(Medya: Açelya)
Bu sefer omzumdan darbe almadan uyanmıştım. Oha ölecek miyim yoksa!? Alarmım kadar olmasa da bu zil sesi de uyandırmaya işe yarıyordu! Bundan sonraki ders için seçtiğimiz kulüplere gidecektik. Benimki ne acaba? Keşke kendim seçseydim en azından kitapla alakalı bir şeyler seçer uyurdum. Aklım neredeydi? Neyse ne sanki umurumda olur. Hangi sınıfa gideceğimi öğrenmek için kağıdın asılı olduğu panoya baktım.
Müzik! Severdim ama insanların içinde hiçbir şey yapamam. Benimle birlikte sadece bir kişi daha bu kulüpteydi.
Herkül...
Bir dakika ya niye sevinmiştim ben şimdi. Çok saçma! Saate baktığımda daha teneffüsün bitmesine 12 dakika vardı. Evet, teneffüslerimiz 10 dakikadan uzun.
Neyse. Acaba Buket neredeydi? Kesin kantine inmiştir diye düşündüm. Çikolata almazsa dünyanın sonu sanıyor. Her teneffüs elinde çikolatayla sınıfa giriyor. Tamam yesin yemesin demiyorum bende çikolata delisiyim ama bu kız nasıl kilo almıyor!? Mucizevi bir formüllllll...
Müzik odasına girdiğimde boş olduğunu fark ettim. Ders başlayana kadar kalabilirdim. Yapacak bir işim yoktu. Oturacakken gözüm kenarda duran gitara kaydı. Çok güzeldi. Simsiyah gövdesinin üstünde parlayan altın sarısı metaller gözümü almıştı. Hazır burada kimse yokken biraz çalsam ne olurdu ki sanki?
Uzun zamandır çalmadığım için belki unutmuşumdur diye endişelenmiştim. Ama gitarı elime alınca tanıdıklık hissi gülümseme neden oldu. İlk öğretmenim annemdi. Aynı zamanda da müzik konusunda tek öğretmenimdi. Evet, daha önce tabi ki müzik öğretmenim olmuştu. Ama enstrümanları çalmayı hep annemden öğrenmiştim.
Çalmaya başladığımda notalar aklımda canlanmaya başlamıştı. Çalarken bir yandan da söylüyordum. Özlemişim diye geçirdim içimden.
Başta sessiz olmaya çalışsam da sonradan bu çabayı bıraktım. Bu şarkıyı seviyordum. Beni motive ediyordu. Gözlerimi kapatmıştım ellerim tellerin üstünde dans ediyordu adeta. Gözlerimin göz yaşlarımın etkisiyle yandığını hissettim ama çalmaya devam ettim. Ağlamayacaktım! Güçlüydüm... En azından buna inanmalıydım. Şarkı bitirdiğimde gözlerimi yavaşça araladım.
Karşılaşmayı beklediğim şey kesinlikle bir çift mavi safir değildi. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Her ne kadar gözlerine bakmaya devam etmek istesem de gözlerimi kaçırıp saçlarımla yüzümü kapatmaya çalıştım. Karşısında sulu göz bir velet gibi görünmek istemiyordum.
Duygusuz sesini duymamla bakışlarımı tekrar ona çevirdim. "Yalan söyledin." dedi. Tamam, beklediğim böyle bir tepki değildi. Ama ne yalanı olduğunu anlayamamıştım. "Ne yalanından bahsediyorsun?" diye sordum onun gibi bir ses tonu kullanarak. "Kulüplere ilgin olmadığını söyledin!" Şu an resmen bana hesap soruyordu! Hem ne vardı ki bunda bu kadar abartacak? "Sana ne!?" dedim hızlıca. Söyler söylemez pişman olmuştum, öyle bir bakmıştı ki. Tam konuşmak için hızlıca ağzını açmıştı ki zilin sesiyle açtığı hızla geri kapandı. Bir kaç adımda yanıma gelip gitarı elimden sertçe çekti. Ona karşı gelememiştim. "Eşyalarımı kurcalama. Ve sakın benim olana asla dokunma" diye tısları. Her ne kadar umursamaz dursam da ensemden soğuk bir ürperti inmişti sanki. Gerilmiştim.
Saniyeler içinde oda tıklım tıklım olmuştu. Dersin sonuna kadar hiç konuşmadık. Zil çaldığında herkes sınıflarına dağılmıştı. Sınıfa girdiğimde Buket'i telefonuyla uğraşırken buldum. Yanına gelip oturduğumda başını kaldırıp yavaşça selam verdi. Ben de aynı şekilde karşılık verdiğimde telefonuyla uğraşmaya devam etti. Bir kaç saniye sonra hafifçe koluma dokunup telefonundan açtığı resmi bana gösterdi. Bir barın fotoğrafıydı. Bu benim barlarımdan biriydi. Daha açılalı birkaç günden fazla olmamıştı. "Akşam buraya gidiyoruz." dedi sevinçle. "Biz?" diye sordum. Tek söylediği "İtiraz istemiyorum oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melekler Ağlamaz
Novela Juvenil"Hey" dedi. Yüzümü avuçlarının içine alarak"Melekler ağlamaz, unutun mu?" konuşurken bir yandan da gözyaşlarımı siliyordu " Ve sen benim küçük meleğim, sen asla ağlamayacaksın..." başımı kaldırıp ona baktığımda yüzündeki buruk tebessümü gördüm. Başı...