Je suis désolé.

1K 85 15
                                    

Her taraf bembeyazdı, biraz ilerideki deniz, yaslandığı ağaç, oturduğu kum...

Her şey bembeyazdı, üstündeki kıyafetler, saçları, göz rengi...

Beyazdı, kocaman gülümsemesiyle kendisine koşan Jaemin, ellerindeki papatyayı andıran çiçekler, üstündeki her şey...

Jaemin, koşarak yanına oturdu, beyaz çiçekleri, o güzel elleriyle Jisung'a uzattı.

"Jisung-ah, seni çok seviyorum."

Yanağına minik bir öpücük kondururken, küçük olanın kulağına fısıldadı.

Eski anıları canlanmıştı, Jaemin'in onu sevgiyle öptüğü okşadığı, ona sevgiyle baktığı fısıldadığı anılar...

Jisung bunun bir rüya olduğunu biliyordu, yine de gerçekmiş gibi hissettirmesinden kaçınmadı.

Elindeki çiçekleri yan tarafına koydu, uzanıp Jaemin'in beyaz saçlarına dokundu, güzel kokusunu iyice alabilmek için burnunu onun boynuna gömdü.

"Seni seviyorum."

Jaemin'in kıkırtısı kulaklarına doldu, küçük olan geri çekildiği an uzanıp Jisung'u bir kez daha öpmeye çalıştı, dudaklarını iyice büzerek öne uzattı ve ona eğildi.

Jisung, kıkırdayarak kaçındı, hızla ayağa kalktı, ona baktı.

"Yakalarsan öpmene izin veririm."

Dil çıkardı büyük olana, onun kendisine aşkla bakan bakışları içinde koşuşturmaya başladı.

Jaemin, onun şapşallığını izledi bir süre, daha sonra sevdiği çocuğun yanaklarına dudaklarını değdirebilmek için peşinden koştu.

"Yakalarsam, yalnızca yanaklarınla yetinemeyeceğim sanırım!"

Jisung ve Jaemin, yalnızca bir kez öpmüşlerdi birbirlerini. Jisung reşit olduğunda, ilk ve son kez.

Tarih tekerrür etmeliydi belki de... Son olmamalıydı, hala vakit varken.

Jisung koştu, Jaemin yakalamaya çalıştı. Jaemin yakalamak için koşarak ulaştığı çocuğa elini uzattığı an, henüz dokunamadan çocuk ortadan kayboldu.

Derken her şey karardı.

Deniz, ağaçlar, kumsal, kişiler.

Her şey...

Sonra yer şekil değiştirdi, kocaman bir uçurum oldu. Dibinde siyah bir deniz, ağaçlar yerini uçsuz bucaksız kayalıklara bıraktı...

Jaemin, korkuyla gözlerini gördüğü bedene, uçurumla bütünleşmiş Jisung'a çevirdi. Jisung, uçuruma bir adım daha yaklaştı.

Jaemin bunun bir kabus olduğunu biliyordu, gerçekmiş gibi hissettirmesinden kaçındı.

"Özür dilerim Jaemin-ah, beni affet."

Jisung, birkaç damla yaş gözlerinden akarken, uçurumun kıyısında kollarını iki yana açtı.

"Ölümü beklemek çok zor biliyor musun, kendim gitmeliyim Jaemin-ah. Acıyor Hyung, hissediyor musun? Canım çok acıyor, ve ben yapayalnızım. Yalnızım, ama hoşçakal, yalnızım ama seni seviyorum."

Sanki özgür kalmış bir kuş gibi, ki Jisung kuşların uçuşundan nefret ederdi, uçurumdan aşağıya uçtu.

Evet, Jisung siyah denizin sularına karışana kadar uçtu.

Sonra balık oldu, yüzdü.

Jaemin, acıyla uçurumun kenarına koşarken, Jisung'un kahkaha sesleri yankılandı siyah gökyüzünde. Aynı anda bir yıldız belirdi.

Gökten, bembeyaz kuğu kanatları yağmaya başladı.

Jaemin ağladı, Jisung gülümsedi.

Bir kanadı alıp göğsünün üstünde kanamaya başlamış yaraya bastırdı.

Ağladı.

Jaemin uyandı, Jisung uyumaya devam etti.

Sun (JaeSung) ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin