Ya nerede bu asansör!? Görünmez mi yoksa?
He he görünmez, hatta canlı da!
Lafın gelişi söyledim. Sen anlamazsın hıh...
Bayyy...
İleride Buket'i görünce ona seslendim. Beni görünce yüzüne bir gülümseme yayıldı ve bana doğru gelmeye başladı. Samimi, bir kızdı. Seviyorum ya: :)
(Buket)
Yanıma gelip elini omzuma attı. Canım yanmıştı. Başlarım bu işe! Yavaşça kenara çekilip konuşmaya başladım. "Asansör nerede?" Yüzümdeki gülümseme yerini beni tuhaf bulmuş gibi bir ifade belirdi ve tereddütle hemen yanımdaki yeri işaret etti.
Başımı o yöne çevirince şaşırmıştım. Bu nasıl asansör ya! Cidden canlı mı acaba???? Bakışlarımı Buket'e çevirince kendini gülmemek için zor tuttuğunu fark ettim. Ben gülmeye başlayınca o da sonunda kendini serbest bırakmıştı. Kahkahalarımız koridorda yankılanırken salaklığıma şaşırıyordum. Rezil olmuştum ama umurumda değildi. Uzun zamandan sonra ilk defa böyle gülüyordum. İlk toparlanan ben olmuştum. Hafifçe boğasımı temizledim "Sınıfa çıkalım mı?" Buket evet anlamında başını salladı.
Sınıfa girdiğimizde somurtarak sırama baktım. O kadar yolu gelmeme rağmen sıram çok uzak geliyordu. Üşengeç olmak bie sanattır asfgh... Çantamı sıraya fırlatıp Buket'e döndüm "Eee... Şimdi ne yapıyoruz? O kadar süre boş boş oturmuycaz herhalde demi?"
Sıranın üstüne çıktı ve dans etmeye başladı "Bence bu iyi bir seçenek." Bir yandan ona gülerken bir yanda da sınıfta kimsenin olmamasına şükrediyordum. Daha ikinci günden rezil olmayi istediğim söylenemezdi. Hemen yanındaki sıraya çıkıp ben de dans etmeye başladım ama hareketlerim çok kısıtlıydı. Karnım geriliyordu ve açıkçası bir sakatlık çıkmasından çekiniyordum. Kısa bir süre daha dans edip sıradan indim. Buket sorarcasına kaşlarını kaldırdı. "Yoruldum" dedim sadece. "Tamam, dersin başlamasına 17 dakika var." dediğinde onaylarcasına başımı salladım ve sırama gittim. Herkül daha gelmemişti. Başımı çantama koyup gözlerimi kapattım.
Canım yastığımın başımdan çekilmesiyle hızlıca gözlerimi açtım. Buket sırıtmış bana bakıyordu "Ne kadardır uyuyorum?" diye sordum. "Yaklaşık 1 dakikadır kankacım" dedi. Kanka? diye düşündüm kendi kendime. Hiç de fena değildi. İzmir'den taşındığımız zaman bütün anılarımı arkamda bırakmak adına hepsiyle görüşmeyi kesmiştim. Ama şuan İzmir ile hiçbir alakası olmadığı için çok rahattım.
"Yastığımı niye alıyorsun!?" diye homurdandım. Çantaya yastık dediğimi fark edince tekrar gülmeye başladı. Ben de ona katıldım. Çantamı tek hamleyle sırasına koydu. Evet, koydu çünkü benim gibi kaba değildi. Anlamaz gözlerle ona baktığımı fark edince konuşmaya başladı "Yanım boş." Şaşırmıştım. "Dün doluydu" diyebildim sadece. "Kız sadece misafirdi. Hocanın yeğeniymiş galiba." Anladım dercesine başımı salladım. Başımı tekrar sıraya koyup kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Bu insanlar beni güzel omzumdan ne istiyorlardı!? Sinirli bir şekilde kafamı kaldırıp Buket'e baktım. Bir kağıdı önüme itince bu ne anlamında ona baktım. "Kulüpler" diye fısıldadı. Birkaç saniye kağıtla bakıştıktan sonra umursamadan arkadakine attım. "Ne seçtin?" dedi Buket. "Seçmedim." dedim kuru kuru. Şaşırmış görünüyordu ama bir şey söylemeyip önüne döndü.
Hoca kağıtları kontrol ederken bana seslendi. Başımı sıradan kaldırdım. Hayır yani uykumla beni niye ayırıyorsunuz. SEVENLER AYRILMAZ! Günah be!
"Kağıdınız neden boş küçük hanım?!" dedi hesap sorar bir edayla. Alaycı bir tavırla konuşmaya başladım "İlgilenmiyorum!" Hoca da benim gibi alaycı konuşmaya başlamıştı "Zorunlu hanımefendi." Bak vallahi şu yaya yaya konuştuğu ağzının ortasına çakarım. Yamulur!
"Sen seç kafana göre banane." dedim sıraya daha çok yayılırken. Kadın sadece başını sallayınca şaşırmıştım. Bu kadar çabuk mu bitti eğlencem ya offf... Neyse. Başımı sıraya koydum ve tekrar uyumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melekler Ağlamaz
Teen Fiction"Hey" dedi. Yüzümü avuçlarının içine alarak"Melekler ağlamaz, unutun mu?" konuşurken bir yandan da gözyaşlarımı siliyordu " Ve sen benim küçük meleğim, sen asla ağlamayacaksın..." başımı kaldırıp ona baktığımda yüzündeki buruk tebessümü gördüm. Başı...