Hayır, bu yanlıştı, fakat hiçbir yanlış bu denli güzel olmamıştı.

1K 83 7
                                    

Kapısının tıklanması ile çöktüğü yerden ayağa kalktı Jisung.

Ağladığı anlaşılmamalıydı, öyleyse ne yapmalıydı?

Gelen kimdi?

Kapı yeniden tıklatıldı.

Jisung acele ile odasının ışığını yakıp, düzeni değişen odasındaki yeni makyaj masasına yöneldi. Hızlıca kapatıcı ile kusurlarını kapattı.

Ya da öyle sandı.

Kapı yeniden tıkladı.

Sonunda bitirerek kalkarken son kez aynaya baktı, hızlıca kapıya yöneldi. Açtı.

Jaemin, bir kez daha vurmak için kaldırdığı eliyle öylece kalakalırken, çocuğun suratındaki makyajı fark etti...

"Çekilirsen odama gireceğim." Jisung'u kenara hafifçe iterek ilerlerken, makyaj masasının üzerinde duran, henüz kullanıldığı belli olan şeylere baktı.

Kaşlarını çattı.

Odaya asıl giriş amacı, bunu yapmak üzere emir aldığı için yalnızca Jisung'u oturma odasına çağırmaktı.

Fakat şu an, içinde, dibine karar kurcalaması gerektiğini fısıldayan sese uyarak, Jisung'a döndü.

O sırada, dikkatlice baktığı çocuğun gözlerindeki kızarıklık dikkatini çekti.

Ağlamış mıydı?

Ağır adımlarla, küçük olanın dibine kadar yürüdü, elini kaldırıp burnunun ucuna götürdü, sabitlenmemiş makyajı hafifçe dağıtırken, küçük olanın her ağladığında kızaran minik burnu açığa çıktı.

"Neden ağladın?" Kalbinin sevdayla atışı nefretiyle kavgaya girişip nefesini keserken, Jisung'a sordu.

Jisung, büyük olanın sesinde hissettiği öfkeyle karışık şefkate, ağzını araladı. "Öyle gerekti."

"Öyle gerekmesin... Ağlama..." Jaemin, öteki elini de Jisung'un yüzüne götürürken, iki elinin baş parmağı ile çocuğun yanaklarını okşadı.

"Bazen, gereken şeyler bizim kontrolümüz dışındadır, engelleyemeyiz Jaemin-ah..." Jisung, gözleri güvende hissettiğinden olsa gerek hafifçe kapanırken, kendini ana bırakarak mırıldandı.

Jaemin, adını onun ağzından öyle duyunca, içinde hissettiği patlamaya engel olamadı. Karnına saplanan ağrı eşliğinde, öne, küçüğünün dudaklarına uzandı.

Çok hafifçe dokundurdu dudaklarını, küçüğünün dudaklarına.

Jisung, önce şok içinde açtı az önce kapattığı gözlerini, çok yakınında duran kapalı gözlere baktı... Burnundan içeriye dolan en sevdiği kokunun sahibine baktı, çaresiz kaldığı her şeyin tek çaresine...

Jaemin eski parfümünü kullanmaya geri mi dönmüştü? Neydi bu tanıdıklık?

Az önceki duygusal boşluk, yaşadıklarının verdiği ağrı, henüz atlatmış olduğu yağmur... Hepsi bir an için gerçek dışı göründü. Jaemin varken, diğer her şey sahteydi Jisung için...

Jaemin'in öpücüğüne bırakırken kendini, ihtirastan uzak saf şefkate bulanmış dudakların sahibinin dokunuşuna, gözlerini kapattı.

Teslim oldu.

Jaemin ve Jisung, yıllardır bir maratonda koşuyormuşçasına atan kalplerini, tüm dünya sırtlarındaymış gibi yorulan bedenlerini ve aynı anda atılmış birkaç düğümün karmaşıklığından daha karmaşık hislerini, karşıdakinin dudaklarında dinlendirdi.

Her düğüm çözülürdü, öyle değil mi?

Gerçeklere, yarın sabah daha sertçe başlayacak olan bir öncekiyle aynı yeni günlere, daha sert yıkımlara, ağrılara, kısa bir an için ara verdiler.

Jisung, ciğerlerinin üzerindeki kara bulutların varlığını unuttu, Jaemin geçmişin anılarından kopup gelen yürek acısını unuttu.

Unuttular ve birbirlerinde dinlendiler...

Sun (JaeSung) ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin