Zein ziren benetako gertakariak?

1K 84 20
                                    

Jisung gözlerini açtı.

Duvarı gördü.

Bu duvarlar, bu koku...

Tanıyordu.

Ömrünün yaklaşık 2 senesi, hastanelerde geçmişti.

Gözü, kulağı, burnu kapalı olsa bile, hastanedeyse hissederdi.

O kasveti, o acıyı, o umudu, onca ölümü ve onca doğumu, şiddeti, minneti...

Hissederdi, hastanede olduğunu bilirdi.

"Uyanmışsın."

Yalnız olduğunu zannediyorken, ki buna da alışıktı, duyduğu sesle kaşlarını indirdi.

"Biraz daha çatarsan o kaşlarını, burnuna değdirebilirsin."

Doyoung kendi çapında söylediği şeye gülerken, Kun onun sevimliliğine güldü.

Jisung bir şey demedi.

"Neden buradasınız?"

Çatlayan sesiyle konuştu.

Ses telleri ağrıyordu.

Akciğer kanseri bazen, ses tellerini bile ağrıtıyordu.

"Soru sorma hakkın yok. Bugün cevaplayacaksın. Her şeyi, baştan sona anlatacaksın. Kaçamazsın Jisung. Artık değil."

Doyoung az önceki gülüşünden uzak, oldukça ciddice sordu.

"Ne anlatayım? Yorgunum."

"O zaman yaz, bana ne." Kun omuz silkerek söyledi.

Jisung pes etti.

Zaten yorgun biriydi, daha fazla direnemezdi.

"Ne bilmek istiyorsunuz?"

Mırıldandı.

Kun, yatağın yanına çektiği refakatçi koltuğa oturdu, Doyoung'u da yanına çekti.

"İlk sorumuz, 2 sene önce, neden öylece hayatımızdan çıkıp gittin?"

"Öyle gerekti Kun Hyung."

"Neden öyle gerekti Jisung? Ne oldu da böyle bir şey gerekli oldu?"

"Bölmeden dinleyin o halde. Baştan sona, sorma ihtimaliniz olan her haltı anlatacağım. Madem öğrenmek istiyorsunuz, öğrenin. Hasta olduğumu öğrendim. Sıradan bir genel kontrolde, bazı garip bulgulara rastlandı. Birkaç tetkik, ultrason, biyopsi... Sonra tanı konuldu, üçüncü evre akciğer kanseri. Hiçbir işaret yoktu hasta olduğuma dair, ama hastaydım. Lee Soo Man Başkan, kemoterapi ve ilaç tedavisi için yurt dışında bazı şeyler ayarladı, tedavi, araç, ev, para falan. Ailemle birlikte yurt dışına gitmek zorunda kaldım, acilen. Beklenen her saniyenin, beni ölüme yaklaştırdığı söylenmişti. Sizi, ailemi yarı yolda yapayalnız bırakamazdım."

Jisung, boğazı acıyınca, nefesi azalınca sustu.

Normale dönmeyi bekledi.

"Peki neden bize haber vermedin Jisung-ah? Yanında olurduk, birlikte göğüslerdik..." Doyoung konuştu.

Jisung kaşlarını çattı.

"Vermiştim. Daha doğrusu, Lee Soo Man ile çokça kez tartıştık bu konuda. Ben size söylemek isterken, o inatla engelledi. Bana dedi ki; 'öleceğini bilmektense, senin onları terk ettiğini ama başka bir yerde nefes alıyor olduğunu bilmek onları daha az üzer.' Ne diyeceğimi bilemedim, ne düşüneceğimi, ne yapacağımı. İlk defa, asla düşünmediğim, inatla düşünmekten kaçındığım o son yüzüme vurulmuştu. Ölüm. Ölecektim, ben ölüyordum."

Sun (JaeSung) ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin