/9/

59 4 1
                                    

(Medya: Ateş)

     Eve vardığımda aptal gururum yüzünden Alp'e tutunmayı reddedip kendim yürümeye karar verdim. Korumalarım beni güçlü görmelilerdi.Her adım attığımda yaram sanki daha da açılıyordu. Kanlar bacağımdan süzülürken tek yapabildiğim eve varmayı dilemekti. Dayan, dayan, dayan... Hayır yani bu bahçe niye bu kadar büyüktü ki?

Mal bir de malikane alacaktın. Bak yine muhteşem iç sesin sayesinde daha az işkence çekeceksinnnnn...

Yav bir s*ktir git seninle uğraşama şimdi, ve senin sayende değil kendi irademle vazgeçtim ben!

Nankörsün vallahi! Hadi canım bay...

(Açelya'nın evi)

     Kapıya vardığımda zile basmama gerek kalmadan Sevgi teyze aceleyle kapıyı açmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Kapıya vardığımda zile basmama gerek kalmadan Sevgi teyze aceleyle kapıyı açmıştı. Halimi görünce gözleri korku ve endişenin etkisiyle kocaman açıldı. Hızlıca beni içeri geçirdi. Kendimi yavaşça önüme geçen ilk koltuğa bıraktım. Oturmak bile benim için büyük bir hediyeydi. Tişörtümü hafifçe kaldırıp durumuma tekrardan göz gezdirdim. Daha kötü gözüküyordu. 

Acaba neden!? Ben sana dedim demi? Ne vardı sanki yardım alsaydın!

Ya bir git en son bay dediğinde kurtuldum sanıp heveslendim. Niye hevesimi boşa   çıkarıyorsun!?

İyi be geber!

        Sevgi teyze koşturup duruyordu. Hiç bir yardımı dokunmuyordu. Aman ne güzel!? Aslında ilk müdahaleyi arabada yapacaktım ama hareket ederken canım yanıyordu. Birde o yetmiyormuş gibi evim şehirden uzakta, dağların oralarda olduğu için yollar pek de düzgün değildi. Alp her ne kadar tümseklerden yavaş geçmeye çalışsa da araba ister istemez sarsılıyordu. Evet, anlayabileceğiniz gibi pek de şanslı bir kız değilim. :/

    Sevgi teyzeden ilk yardım çantasını istedim. Oha yine ışınlanmıştı galiba. Ya arabadan bura en az 4-5 dk sürer!  Çantayı hızlıca getirip açtı. İçindeki dikiş takımını elime aldım. Ağrı kesici ya da uyuşturucu bir şeyler bulmak umuduyla çantayı talan ettim ama yoktu. Offf... Canım fena yanacaktı anlaşılan. İğneyi derimde geçirirken gözlerimi sıkıca yumdum. İğnenin battığı ilk hissettiğimde midemin bulanmasına engel olamadım.  Acaba kaç dikiş gerekiyordu?

Kızım delirdin mi be seninki de can yani kapıda o kadar koruma var beş dakikada dünyayı sererler önüne sadist misin sen?

Sayılır. Bu arada yüzsüzcüm yine istenmediğin yerdesin.

İyi be gittim!

     Gözlerimi tekrar açtığımda Sevgi teyzenin ağladığını gördüm. Oha bu niye ağlıyor şimdi? Kusura bakmasın hiç teselli edemem yani! Ölüyoruz şurada!

    Yaranın tamamını diktiğimde rahat bir nefes aldım. Sargı işini sevgi teyze yapmıştı. Su geçirmeyeceğine emin olduktan sonra odama çıktım. Duşa girmem riskliydi ama okula bu şekilde gidemezdim. Küveti suyla doldurup içine girdim. Sadece kendimi suyla yıkamıştım. Şampuanlanacak durumda değildim. Kıyafetlerimi giyip aynadan kendime baktım. Rengim solmuştu. 

     Kendimi uykunun kollarına bırakırken aklıma yine o ulaşılmaz safirler gelmişti...

     Sabah canım(!) alarmımın sesiyle kalktım. Banyoya girip rutin işlerimi halledip evden çıktım. Arabama binecekken köşede Alp'i görünce elimle gelmesini işaret ettim. Kolyeyi hala bulamamışlardı. Hayır yani kendi başına kalkıp gitmedi ya kolye!

     Okula yine drift çekerek girmiştim. Hiç bir şey olmamış gibi arabadan inip kapıları kilitledim. Çıkan ses yine beni gülümsetmişti. Daha dersin başlamasına yirmi dakikadan fazla olduğu için neredeyse herkes bahçedeydi. Bu da okula girince o güçlü tavrımı kullanmama gerek yok demekti. Yaşasınnnn...

   Okula girdiğimde tahmin ettiğim gibi koridorlar boştu. Başta merdivenlere yeltensem de basamakları çıkarken canım fena yanıyordu. Böyle bir okulun kesin asansörü olmalı diye düşünüp etrafa bakınmaya başladım. Çevreme bakarken bir yandan da  yürüyordum. Sert bir şeye çarpınca dengemi kaybettim. Yere yapışacakken birisi beni belimden yakaladı. Başımı hızlı bir şekilde kurtarıcıma çevirdim. Mavilerim mavileriyle buluşunca bir süre ona baktım. Ama toparlanmam uzun sürmemişti. Yine nötr bir ifade takındım ve elini sert bir şekilde belinden çektim. "Sakın bana dokunayım deme!" dedim sinirle. Aslında ona minnetardım. Sırf çarpınca bile canım bu kadar yanmışsa düşünce ne olacağını düşünmek bile istemiyorum. Söylediğimi duymazdan gelerek konuşmaya başladı "Önüne baksan iyi edersin Küçük Kaçak. Bir dahaki sefere bu kadar kibar olmam!" sonlara doğru sesi yükselmişti. Tam konuşmaya başlayacaktı ki arkadan duyduğum sesle başımı çevirdim "Ateş abi bizimkiler işi halletmişler. Gel bir bak istersen" 

     Demek adı Ateş'ti. Gözlerini ateşe benzetmemin acaba bir anlamı olabilir miydi? Gidereken arkasından boş boş bakıyordum. Aklıma gelen düşünceyle sinsice gülümsedim. Ona harika bir lakap bulmuştum.

HERKÜL...


Melekler AğlamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin