün gelecek diye özlemle bekleyen bir kardeşim var.

"Annen ve baban ne işle meşguller, yani onların mesleğini yapmayı hiç düşünmüyor musun?"
"Annem doktor, babam hakimdi. Evet düşündüm annem gibi başarılı bir doktor olmayı fazlasıyla istiyordum taaki 12yaşına kadar. Şuan hiç bir mesleğe ilgim yok. Son sene düşünürüm bunları. Senin ailen? " beni ilgilendirmez ama merak işte. Aynı hızla mesaj geldi." İkisinin mesleği de çok güzel meslekler, doktorluk zor ama imkansız değil. Önüne bir hedef koy ve ona tamamen yönel, ona göre çalış. Benim babam İzmir'in sayılı ve seçkin iş adamlarından, annem ise moda tasarımcısı. Babama göre ilerde başına geçeceğim bir şirket varken okumak istemem saçma geliyor. Çünkü ona da bu şirket dedemden kalmış. Annem de okumama destek vermese gerçekten çok çekilmez olur. Evet bu güne kadar baba parası yiyerek her türlü serseliği yaptım. Çoğu zaman girdiğim kavgalardan yaptığım serseriliklerden parayla yırttım. Ve bir zaman sonra anladım ki her şey para değil. Bunu bu sene daha iyi anladım. Babamın bizimle ilgilenmediği zamanlar para vermesi öncelerde hoşuma giderdi. Şimdi daha iyi anlıyorum ki bizi hep parayla avutmuş. Sevgiyi para sanan bir babam var işte. Her neyse ya sana da hayatımı anlattım, ama aile konusu açıldığında biraz öfkeleniyorum". Garip bir yaşantısı ve babasına biriktirdiği büyük bir öfke var. Babaya öfkelenmek nasıl bir duygu bilmiyorum.
Ben müziğe ve düşüncelere dalmışken tekrar mesaj gelmişti. "Çok hızlı olacak belki ama numaranı istesem verir misin?"

MESAFELERLE SEVEBİLİR MİSİN?..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin