ŞEYTANIRRACİM 7

107 2 0
                                    

Sofraya oturduk. Kimseden çıt çıkmıyor; sadece yemek yiyoruz. Yemekten sonra da dedemden pek ses çıkmıyor sanki benim orada olmamı istemiyor gibiydi. Yatsı vaktinden sonra üst kata çıktık; annem babam ve ben. Oturuyoruz üçümüz üst katta. Annem, hocadan alıp ona verdiğim kağıdı, poşetle kaplatıp zincir takmış. “Al oğlum tak bunu boynuna.” dedi. Aldım taktım. Atakan’ın verdiği kolye ise elimde duruyordu.

Annemin dizine yattım. Babam karşımda oturuyordu. Herkes kafasından bir şeyler düşünüyordu. Bu huzurla uyuyakalmışım. Yine kabuslar peşimi bırakmıyordu. Üzerimde bir ağırlık var. Yine üniversitedeki evimizdeyim. Direkt kalkıp pencereye koştum. Hava kırmızıya çalan bir kızıllıkta, dışarıda her yer alev alev yanıyor. Sokaklarda hiç insan yok. Arkamı dönüyorum; Atakan bana bakıyor. Ancak bu sefer benden çekiniyor gibi. Boynumdaki hocanın verdiği şeye bakıp, eliyle çıkarmamı işaret ediyor.

“Hayır!” diyorum. Arapça bana kızıyor, bağırıyor. Anlamıyorum. Tek anladığım; hocanın verdiği şeyi çıkarıp, onunla gitmemi istediği. Kapıdan bana bakıyorlar “Gel.” diyorlar. “Boynundakini çıkar; gel, bize katıl.” diyorlar. O kadar cezbedici ki çıkarıyorum. Onlara doğru gidiyorum… Babamın sesiyle irkildim. Uyurken boynumdakini çıkarmaya çalışıyormuşum. Arapça yine kendi kendime bağırarak konuşuyormuşum. Ter içindeydim yine.

“Baba, defalardır kendimi; üniversitedeki evimde, kendi odamda görüyorum. O odayla alakalı olabilir bu yaşadıklarımız.” dedim. Üniversite okuduğum şehre gidip, odayı iyice inceleyecektim. Çünkü hep aynı kabus, hep aynı odadayım… Sabaha kadar uyku tutmamıştı. Şehre gidip kaldığım odayı inceleyecektim. Bindik arabaya; vardık şehre. Babam ev sahibini aradı anahtarı istemek için.

Adamla buluştuk “Hayırdır? Eşyalarınızı toplamıştınız.” dedi. “Birkaç şeyi unutmuşum.” dedim. Adam pek yemedi ancak mecburen verdi anahtarı. “Birkaç saate getiririz.” dedik. Eve varıp kapıyı açtık. İlk gözüme çarpan Atakan’ın odası olmuştu. Kapısını açtım; bomboştu. Toplayıp götürmüştü eşyalarını. Biraz ürpermiştim. Her şeyin başladığı yer orasıydı çünkü. Kendi odama, rüyalarımı gördüğüm yere gittim. Burası da bomboştu.

Dışarı baktım. Rüyalarımda gördüğüm sokaklar, insanlarla doluydu. Gökyüzü mavi. Rüyalarımı hatırlamaya çalışıyordum. Rüyalarımda; yataktan kalkıyordum, dışarı bakıyordum, ilk pencerenin önünü inceliyordum, hiçbir şey yoktu. Odanın kapısının altını inceledim; orada da bir şey yoktu. Son olarak yatak koyduğum yerin altındaki parkelere baktım. Parkelerden birinde ufak bir delik vardı. Elimi soktum; elime bir kabuk geldi. İçinde ölü bir kurt vardı. Birazcık toprak, bir de küçük kağıda Arapça harflerle bir şeyler yazılmıştı.

O an kafama dank etti! Bu şerefsiz onları bana bulaştırmak istemişti! Niye böyle bir şey yapıyordu peki? Her zaman yüzüme gülen adam, bunu niye yapmıştı? Hemen babama “Atakan’ı bulalım.” dedim. İlk olarak hastaneye gittik. Doktor, taburcu olalı çok olduğunu söyledi. Ailesini aradık. Ailesine; üniversite okuduğumuz şehirde çalıştığını, her şeyin yolunda olduğunu söylemiş.

Aklıma bir kişi geldi o anda; Atakan’ın benden başka çok takıldığı bir çocuk vardı, Akif diye. Hemen Akif’in evine gittik babamla. Akif’in evi bizim üniversite okurken kaldığımız eve uzaktı. Şöyle düşünün; şehrin bir ucu bizim ev; diğer ucu olmasa da diğer ucuna yakın bir yerde de Akif’in evi var. Üç katlı bir apartman; bayağı salaş bir bina. Daha önce iki kere gitmiştim. Benim fazla samimiyetim yoktu ancak Atakan’ın benden başka takıldığını bildiğim tek kişi bu çocuktu. Geldik kapısının önüne, çaldık kapısını. Açan Akifti.

ŞEYTANIRRACİM (uzun hikaye isteyenlere özel) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin