ŞEYTANIRRACİM 10

70 0 0
                                    

Salona gittim. Annemle babamın odalarında uyuduğunu düşünerek, çekmeceden mumları aldım. Annemin odamdan kaldırdığı boy aynasını tekrardan koliden çıkarıp odama götürürken annem kalktı. Artık en ufak şeyde iyi miyim diye beni kontrol ediyorlardı. “Ne yapıyosun oğlum, niye uyumadın?” dedi. “Artık iyiyim anne. Aynamı filan geri koyacağım.” diyordum iyi olacağımı umarak. Böyle bir bahane bulmuştum o anda. “Tamam da oğlum, gece gece derdin neydi?” dedi. Aynamı filan geri asınca, daha iyi hissedeceğimi söyledim.

Halbuki hiç alakası yoktu. Aynalardan korkuyordum. Halen de korkarım yaşadıklarımdan sonra… “Tamam oğlum, nasıl iyi hissediyorsan öyle yap, iyi geceler sana.” deyip yattı tekrardan. Bütün malzemeler odamdaydı. Yanımda ne kadar güvenmesem de Atakan malzemeleri düzenliyordu. Aynayı yüzü tavana bakacak şekilde koydu. Üzerine mumlardan … şekli yaptı. İsimlerini ikimiz de biliyorduk zaten. Kitaptan yazdığı kağıdın yarısını bana verdi. “Aynı anda okumaya başlayalım.” dedi. Diğer kağıda da yine o sayfadan yazdığı bazı şeyleri mumda yakıp, mutfaktan aldığım … larla karıştırıp, aynanın üzerine serpecekti.

“Işık açık kalsın mı?” dedim. “Hayır. Kapat ışıkları.” dedi. Sadece mumun ışık verebileceğini, başka türlü başarıya ulaşamayacağımızı söyledi. Belki de yalan söylüyordu. Kendini belki de karanlıkta iyi hissediyordu; bilmiyorum. Kapattım ışığı oturdum. Bir taraftan Atakan’a bir taraftan yangından kalma siyahlıklara bakıyordum. Onları gördükçe kendime verdiğim cesaret azalıyordu ama her şeye rağmen iyi şeyler düşünüyordum. Onlardan kurtulacaktım.

Bu düşüncelerle otururken, Atakan “Hadi artık; başlıyoruz.” dedi. Mutfaktan getirdiğim … ları yaktı, kitaptan kopyaladığı sözleri yaktı, ikisini de aynanın üzerine gelişigüzel serpiştirdi. “Hadi; okumaya başlayalım.” dedi. İkimiz de aynı anda okuyorduk. Biz okudukça tekrardan evin içine giren rüzgar artıyordu. Mumların üzeri titriyordu. Bir müddet sonra duvarlarda gölgeler hareket etmeye başladı. Rüzgar arttıkça, gölgeler çoğaldıkça, Atakan aynaya doğru kafasını yakınlaştırıyordu. Bu bir refkles miydi bilmiyorum diğer adam da aynısını yapıyordu çünkü.

Aynaya yüzü değdi değecekti. Kendi suretine bakıp okuyordu. Ben ona eşlik ediyordum sadece. Belki ben kendi suretine doğru okuyor zannediyordum, belki o aynada gördüğü kendisi değildi çünkü aynadan korkarak okuyordu. Sanki biri ona bakıyordu. Sonra hızlandı, hızlandı… Benden ayrıldı. Kendi kendine çok hızlı şekilde okuyordu. Okumanın sonuna geldiğimizi şuradan anladım: İsimleri söyledi. Diğer adam da en son isimleri söylemiş, sonra susmuştu.

Atakan sustu. O hızdan eser kalmadı. sadece yüzünü aşağıya eğdi. Aynaya bakıyordu. Birden kafasını kaldırdı. sonra konuşmaya başladı. “Kendini tanıt!” dedi aynaya doğru. Ben hepsinde sadece sözleri söyleyendim. Onların bildiklerinin hiç birisini bilmiyordum. Denileni yapıyordum sadece. Bunu da kurtulmak için yapıyordum. Birden niye sessizleşiyorlardı nasıl hissediyorlardı asla bilmiyorum.

Kitabı veren adamın orada yaptığımız gibi rüzgar yoktu. Ayna hala sağlamdı. Aynadan ses gelmedi. “Kendini tanıt!” dedi tekrardan. Bu sefer uğultu geliyordu. Tıpkı kitabı veren adamın orada olduğu gibi ama daha hafifti. “… oğlu …yım.” dedi. “Bizden ne istiyorsun?” dedi. Duvarda beş gölge vardı. Biri cevap veriyordu. Sesi aynadan geliyordu. Yine aynı şeyi diyordu: “Katil!” dedi sadece. “Rahat bırak bizi … oğlu! Ceddin adına, kabilen adına emrediyorum! dedi Atakan. O anda hiç beklemediğim bir refleksle, yakıp aynaya serptiği şeylerin, sol elinde tuttuğu kısmını, birden aynanın üzerine fırlattı. Sonra tekrardan okumaya başladı.

ŞEYTANIRRACİM (uzun hikaye isteyenlere özel) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin