Oha bu ne be!? Kesinlikle alarmımı tercih ederdim. Sesinin kıymetini anladım. Homurdanarak başımı yastıktan kaldırdığımda alarmımla göz göze geldim. Bu ne aq gelenek oldu her sabah her sabah. Gerçi beni uyandıran o değildi ki. Yatağın sol tarafında hissettiğim ağırlıkla tedirginliğim arttı. Bakmak için kafamı hafifçe çevirdim.
Tamam karşılaşmayı beklediğim şey kesinlikle elinde yangın söndürme tüpü bulunan ve gülümseyen bir Buket değildi. Ya acaba hala sarhoş mu bu kız? Bir dakika yandın söndürme tüpü mü?! "Aaaaa-!!!!!" yüzüme doğru fışkıran köpükler çığlığımı yarında kesmişti. Gözlerimi zar zor açıp sinirle baktım "Ya ağzıma girdi ya! Offf... Buket bu ne amk! Midem bulandı ıyy!" Dediklerimi duymazdan gelip deli gibi gülmeye devam ediyordu. Denk geldiğim şeye bak ya haksızlık. Bizim eğitimlerde yangın söndürme tüpü savunması yok ki! Ben şimdi gösteririm sana gülmeyi hahahaha...(Kötü kalpli gülüşü asdfghjk...)
Hızlı bir yüzümdeki köpüğü elimle sıyırıp buketin yüzüne yapıştırdım. Neye uğradığını şaşırmıştı. Bu sefer kahkahalarım odayı doldurmuştu. Kapının bir anda açılmasıyla ikimizde donakalmıştık. Alp mi!? İyide Alp kapıyı çalmadan girmezdi ki. Hemen kendimi toparladım ve yine o nötr ifademi takındım.
Cidden ne yapıyordum ben bu ne değildim! Boğazımı temizledim. "Kapıyı çalacaksın!" dedim sert bir tonda. Alp şaşırmış gözüküyordu. "Efendim 4 kere çaldım ve siz gel dediniz." Bir dakika ne!? Cidden mi ben neden hatırlamıyorum kafam gitti yine off... Sorgulayan bakışlarımı Alp'e yönlendirdiğimde gözleriyle Buket'i işaret etti. Buket'e bizi yanlız bırakmasını istediğimde itiraz etmeden hemen odadan çıktı.
(Alp)
Çıkar çıkmaz dikkatimi tekrar Alp'e verdim. "Ne oldu, beni rahatsız etmeni neye borçluyuz!?" Biri benimle böyle konuşsa büyük ihtimalle sinir olurdum ama Alp alışmış gözüküyordu. Şaşırdım mı? Hayır!
Ellerini kucağında birleştirip benim gibi ruhsuz bir sesle cevap verdi: "Açelya Hanım..." tereddüt etmiş gibi gözüküyordu. İşte buna şaşırmıştım. Ne oluyordu!? Devam et dercesine gözlerine baktım. Büyük ela gözleri gayet güzeldi. "Biliyorsunuz emirleriniz doğrultusunda uyuşturucu satışlarımızı tamamen durdurmuştuk." Onayladığımı belli etmek amacıyla başımı yavaşça yukarı aşağı salladım. Devam etti: "Ve aynı zamanda bu işleri yapanları da engellememizi istemişti." Demin yaptığım gibi onu tekrardan onayladım. "Eee? Sadede gel artık geveleyip durma!" "Biliyorsunuz en büyük düşmanımız Engin Karahan." Sabırsızlanmaya başlamıştım. Dizimi yavaş yavaş sallamaya başladığımdan bile belliydi.
Bu Alp'in dikkatini çekmiş gözüküyordu. Direk söylediği şeyle şaşkına dönmüştüm. "Engin Karahan dün ana mekanlarımızdan birine saldırı düzenleyip satıştan kaldırdığınız 3 tona yakın uyuşturucunun yarısından fazlasını kendi himayesine geçirdi efendim." Ardından ekledi. "Üzgünüm Açelya Ha-" Lafını yarıdan kesip adeta kükredim "Orada 400'e yakın adam olması gerekiyordu." Kaşlarım şaşkınlıktan havaya kalkmıştı. Alp acele ile konuşmaya başlayacakken elimi kaldırıp konuşmasına engel oldum. Korkmuş görünüyordu. Güzel! "Adamları topla en yakın zamanda benim olanı geri almaya gidiyoruz. Şimdi defol!" Alp zarif bir hareketle oturduğu yerden kalkıp kapıdan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melekler Ağlamaz
Teen Fiction"Hey" dedi. Yüzümü avuçlarının içine alarak"Melekler ağlamaz, unutun mu?" konuşurken bir yandan da gözyaşlarımı siliyordu " Ve sen benim küçük meleğim, sen asla ağlamayacaksın..." başımı kaldırıp ona baktığımda yüzündeki buruk tebessümü gördüm. Başı...