IV. UÇURUMUN KENARINDA

90 8 9
                                    

''gerçeği söylüyorum size:
insan, uçurumun kenarına varmadan, kanatlanamaz!''

''gerçeği söylüyorum size:insan, uçurumun kenarına varmadan, kanatlanamaz!''

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ağustos 2015
Suriye - Lazkiye Sınır

"Devrem!"

Uzaktaki askere selam verdi.

Başındaki mendili çekip yakıcı güneşin altında durmaktan yanmış teninde gezdirdi. Terlemişti. Suikastçileri dik kayalıkların arasından çıkarmalarının üzerinden on gün geçmişti. Ama sağ kolunda işkenceden kalan sızıyı hala hissediyordu. Yüzünü buruşturup gözlerini kısarak gökyüzüne baktı.

Berrak bir aydınlığın ellerindeydi şehir şimdi. Bu büyüleyici aydınlık insana öyle tatlı geliyordu ki kısa bir anlığına da olsa bu toprakların olabilecek en kötü anlara tanıklık etmiş olduğunu unutuyordu insan. Zaten zihninde geçmişe dair her anıyı birer film sahnesi gibi kodlamaya alışkındı. Bir film oynanıyordu hayatının ortasında ve o gözlerini yumduğu her an o film son buluyordu. Bir geçmişi yoktu ama bir geleceği olursa eğer onu da feda edebilirdi vatanına.

Botlarının ezdiği topraktan duyulan sesi dinledi. Burası öylesine sessizdi ki buraya her geldiğine hayatında eksik olan dinginlik iliklerine kadar hissediyordu. Hiçbir zaman sahip olamayacağı bir şeydi bu: Huzur. Şapkasını eline alıp ellerini siyah saçlarında gezdirdi. Güneş tenini öyle ısıtmıştı ki bu hissin yavaş yavaş yakıcılaştığını şimdi fark ediyordu.

Acı veriyordu.

Tıpkı diğer her şey gibi.

3 Mayıs 2020
İstanbul

Kendine geldiğini anlamamaları için arabanın içinde hareketsizce bekledi. Etrafta yükselen ağaçlara bakılırsa ormanlık bir alana gelmişlerdi. O kadar uzun zamandır baygın numarası yapıyordu ki bir ara gerçekten de kendinde olmadığını düşündü. Araba motorundan gelen uğultuyu dinledi. Öndeki iki adam da hiç konuşmuyordu.

Bileklerindeki ipin kesiciliğin direksiyondakinin boynunu kesmek için kullanabilir. Peki ya onun yanındaki adamın kafasına sıkmasına nasıl engel olacaktı? Önce yanındakine saldıracak, sonra diğerinin devredışı bırakacaktı.

"Vay anasını be!"

Çakmağın yanma sesine benzer bir ses duyuldu. Sigara kokusunu alabiliyordu.

"Hala aklım almıyor. Nasıl o kadar adamı sessiz sedasız etkisiz hale getirip içeri girdi?"

"Ne bileyim."

Şöforün ya pek konuşası yoktu ya da hala daha sabahki olayda Akça'dan yüzüne yediği yumrukların kinini tutuyordu. Patronun arabasını hazırlarken bir anda boynuna dolan güçlü kollarla geriye çekilmiş ve ne olduğunu anlayamadan yere devrilmişti. Akça için tüm bunları yapmak saniyeler sürmüştü.

DOST DÜŞMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin