İki adam da sinirli hareketlerle arabaya binince Hakan arabayı çalıştırdı. Nereye gideceğini de bilmiyordu ya tenha bir yer olsun istiyordu; şöyle rahatça pataklayabilsin şu patavatsızı. Can ise ondan farksız sinirinden ellerini nereye koyacağını bilemiyordu. Gözünün ucuyla bile bakmadı Hakan'a. 10 dakikalık bir yolculuğun ardından bir parka geldiler. Çok büyük bir park değildi. Öyle fazla oyuncak da olmadığından etrafta çocuk da yoktu.
Hakan sonunda sinirle birbirine bastırdığı dudaklarını araladı:"Derdin ne lan senin şerefsiz?"
Can alayla güldü. Cevap vermedi. Cevapsız kalması Hakan'ı daha da çıldırtınca koşup yakasına yapıştı Can'ın. İkili birbirini uzun yıllardır tanıyordu. Başlarda bu kadar muhabbetleri yoktu ama üniversitede arkadaş olmuşlar, birlikte eve bile çıkmışlardı. Şimdiye kadar değil böyle, sözlü bir kavgaları bile olmamıştı. Zaten Hakan öyle kavga edecek bir insan da değildi. Mesafeli, sakin, oturaklıydı. Yıllar vardı kendini bu kadar kaybetmemişti.
"Derdimi mi merak ediyorsun? Derdim sensin."
Hakan'ın sinirle çatılan kaşları daha da çatıldı. Derdi o muydu? Ne demekti bu?
"Bana ne zaman söyleyecektin?"
Hakan birden anladı. Biliyordu. Sezen'le birlikte olduğunu biliyordu. Can'ın yakasındaki ellerini gevşetti.
"Bana iki gün önceye kadar benim sevdiğimi bildiğin kadınla birlikte olduğunu ne zaman söyleyecektin Hakan?"
Evet Can kızmıştı. Ama daha çok kırılmıştı. Sezen'le birlikte olmasına değil. Sezen'e karşı duyguları bir duygusal boşluktan kaynaklanmıştı. Savan alevi gibi başlamış ve öyle sönmüştü. Ama önemli olan bu değildi. Bu konuyu Hakan'la hiç konuşmamışlardı ki. Hakan bilmiyordu onun Sezen'den vazgeçtiğini.
Hakan üzerindeki afallamadan kurtulunca söze girdi:"Nereden bileceğim ulan? Gelip bana söyledin mi ki sen ben Sezen'i seviyorum diye. Ben Sezen'den öğrendim ona açıldığını."
"Sen soğuk adamsın, mesafelisin ama benim kardeşim değil misin Hakan? Kaç yıldır tanıyoruz birbirimizi. Bana maval okuma şimdi. Görmek istesen gayet de görürdün ona olan ilgimi."
Hakan kendine itiraf etmek zorunda kaldı. Evet biliyordu aralarında bir şeyler olduğunu. Adını koyamamıştı, belki koymaktan çekinmişti. Bunlar daha kendine bile itiraf edemediği şeylerdi, bilemiyordu. Belki de o yüzden Sezen'in Can'ı sevdiğine inandırmıştı kendini. Bu ondan uzak durmasına yardım ediyordu. Düşüncelerini bölen Can'ın sözleri oldu.
"Son günlerde sizin aranızda olanları ben nasıl biliyorsam, sen de öyle biliyordun Hakan Bey. Bal gibi de biliyordun."
"Tamam ulan tamam diyelim ki biliyordum. Ne fark eder? Kız seni reddetmedi mi? Aranızdakilerin sonuçlanmasını beklemedim mi ben?"
"Benim derdim o mu lan! Benim derdim sensin."
Bunları söylerken işaret parmağıyla Hakan'ın göğsünü dürtüyordu.
"Beni adam yerine koyup karşına alıp konuşmayışın benim derdim. İlk başlarda aranızda bir şey yokken bekledim. Hakan önce içindekilerin adını koysun sonra gelir bana söyler dedim. Böyle böyle ben seninle aynı kızı sevdim der dedim."
Hakan dayanamayıp sinirle sordu:
"Hala seviyor musun onu?"
"Evet desem dövecek misin beni?"
Hakan buna ne kadar hakkı olduğunu düşündü. Yoktu. Bakışlarını yere eğdi.
"Ben de öyle düşünmüştüm. Ama merak etme sevmiyorum onu. Hatta seni tanıdığımdan beri ilk defa bir kadına öyle baktığını gördüğüm için senin adına sevindim bile. Ama gelip bana söyleyecektin Hakan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menajerimin Sorunu Ne?
RomanceDünya çapında ün yakalamaya baslamış bir rock grubunun menajerinin hikayesi. Peki bu menajerin bu grupla sorunu ne? Bir aşkın intikama, bir intikamin aşka dönüşmesinin hikayesi...