Adamın sinir olduğu belli oluyordu ama bunu yüzündeki o iğrenç sırıtışla gizlemeyi çok iyi başarıyordu. Ölümüne olan dövüşlerde her türlü silah serbestti. Ama bu pek de benim tarzım olmadığından kullanmazdım.Kafesin kenarları tamamen yerle buluştu ve kilitlendi. Tek bir kişi kalana kadar açılmayacaklardı.
İlk hamleyi adamın yapmasını bekledim. Üstüme atılınca hızlı bir şekilde eğilip bacağının arkasına attığım tekmeyle onu yere devirdim. Gerizekalı! Normalde olsa tek hamleyle öldürebilirdim ama buraya sinirimi çıkarmaya gelmiştim ve kurbanımı erkenden kaybetmeye hiç niyetim yoktu. Tamam, kabul ediyorum bu hiç normal bir hareket değil ama... Neyse. Adam yerden kalkmaya çalışırken bir yanda da küfürler savuruyordu. Kalabalığın sesinden ne dediğini tam olarak duyamıyordum. Onun hala yerde olmasını fırsat bilip hızlıca tribünlerde göz gezdirmeye başladım. Tam tekrar adama dönecekken mavi ateşlere denk geldim.
Safir... Parlak, canlı ve mükemmel. Tek kelimeyle kusursuz... Bütün sesler kesilmişti sanki. Mavilerimiz buluşmuştu. Bana saatler gibi gelen saniyeler... Bıraksalar sonsuza kadar bakabileceğim safirler... O huzur bulduğum masmavi gözler...Karnımda duyduğum keskin acıyla konsantrasyonumu tekrar dövüşe verdim. Canım fena yanıyordu. Yüzümü ifadesiz bir şekilde tutmaya çalışıyordum. Gözlerimi sıkıca yumdum. Yapabilirdim. Bu işte oldukça becerikliydim aslında.
Öv yine kendini öv ego yığını.
Şu an olmaz şimdi defol!
Aman be sana mı kaldım hıh...
Hala karnımda olan bıçak tampon görevi yapıyordu. Aslında bu iyi bir şeydi ama bu halde adamı halledemezdim. Bıçağı hızlı bir şekilde karnımdan çıkardığımda duyduğum keskin acıyla gözlerimi yumdum. Offf... Ne diye hızlı çekiyorsam! Belime doğru yayılan ılıklık hızlanmış ve midemi bulandırmıştı. Yüzüm hala ifadesizken başımı kaldırdım ve puştla göz göze geldim. Bıçağı elimde çevirirken ona bakıp alaycı bir şekilde sırıttım. Şuan kendimi televisyonlardaki psikopat seri katiller gibi hissediyordum. Ya da başkarakter gibi hani şu hiç ölmeyenlerden. Gözleri korkuyla açılmıştı, güzel... Ama bu beni tatmin eder miydi? Asla!
Bence de korkusun yani karşısındaki kızın karnına resmen mutfak bıçağı soktu ve kız bıçağı karnından rahat bir şekilde çıkarıp ona gülümsüyor. Çok psikopatça! Gerçi sen manyaktın zaten demi canım?!
İç ses lafımı bölme vallahi bıçağı çıkarttığım gibi geri sokarım karnıma ikimizde gebeririz ha! Bu arada mutfak bıçağı ne alaka! Tamam, kabul çok yaratıcı bir benzetme de yani bilemedim şimdi.
Oha! Tamam be manyak. Bıçağı sonra açıklarım belki. Bu arada teşekkürler şekerim benzetmemin harika olduğunun ben de farkındayım. Behlül kaçar asdfgh...
Senin esprine s*çayım. Bana egolu diyene bak. Allah'ım ya... Neyse bay.
Adama gülümsemeye devam ederken sadece dudaklarımı oynatarak "Kendi kanınla boğulacaksın" dedim. Anlamış olacak ki gözleri korkuyla açıldı. İşte böyle! Bıçağı fırlatarak tek hamleyle göğsünde büyük bir delik açtım. Koca bedeni saniyeler içinde yere devrilmişti. İşinin bittiğinden emin olmak için göğsüne sapladığım bıçağı çıkardım. Bıçağı boğazına dayayıp yavaş ve sert hamlelerle kestim. Haykırışları giderek azalmış ve sonunda sadece hırlamaya benzer sesler duyuluyordu. Bir dakika ne yapıyordum ben?! Abartmıştım, kesinlikle çok abartmıştım. Babamın istediği gibi bir canavar olmayı seçmemiş olmam gerekiyordu. Nerede hata yapmıştım.
Hızlı bir şekilde adamdan uzaklaştım. Bu çok saçmaydı korktuğum şey o değildi. Kendimdi... Karakterimdi... Bu dönüştüğüm şeydi... Herkes susmuş bize bakarken adama yaklaştım ve "İnan bana yerinde olmayı çok isterdim" diye fısıldadım. Birkaç saniye daha bekleyip derin bir nefes aldım. Görevliler adamın öldüğüne emin olduğunda kafes açıldı. Tezahüratlar bu sefer banaydı. Ama hoşuma gitmiyordu.
Elimi yavaşça yarama götürdüm. İyi değildi. Acımı hissetmiyormuş gibi davranıyordum. Yüklü bir miktarda para kazanmıştım. Paraları almaya zahmet etmeden dışarı çıktım. Kapıdan çıkmadan son kes Safir'lere bakmıştım. Gözü üzerimdeydi. Kapıdan çıktığım anda görüş açımdan çıkan safirleriyle kendimi boşlukta hissetmiştim. O güven duygusu beni terk etmişti sanki.
Etrafta kimsenin olup olmadığını anlamak için üstün körü etrafa göz attım. Boş gözüküyordu. Dolu olsa bile umurumda değildi. Daha fazla dayanamazdım. Çoktan üşümeye başlamıştım. Kan kaybından olduğunu bilsem bile ısınma umuduyla ceketime sıkıca sarıldım. Acil müdahale etmem lazımdı. Sokağın ortasında bayılıp kalmak pek tercih ettiğim bir şey değildi açıkçası. Başım döner gibi olunca gözlerimi yumup motora tutundum.
(Açelya'nın motoru)
Motor kullanmamın riskli olduğunu düşündüğümden Alp'i aradım. Konuşmak bile beni çok yoruyordu. Tahmin ettiğim gibi telefon ilk çalışta açılmıştı "Attığım konuma araç yolla ve bir de ilk yardım çantası. Hızlı ol!" dedim ve telefonu kapattım. Motorun yanına oturup beklemeye başladım. Uyumamam gerektiğini biliyordum. Ne kadar beklemiştim bilmiyorum ama yolun karşısındaki farları görmemle rahatlamıştım. Araba yanımda durdu. Tahmin ettiğim gibi Alp adam yollamak yerine kendi gelmişti. Onun yanında otoritemi diğerlerine göre bir tık daha bozuyordum. Tabi yine de çok katıydım ama ona olan samimiyetimi biliyordu. Kolunu omzuma atıp ondan destek almamı sağladı ve arabaya bindik. Yol boyunca ikimizde konuşmamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melekler Ağlamaz
Teen Fiction"Hey" dedi. Yüzümü avuçlarının içine alarak"Melekler ağlamaz, unutun mu?" konuşurken bir yandan da gözyaşlarımı siliyordu " Ve sen benim küçük meleğim, sen asla ağlamayacaksın..." başımı kaldırıp ona baktığımda yüzündeki buruk tebessümü gördüm. Başı...