15. Bölüm : Yeni Ev, Yeni Farkındalıklar

809 116 128
                                    

Güneş artık Dünya'ya küsmüştü. Birkaç gün de öyle kalacak görünüyordu. Deniz, onu ısıtan ışık demetlerini her yerde hasretle arıyordu ama bulutlar aralarına bir perde çekmişti. Sokaklar eskisi kadar kalabalık değildi. Kuşlar huzursuzluğun sinyalini almış gibi susmuşlardı. Deniz esintisi iç açıcı değildi, üşütüyordu. Sanki her biri bir şeyi bekliyordu.

Yine de hemen yanından yükselen rahatlatıcı sümbül kokusu ve güzel bir gülümsemenin verdiği sıcaklık ona yetiyordu. Dış dünyanın kasveti ona ulaşamıyordu çünkü kalplerinde bir umut ışığı duruyordu. Yeni bir ev. Altında yatabilecekleri bir çatı.

Henüz ona ulaşamamışlardı ama en azından ihtimali vardı. Xiao Zhan bu umudun verdiği rahatlık hissiyle gülümsemeye devam etti. Rahatsızca uyuyarak geçirdiği birkaç saatlik uyku ona yetmemişti. Üstelik bir gecede üç adamı öldürmelerine rağmen bir utanmazmış gibi Wang Yibo'yu rüyalarında görmüştü! Yibo hakkında böyle müstehcen rüyalar görmesi akıl alır gibi değildi! Keşke onları da diğer rüyaları gibi unutsaydı, şimdi böyle utanmıyor olurdu!

Sabah şehrin dışında bir tarlada uyandıktan sonra toplanıp sokakları dolaşmaya çıkmışlardı. Birkaç şey almışlardı, ekmek ve kurutulmuş et gibi. Aslında Wang Yibo dün gece yaşanan olaydan sonra bir silah daha almayı düşünüyordu ama yasa dışı silahlar çok pahalıya satılıyordu. Şimdi cebinde duran parayla ise sadece yiyecek alabilirlerdi. Adamlardan aldığı silahların da mermisini alıp kendininkine koymuştu. En azından bir tane tam dolu silahı vardı, bununla yetinebilirdi. Hemen ceketinin altındaki kemerinde duruyordu. Artık her sokak başından bir deney ajanı çıkacakmış gibi hissettiğinden onu çantasına koyamamıştı.

Bir daha Xiao Zhan'ı boynunda bir bıçakla tehdit edilirken ya da bir namlunun ucunda görmek istemiyordu. Gözlerinin yeniden korku dolu baktığını görmek de. Parmakları arasında duran bileğini biraz daha sıkı kavradı. Bu bir alışkanlık, bir önlem gibiydi. Bak, rahatla, Xiao Zhan yanında, bileği avucunda. Her korktuğunda kendine bunu fısıldıyordu.

" Şimdi ne yapacağız?" Kanatlı adam bir yandan da giydiği pelerini tek eliyle düzeltmeye çalışıyordu.

Neredeyse koşuşturarak bir tarlaya sığınıp toprağın üzerinde yalnızca birkaç saat uyuduktan sonra ne olup bittiğine bakmak için sahile dönmüşlerdi. Manzara bekledikleri gibiydi; ne cesetlerden iz kalmıştı, ne de yerdeki kırık şişelerin parçalarından, ne de her yeri kızıla boyayan kandan. Bu da onların kendilerine bir nefes kadar yakın olduklarının göstergesiydi. Yine de gündüz vakti, bu kadar kalabalığın içinde onlara yeniden saldırmaya cesaret edemeyecekleri için şimdilik rahat hissediyordu.
" Yeterli yiyecek aldık değil mi? Sahile geri dönebiliriz." Wang Yibo gözlerini ona çevirdi. " İstiyorsan sana tanghulu alabilirim."

Xiao Zhan aniden yüzünde açan neşe ifadesini kontrol altına almakta geç kalmıştı. Karşısında duran genç adam bununla birlikte hafifçe kızardı. Ona karşı bir şeyler yapıp onu böyle sevindirmek kalbinde yumuşak bir utanca neden oluyordu.
" Gerçekten mi? Ama paramızı böyle keyfi şeylere harcamamamız lazım!"

" Keyfi değil ki." Onun mutluluğunu görebilmesi lazımdı. Keyfi değildi. Dün geceki maceralarından sonra onun içten neşesini görmesi gerekiyordu yoksa boğulurdu. Yine de bunu ona söylemedi. Zaten Xiao Zhan'a söylemediği çok şey vardı.
" Hem zaten ucuzlar. Bir tane alsak bir şey olmaz."

Genç adam başını aşağı yukarı salladı. Gözlerinde öyle bir parıltı vardı ki güneşi aratmıyordu. Dudaklarını aralayıp üstüne basa basa tek bir kelime söyledi.
" İstiyorum."

Wang Yibo'nun bedeninden bir ürperme geçti. Afallamıştı ve ona yaslanıp, neyi istediğini sormamak için kendini zor tutuyordu. Seni değil, şekerlemeyi istiyor, aptal! Başını iki yana salladı. Evet, tanghulu istiyordu o. Yibo'yu değil. Bu gerçek onu üzdü, ruhunun kısa süreli bir hüzün kutusuna kapanmasına sebep oldu.

Kan ve Kanatlar [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin