Aslı karşısında ona gülümseyerek bakan kadına şöyle bir göz ucuyla baktı.
"Buyrun ne için gelmiştiniz?"
Karşısındaki kadın hafifçe gülümseyip güneş gözlüğünü çıkardı. Gözü bir yerlerden ısıracak gibi oldu. Gözlerini kısıp kadına dik dik bakıyordu ki kin olduğunu anladı!
"Ayşe!! Sen misin bu!!"
"Şşt sessiz ol! Ayşe değil benim adım Sezen bundan sonra."
Ayşe Aslı'ya göz kırpıp güneş gözlüğünü geri taktı.
"Demek ikinci adını kullanmaya karar verdin?"
"Evet bu adıma da çok alışkın değilim ama başka isimle seslenseler dönüp bakmam falan bir de"
"E soyadını da değiştirmemişsin?"
"Aman Akın sanki çok nadir bir soyadmış gibi. Ne olacak ki?"
Aslı şüpheci bakışlarını arkadaşına çevirdi.
"Bana sanki seni anlasınlar diye böyle bıraktın gibi geldi ama..."
"He evet onun için güzelim sarı saçlarımı boyattım siyaha."
"Devirme bana gözlerini. Güneş gözlüğünden de görüyorum ben. E ama siyah olmamış ki bu? Böyle kahverengimsi bir şey olmuş?"
"Tutmadı ya doğru düzgün. Bir daha boyayacağım iki gün sonra. Güzelim saçlarıma yazık oldu."
"Lensleri takmamışsın? Güneş gözlüğüyle mi saklayacaksın?"
"Gözlerim yaşarıyor, rahatsız ediyor diye takmadım ama mülakata girerken takacağım. Benim gözlerimi göründe Hakan direkt anlar."
Aslı kafasını salladı. Arkadaşının iki gözünün rengi birbirinden farklıydı. Biri ela iken diğeri yeşildi. Ayşe hiç beğenmezdi ama Aslı bayılırdı gözlerine.
"Lensleri ne renk aldın?"
"Kahverengi aldım. Göze batmaya gerek yok."
Aslı şöyle bir arkadaşını süzdü. Her zamanki giyim tarzından farklı olarak dizinin hemen altında biten krem rengi bir kalem etek ve lacivert şifon kumaştan önünden dökümlü bir bluz giymişti. Onu da eteğinin içine soktuğu için incecik beli daha da ortaya çıkmıştı. Elinde tuttuğu rugan çantası ve ayakkabıları ise ona iyice profesyonel bir hava katmıştı. Uzun düz saçlarını tepeden bir ar kuyruğuyla toplamış önden bir tutam saçı da bırakıp hafifçe dalgalandırmıştı. Hafif bir makyaj yapmış nude tonlarda bir ruj tercih etmişti.
"Sen... Bambaşka biri gibi olmuşsun."
"Biliyorum şekerim. Beni bu halimle değil Hakan babam bile tanıyamaz."
Keyiflice kıkırdayan arkadaşına:
"Tamam o zaman ben seni hiç tanımıyorum. Göreyim seni mülakatta. Zaten diğer adayları özel olarak kendi ellerimle seçtim."
Aslı arkadaşına göz kırpıp grup üyelerinin yanına gitti.
***
Allahım lütfen bir aksilik çıkmasın! Son kez üstümü başımı kontrol edip çıktım tuvaletten. Mülakat sıram gelmişti artık içeri girecektim. Titreyen ellerime bakıp bir küfür salladım. Sakin ol Ayşe! Sakin ol! Korkacak bir şey yok. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. "Gir" sesiyle beraber içeri adımımı attım.
"Merhaba Sezen Hanım, şöyle geçin oturun lütfen."
Aslı'nın bunları söylerken gülmesini bastırmaya çalıştığını anlayabiliyorum. Titreyen ellerime kısa bir bakış atıp karşılarındaki sandalyeye oturdum ve ellerimi dizimin üzerinde birleştirdim.
Allahtan aramızda masa var da elimi saklayabiliyorum. Türkiye'ye döndüğümden beri kaç kez etraflarında olup işlerini bozdum ama ilk defa gerçekten karşılarındayım. Hakan yüzüme direkt baktığı için ona bakmaktan itinayla kaçındım. Can ayısı zaten göğüslerimle boynum arasında bir noktaya odaklanmıştı. Alican ise olayla hiç ilgisi olmadığını belli eder bir şekilde telefonuna bakıyordu. Belli ki sıkılmıştı.
Aslı allah bilir kaç tane beceriksiz insanı mülakata aldı ki hepsi birden bezmiş ifadeler takınmıştı. Az daha kıkırdayacaktım ki bana bir şey sorulduğunu fark ettim."Efendim? Tekrar edebilir misiniz rica etsem?"
Can Aslı'ya dönüp,
"Aslı bilerek mi nerde alık var topladın bugün allah aşkına!"
Sözde kısık söylemişti hıyar ama gayet de duyuyorum. Hayvan! Ne olacak. Bir insan hiç mi değişmez? Ondan tiksinircesine olan bakışlarımı Aslı'nın soruyu tekrarlamasıyla nihayet çektim.
Kendini tanıtma, önceki iş deneyimleri hakkında sıktığım yalanlardan sonra Can artık bir "alık" olmadığıma inanmış gibiydi. Keyfi yerine gelmiş bana sorular soruyordu. Hakan ise sessizce tepkilerimi izliyordu. Bu benim gerilmeme neden oluyordu ama renk vermiyordum. Alican ise nihayet ilgisini bana çevirmişti ama işle alakası olmayan özel hayatla ilgili sorular sorup aklı sıra benimle flört ediyordu."Bu iş tahmin edersiniz ki çalışma saatleri biraz esnek bir iş. Ayak uydurabileceğinizi düşünüyor musunuz?"
Hakan'ın soru sormasıyla iyice gerildim.
"Zaman ayırmamı gerektiren pek fazla bir hayatım yok. Dediğim gibi yurtdışından yeni döndüm ve ailem hala yurtdışında. O yüzden kendimi işime tam zamanlı adayabileceğimi düşünüyorum."
Cevabımla Can'ın keyfi iyice yerine gelirken Aslı'nın kulağına eğilip bir şeyler söyledi. O sırada Alican lafa girdi:
"Daha fazla neyi didikliyoruz anlamıyorum ki alalım işte Sesen Hanım'ı!"
Sızlanarak söylediklerinden sonra gözlerime bakıp bana göz kırptı. "Ondan güzelini mi bulacağız?" Diye ekledi.
Hakan bıkkınca soluyup "Güzellik yarışması yapmıyoruz Alican BEY" dedi sinirle.
Alican yerine sindi.
Bu adam hep böyle soğuk nevale miydi sonradan mı oldu? Lisede daha cana yakındı sanki. Düşüncelerimle başımı yana eğdiğim sırada Can bana döndü."Geldiğiniz için teşekkürler Sezen Hanım, en kısa zamanda geri dönüş yapacağız."
Gülümseyerek söylediklerine rağmen içimden suratına tükürmek geldiği için sahte bir gülümsemeyle başımı salladım. İyi günler dileyerek odadan çıktım. Bu iş benim olacak, başka yolu yok.
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menajerimin Sorunu Ne?
Roman d'amourDünya çapında ün yakalamaya baslamış bir rock grubunun menajerinin hikayesi. Peki bu menajerin bu grupla sorunu ne? Bir aşkın intikama, bir intikamin aşka dönüşmesinin hikayesi...